neden şimdi

899 128 129
                                    

OLMAMAM GEREKEN BİR YERDE;

KAĞANDAN ;

Bitmeyip tükenmeyen o dertlerim listesine bir tane deha eklendiğinde yapmam gereke o şeyi yapıp ona da katlandım. Aaa bu arada ben Kağan Kalkan 19 yaşında lise son öğrencisiyim. Babamla birlikte Türkiye'nin en güzel şehri olan İzmir de yaşıyorum. Annem... bilmiyorum yani hayal meyal hatırlıyorum neredeyse zihnim de yok denecek kadar az anımız olduğu için . Ben daha 2 yaşındayken bi  gece kaçıp gitmiş .Her neyse artık üzülmüyorum .Ben geçmişi düşünmeyi hiç sevmem aynı şekilde geleceği de. Anı yaşamayı severim...

- Her gün yaptığım gibi kalkıp odamda en sevdiğim yer olan banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp salona indim. Babam her zaman oturduğu o tekli koltuğa oturmuş saçma bulduğum sabah haberlerini izliyordu .Hemen yanındaki koltuğa oturup Leyle ablanın kahvaltıyı hazırlamasını beklerdim. Leyla abla hazır olduğunda mutfaktan bize bağırdı.

"Kahvaltı hazır."

Sesi duyduğu anda oturduğu koltuktan hızlı adımlarla mutfağa giden babama gözüm kaydı. Nereye yetişecekti bu hızla sanki. Neyse bende oturduğum üçlü koltuktan kalktım. Mutfağa yöneldiğimde nefret ettiğim tizlikte olan kapı zili çaldı. Yönümü kapıya çevirdiğimde ağır adımlarla kapıyı açtım. Tam karşımda duran kargoyu görünce ince bi sesle

"Buyurun " dedim.

Adam sakin bi dille "Kaya Kalkan " dedi. Adamın dediğine karşılık kapıyı biraz daha aralayıp "Buyurun ben oğluyum" dedim . Adam bana bakmayı kesip elindeki kargaya bakarken "Kendisi evde mi?" diye sordu. Arkama dönüp babama seslendim. On beş saniye geçmeden babam geldi. Sesinin ayarını hiç değiştirmeden "Buyurun benim" dedi. Ben babam geldiği için içeri geçtim. Mutfağa girdim. Masa yine enfes duruyordu .Hemen bi sandalye çekip oturdum .Çok geçmeden babam elinde bir zarfla içeri girdi. Meraklı gözlerle ona bakarken bana dönüp "Annen evleniyormuş.'' dedi .Annen evleniyormuş. Annen benim olan annem. Beynimden vurulmuşa döndüm. Leyla ablanın sabah kalkıp üşenmeden sıktığı portakal suyu dolu bardağı yere düşürdüm .Aniden bakışları üzerimde hissettiğimde ayağa kalktım .Bardağı yerden aldım. Hiç bir şey olmamış gibi sandalyeye geri oturum başımı ellerimin arasına aldığımda olanları, hayatımı ,yaptıklarımı, doğruyu ve yanlışı düşündüm. Yapamazdı. Onca yıl hayatımda olmayıp bana haber bile verme tenezzülün de bulunmayıp kalkıp şimdi davetiye yollayamazdı. Bu kadar gurursuz olamazdı. Hayatımı alt üst etmeye cüret edecek kadar önemli biri değildi benim için .Onca yıl hiç bir şey için haber vermeyen kadın, evleneceğini niye haber vermişti ki .Merakımı gidermek için babama baktım. O da benden farksız değildi .Gözleri kan çanağı gibiydi eminim ki benim gözlerimde onunkiler gibidir diye içimden geçirdim. Birden elindeki zarfı bana uzattı. Ağır hareketlerle elimi kaldırım elinde duran kahve rengi kafamı allak bullak eden o gereksiz ama önemli zarfı elinden aldım. İçine bakmak bile istemiyordum. Ayağa kalkıp odama doğru yürüyordum ki babam o sert parmakları ile bileğimi tuttu. Başımı yavaşça kaldırıp suratına baktım. Bir şey söylemek istiyormuş da kelimelerini içinden seçip bana sunacakmış gibi bir ifade vardı suratında. En sonunda konuşmak için dudaklarını araladı ve hayatımı karartan o yedi kelimeyi söyledi ."Annen seni benden almak için davada açmış." dedi. Ne söyleyeceğimi bilemezken ayaklarımda beni taşıyacak gücü kendim de hissedemedim. Olduğum yerde dizlerimin üstüne çöktüm. Babam ani hareketlerle beni o kalın kollarının arasına alıp teselli etmeye çalıştı. "Merak etme Kağan seni asla ama asla o kadına vermeyeceğim". Sakin olmaya çalışıyordum. Yapabilir miydim? Gerçekten onu hayatıma alabilir miydim? Her gece yüzünü hayal edip hayal ettiğim için kendime kızıp sonrada benim yüzümden gittiğini düşünüp kendime kızıp sabaha kadar ağladığım o günler çokta uzak değil .Ama bu kadarını kendine hak  görüyor muydu gerçekten? Babamın kollarına direnerek kalktım. Kafamı istemeye istemeye yavaş bi şekilde kaldırdım. Ve "Baba ben biraz yalnız kalıp, kafamı toplamalıyım. Biliyorum şu an vermem gereken cevabı ,duyguyu sana yansıtamıyorum ama lütfen" dedim .Bana bakıp başını aşağı yukarı salladı. Mutfaktan çıkıp ,dış kapıya doğru yöneldim. Kapının kolunu güçsüzce aşağı çekip, kapıyı açtım. Kendimi bi enkazın altından çıkmış gibi hissediyordum. Yola çıkıp, ilk gördüğüm taksiyi çevirdim. Nereye gideceğimi bilmeden ilerlerken aklıma gelen ilk yer olan ve kendimi güvende hissettiğim tek yer olan baba annemin mezarına gittim. mezarlığın başındaki taşa oturup olanları içimden sayıklamaya başladım .Kendimi toparlayıp, zarfı açtım içinde dört tane kağıt vardı. Elimi zarfın içine doğru uzattım elime ilk gelen kağıdı çektim çıkardım. Zarfı mezar taşının üstüne koydum. Kağıdı açıp okumaya başladım. Bu açtığı dava ile ilgili olan bi kağıtdı. Hemen zarfı açıp, ikinci kağıda uzandım .Küçük bi kağıttı içini açtığımda, içinde numarası yazılıydı. Numaraya en az iki dakika baktık dan  sonra zarfa uzandım. İçimden bi ses durma mı söylese de durmadım, duramadım zarftaki kağıdı açtım bu bir mektuptu içimde okumak ve okumamak arasında gidip gelsem de okumaya karar verip, kağıdı açtım ve başladım okumaya.

yeni hayat ve üvey kardeş(Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin