-6-

84 2 6
                                    

"Senin sürekli kardeşin dediğin kişi, annemi öldüren kişi..." Çok şaşırdım. O tatlı, şirin çocuk bunu nasıl yapabilir? Hiç aklım almıyor. Azra, ben sormadan annesinin nasıl öldüğünü anlatmaya başladı.

"O senin tatlı dediğin çocuk, anneme yaptığı işkencelerle çok tatlı gözüküyor. O çocuk, annemin gözünü oyarak çıkardı ve kanını içti. Ve ben bunları gözlerimle izledim. Hiçbir şey yapamadım. Ancak bir köşede izleyebildim..." dedi. Ne kadar da korkunç bir şeydi. Aslında Azra'ya biraz da hak vermeye başlamıştım. Düşünsenize evinizde annenizin katili var. Ve bu katil, sizin üvey kardeşiniz, kardeşiniz.

Bütün bunları hala aklım almıyordu. Azra,salona doğru koşarcasına yürümeye başladı. Ben bu psikopat yeri hiçbir zaman anlayamayacağım. Ama ona, Azra'ya, alışmam lazımdı. Umarım en yakın zamanda evi satar ve gideriz buralardan.

Evi emlakçıya verdim sonunda. Adam en az 300.000 (üc yüz bin) TL'ye satacağını söyledi. O kadar çok şaşırdım ki... Çenem neredeyse yere düşecekti. Bu ev aslında hiç de pahalı bir ev gibi durmuyordu. Ucuz, çürük, oldukça eski bir ev. Nasıl olur da bu eve o kadar para verilebilir ki? Üstelik de en az üç yüz bin. En az. Bunu düşünmek bile aklımı almıyordu. Şaşkınlığımı gizleyemeden "Ohaa"diye bağırıverdim. Emlakçı bana öyle bir baktı ki... Aklınız hayaliniz durur. Bütün şaşkınlığımla eve gittim. Dışarıda herkes bana çok garip bakıyordu. Nedeninin ne olduğunu saptamaya çalıştım ama bir türlü nedenini bulamadım.

Eve gittiğimde Azra ve Berke, bana doğru bakıyorlardı. Niçin bakıyorlardi bana böyle? Çok korkunç,kötü biriymiş gibi mi duruyordum? Neredeyse çıldıracaktım. Daha fazla buna dayanamayacağım. Sonunda bana bakan bu garip gözlerin sahiplerine "Niçin bakıyorsunuz? Ayı mı oynuyor karşınızda" dier bağırdım. Berke ve Azra birbirlerine bakarak güldüler. Sadece güldüler. Neden bana böyle baktıklarını ve neden birbirlerine bakıp güldüklerinin nedenini söylemediler. Ama tahminimce barışmışlardı. Çünkü normal şartlarda birbirlerine bakmasını geç, evde bile birbirlerinin yüzlerine bakmıyorlardı. Oldukça gariplerdi. Tam bir psikopatlardı.

Akşama doğru bana "Sana bir şey açıklayacağız. Biz barıştık. Ne de olsa o benim biricik kardeşim. Öyle değil mi Berke?" dedi Azra.

Açıkçasi biraz imalıydı. Ne birazı bayağı imalı bir şekilde söylemişti Azra bu kelimeleri. Berke de hazırlıklı bir şekilde cevap verdi "Evet,o benim üvey de olsa ablam. Canımdan çok seviyorum onu. Barışmamıza öyle mutlu oldum ki... Sevinçten ne yapacağımı bilemiyorum.". Berke,bu kelimeleri içten söylemiyordu." Nereden biliyorsun, insanların içini mi okuyorsun?" diyecekler kesinlikle çıkacaktır. Her halinden belliydi. Siz de fark ederdiniz. Açık açık belliydi hazırlıklı olduğu. Bana hiç inandırıcı gelmedi. Ama bir yandan da üstümden büyük bir yük kalktı. Artık onları barıştırmak için uğraşmayacaktım. Diğer işlerimle rahat rahat uğraşacaktım. Umarım her şey planladığım gibi gider.

Bugün emlakçı aradı. Evimize bugün birkaç tane alıcı gelecekmiş. Evimi beğenirlerse alacaklar. Umarım beğenirler de kurtulurum bu tımarhaneden.

Evimize bakmaya geldiler. Alıcılar genellikle"Muhteşem." "Bu evi hangi akla mantık satarsınız?" "Böyle bir evim olsun kırk yıl borcum olsun." gibi güzel yorumlarda bulundular. Bu evde ne bulduklarını bir türlü anlayamıyorum. Sanki lisedeki bakımsız bir kızın arkasından binlerce kişinin koşması gibi. Tam da böyle bir şey. En kısa sürede bu evden kurtulacağımı hissediyorum.

Azra ve Berke benimle çok önemli bir şey konuşacaklarını söylediler. Bugün çok önemli bir araştırma yapmışlar. Benim bu engelliliğim için bir tedavi varmış. Hem de Amerikada. Bunu duyar duymaz o kadar mutlu oldum ki! Ben, bunu bayağı bir araştırmıştım önceden. Ama hiçbir tedavisi yoktu. Tedavi zamanla gelişmiş ve benim bu hastalığımın da tedavisi bulunmuş. Bu evden elde ettiğim parayla Amerika'ya gidip tedavi olacaktım. Artık bütün umudumu bu eve bağlamıştım.

Evdeki herkes uyumaya dağıldı. Ama beni uyku tutmadı. Aşırı derecede mutluydum. Artık ben de yürüyecek,ben de koşacaktım. Birden bu güzel hayalleri düşünürken dalmışım. Yine evden gelen ani seslerden dolayı yerimden sıçradım. Bu ilk defa olmadığı için pek de korkmamıştım aslında. Etrafıma bakındım ama hiçbir şey yine yoktu. Yine nedensiz seslerdi. Birden birini gördüm. Simsiyah. Kapkaranlık. Dediği sözler çok anlaşılmıyordu. Fısıldıyordu. "Bu evi asla satmayacaksın, satamayacaksın.". Sözleri devam ediyordu. Ama çok boğuk konuştuğu için anlaşılmıyordu söyledikleri. Sadece buraya anlam verebilmiştim. Sonradan birkaç kelimeye daha anlam verebildim.

"Bu evi satamayacaksın öyle bir şey..." peki ya devamında ne demişti? Bana ne anlatmaya çalışıyordu?

AYNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin