YG -3-

221 13 3
                                    

"İndir onu."

Ellerini tereddütle gözlerinden çekerken içini yine de bir korku kaplamıştı ses her ne kadar tanıdık olsa bile.

"Leon Bey?" dedi ürkek ve sessiz bir şekilde.

Leon karşısındaki kızın tavırlarından hoşlanmıştı. Kendisinden korkulduğunu biliyordu ve bu durum hoşuna gidiyordu. Evet tuhaftı ama böyleydi karakteri. Doğrucu patron Leon Karahanoğlu. Çalışanlarının aklı çıkardı Leon'u gördükleri zaman, adeta kuş uçmayı bırakırdı onu gördüğü yerde. Ailesinde de durumlar pek farklı değildi. Anne ve babası kendisine nazaran daha sakin insanlardı. Tamam, annesi belki bir tık tehlikeli olabilirdi. Leon'un hayatına yön vermeyi severdi. Hoş Leon ne kadar müdahale ettirirdi, orası muamma. Kuzenleri, ablası, eniştesi, amcaları, dayıları, herkes korkardı Leon'dan. Çünkü hem sinirli bir insandı, hemde zekiydi. Kolay kolay münakaşaya girmek istemezdi kimse. Çünkü insanı ikna ederdi. Çok zekiydi ve kıvrak bir konuşması vardı. İnsanı etkisi altına alırdı.

"Küçük kız çocuklarıyla işim olmaz, sıkmana gerek yok. Gel seni evine bırakayım. Bu saatte otobüs bulamazsın."

Genç kız ikiletmeden bindi arabaya. Zahmet etmeyin diyecek hali yoktu. Çünkü şu an bu adama dışarıda başına geleceklerden daha çok güveniyordu. Bu ıssız durakta ya biri öldürürdü ya da bir köpeğin saldırısına uğrardı muhakkak. Bindikten sonra bir şey dank etti aklına.

"Ben küçük kız çocuğu değilim." Dedi sakin bir sesle.

"Emin misin buradan öyle duruyorsun. Yaş kaç? 16-17?" dedi imayla.

"19 Leon Bey." Dedi sitemkar bir sesle.

Evet küçük göründüğünü daha önce çok duymuştu insanlardan. Arkadaşlarının kardeşi sanıldığı daha önce defalarca başına gelmişti. Ama yine de şu anda bunu patronundan duymak hoşuna gitmemişti. Hele de karşısındaki patron olgun ve ürkütücü bir patronsa. Onun karşısında güçsüz, zayıf ve küçük bir kız çocuğu gibi görünmek istemiyordu.

"Dediğimden çok farklı değilmiş Hilal." Dedi ve bir süre duraklayıp devam etti. "Evin nerede?"

"Etiler." Dedi düz bir sesle Hilal.

Etiler? Bu kız zengin miydi, bu işe ihtiyacı mı vardı hala anlamamıştı Leon. Ses çıkarmadı, devam etti yoluna. Kızın tariflerine göre Etiler'in en lüks yerlerine adım attıklarında dayanamadı ve sordu.

"Hilal hani bu işe ihtiyacın vardı?"

"Var Leon Bey."

Direksiyonu sıktı genç adam. Belki de sokaklarda yüzlerce, binlerce işsiz gezerken Leon gerçekten ihtiyacı olmayan birini işe almıştı. İş için geldiği günkü kızın halleri aklına geldi. Ne kadar dil dökmüştü bu iş için. Adını Feriha Koydum misali kapıcı kızı olmasın diye düşündü bir an.

"Ayağındaki orijinal ayakkabın, sırtındaki marka çantan ve elindeki son model telefonunla hiçte ihtiyacın var gibi durmuyor. Üstelik şu an seni getirdiğim lüks semti saymıyorum bile. Sen bu işe ihtiyacın olduğuna emin misin?" dedi düz bir sesle.

"Bakın şöyle..." dedi genç kız oturduğu koltukta yan dönüp adamın yüzüne bakarken. "...Ben öğrenciyim. Annem ve babama kendimi ispat etmem gerekiyor. Onlara göre ben küçük bir kızım, sorumsuzum. Hiçbir işimi kendim halledemiyorum, babamın parası olmadan iki gün idare edemiyorum, hatta onlarsız doktora bile gidemiyorum. Ama ben kendime güveniyorum, hayatımı tek başıma da idare edebileceğime inanıyorum. Bu yüzden bu işe ihtiyacım vardı. Annem ve babam zengin evet. Bende onlarla yaşıyorum mecburen. Ama bir işe girip kendi paramı kazanmak istedim. Babamdan harçlık almadan, onun kredi kartlarını kullanmadan yaşamaya ihtiyacım var."

Hilal böyle hararetli bir şekilde anlatırken evinin önüne gelmişlerdi. Anlattıklarına Leon hiçbir şey dememişti. Arabadan inmeden yine sordu kız.

"Beni kovacak mısınız?" dedi alt dudağını tedirginlikle ısırırken.

"Hayır seni kovarsam sana tazminat ödemem gerekir ve henüz bir ay bile çalıştırmadığım bir kişiye tazminat ödemek istemem ve seni takdir ediyorum. Bu yaşında böyle düşünüyor olman güzel. Ben senin yaşındayken evin yolunu zor bulurdum."

Sormak istedi birkaç soru daha ama utandı. Ya da korktu belki de. Bilemiyordu.

"Teşekkür ederim Leon Bey. İyi geceler." Dedi ve arabadan indi.

***

"Evet arkadaşlar toplanın." Dedi Cihan Bey ellerini çırparken.

Şef garsonda dahil olmak üzere yüze yakın garson Cihan Bey'in etrafında toplandı. Belli ki önemli bir duyuru yapacaktı.

"Bugün akşam önemli bir davet var. Sekiz tane bakan ve beş tane milletvekili geliyor. Yoğun güvenlik önlemleri altında çalışmamız gerekiyor. Yeniler bilmez ama birçoğunuz biliyordur. Sık sık restaurantımızda toplanırlar. Önemli misafirlerini getirirler. Bunun iyi hizmetimizden ve kalitemizden kaynaklandığını biliyorsunuz. Yine onları yanıltmayalım ve ne kadar doğru bir karar verdiklerini gösterelim. Şef Zafer, komuta sizde. Ben uyarımı yaptım. Sizde personellerinizi bir kere daha uyarın." Dedi ve ayrıldı mutfaktan Cihan Bey."

Nedense heyecanlanmıştı genç kız. İlk defa siyasetçi görecek değildi elbette. Babasının birkaç tane milletvekili arkadaşı vardı. Ara ara aileleri ile birlikte gelirlerdi evlerine yemeğe. Bazen de babasının oteline. Hatta onlardan birinin ukala oğluyla lise yıllarında çok uğraşmışlığı vardı. Allahtan Ankara'da yaşıyorlardı da çok bulaşamamıştı ona Berke. Oktay Civan'ın oğlu Berke Civan. Hey gidi günler diye güldü kendi kendine. Bir saniye! Ya babasının arkadaşlarından birisi gelirse? Dün annesinin arkadaşı, bugün babasının arkadaşı. Eğer böyle bir şey olursa bu sefer tazminat falan dinlemez kesin kovardı Leon Bey onu.

"Oğuz ve Hilal, siyasilerini masası sizde." Dedi şef garson Zafer.

Oğuz ve Hilal konuşamadan geldiği ilk günden beridir bakışlarını beğenmediği Sema konuşmuştu.

"Ama şefim böyle önemli bir masayı henüz geleli iki gün olan Hilal'e mi vereceksiniz?"

"Burada kuralları ben koyuyorum Sema. Hilal'e vermemin sebebi de ne kadar erken sorumluluk alırsa o kadar çabuk işe alışır. Şimdi herkes işinin başına."

Sema'nın morarmış yüzünü görmek genç kızı fazlasıyla mutlu etti ama işinin başına dönmesi gerekirdi. Hem akşama önemli bir davet vardı.

***

"Geldiler. Hadi Hilal, koş siparişlerini al." Dedi Zafer. Genç kız mini tabletini eline alıp gideceği sırada Leon seslendi.

"Bekle Hilal. Birlikte gidelim. Bende bir hoş geldiniz diyeyim."

Leon lacivert takımıyla yanına geldiğinde heyecanlandı genç kız. Bu adamdan etkilenmeyen bir kız var mıydı merak ediyordu. Arka doğru taranmış saçları, ince bıyıkları (Tam Leon olsun istedim, sonuçta bıyıkta onun bir parçası), vücuduna oturan takımıyla gerçekten çok yakışıklıydı. Yandan ona baktığında burnunun kemerli olduğunu fark etti. Bir kusuru vardı en azından, sevinebilirdi.

"Bir şey mi oldu Hilal?" dedi sabahtan beri kendisine bakan kıza doğru.

"Şey..." dedi ve dudaklarını yaladı. "Yok, yok bir şey." Dedi ve Leon'un büyük adımlarına yetişmeye çalıştı. Leon o kadar hızlıydı ki yirmi saniye gibi bir sürede masaya ulaştılar.

"Sayın Bakanım hoş geldiniz." Diye başladı Leon yuvarlak masanın bir ucundan. En son konuştuğu kişiye baktığında korktuğu başına gelmişti kızın. Babasının arkadaşı Oktay Civan buradaydı.

-BÖLÜM SONU-

ALTI AYIN SONUNDA HEPİNİZE MERHABA ARKADAŞLAR. BU GECİKME KONUSUNDA NE DESENİZ HAKLISINIZ. BİRÇOĞUNUZ YAZMAYI BIRAKTIĞIMI BİLE DÜŞÜNMÜŞ OLABİLİR. BÖYLE DÜŞÜNENLERİNİZ VARSA DOĞRU DÜŞÜNMÜŞLER. KENDİ KAFAMDA SİZE BİR VEDA BİLE ETMEDEN YAZMAYI BIRAKMIŞTIM. AMA ŞU KARANTİNA SÜRECİNDE OKUL DA YOKKEN VE FAZLASIYLA SIKILIYORKEN BİR ŞEYLER KARALAMAK İSTEDİM. ÜSTELİK BU KİTABA ÇOK HEVESLE BAŞLAMIŞTIM. O YÜZDEN TEKRAR YAZMAK İSTEDİM. ŞİMDİ SİZE BİR SÖZ VEREMEM. DÜZENLİ GELECEK DİYEMEM. AMA İNANIN ELİMDEN GELENİ YAPARIM. SİZDE YORUMLARINIZLA BANA DESTEK VE FİKİR VERİRSENİZ SEVİNİRİM. GÖRÜŞMEK ÜZERE.

SEVGİLER.

Yaktım GemileriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin