🎈Kelebek Etkisi ➡️ Bölüm 2🎈

259 37 27
                                    

"Hey sen!"

Ammar kulaklarına dolan bu tanıdık ve bir o kadar yabancı sesle yürümeyi kesti fakat arkasını dönmedi.

"Ellerini başının üstüne koy ve yavaşça bana doğru dön!"

Ammar ellerini yavaşça kaldırıp kafasına koydu ve arkasına dönüp genç bir Israil askeriyle yüzyüze geldi.
Ammar'ın yüzünü görene kadar silahını ona doğrultmuş bir şekilde bekleyen Aaron, Ammar'ı gördükten sonra gözlerini sinirle kocama açtı. Hemen silahını indirip hızlıca etrafını kolaçan etti.

"Senin bu saatte dışarıda ne işin var, lanet olasıca. Hemen evine dön. " diye fısıldadı sinirle. Bir yandan da gözleri onları gören var mı diye fırfır dönüyordu.

Sokağı aydınlatan cılız sarı ışık doğrudan Ammar'ın yüzüne vuruyor; sinir, hüzün ve nefret karışımı bir bakışla Aaron'a bakıyordu.

"Sana kaç kere daha göz yumabilirim. Benim yerime başkası da gelebilirdi. Bu son uyarım."

Hiçbir şey demedi o Israil askerine, arkasını döndü ve yürüdü usulca. Çıplak sokakta gittikçe uzaklaşan ayak seslerini Aaron'un telsize konuşması böldü.
"Burası temiz. Diğer sokağa geçiyorum."

                                  🇵🇸🇵🇸🇵🇸🇵🇸

Kapıyı hızla açıp Ammar'ı içeri çekerken sinirle bağırıyordu.

"Ammar, nerede kaldın sen, Allah için. Her yer asker dolu. Çok sorumsuz hareket ediyorsun."

Ammar üzerindeki montu çıkarırken hergün dinlediği nameleri duymaktan hoşlanmayan tavırlarla yüzünü buruşturuyordu.

"Geldim işte, sakin ol." dedi montunu asarken. "Yemek yediniz mi?"

Asala ona cevap vermeden salonun ortasına koydukları masanın başına oturdu. Diğer ucunda da Ammar'ın oğlu Ali oturuyor, boya kalemiyle boş bir sayfayı karalıyordu. Babasına bakıp sımsıcak gülümsedi. Ammar da ona gülümseyip basını hafifçe okşadı. Masada birçok sınav kağıdı vardı. Asala onları not sırasına göre dizmeye çalışırken bir yandan da kendinden beş yaş büyük kardeşini azarlıyordu.

" Gündüz Ali'yle, akşamları seninle uğraşıyorum. Tamam kanınız deli akıyor ama ailenizi de düşünerek hareket etmek zorundasınız. Özellikle sen küçük bey," Ali'ye bakarak kaşlarını çattı. " Allah için,  sen o askerin elindeki silahın büyüklüğünü görmedin mi? Onlara taş atmak da ne demek?"

Asala'nın sözleriyle Ammar ok gibi yerinden fırlayıp Ali'nin tepesine dikildi. " Ne? Askerlere taş atmak mı?"

"Ya, evet. Aynı babası. Oğluna biraz kızsan iyi edersin Ebu Ali."

Ali, halasının sözlerine içerlemişti. Babasının konuşmasına fırsat vermeden o da ayağa kalktı.
"Attım tabii. Hem de omzuna isabet etti. Yarın yine atacağım."

Asala ağzı açık şaşkın şaşkın bakarken Ammar'ın iyice kaşları çatılmıştı. Kız kardeşinin imayla dolu bakışlarını görmezden gelerek Ali'nin omuzlarını kavradı.
"Omzuna mı isabet etti dedin?"

Ali başını daha da fazla dikleştirip konuştu. "Evet. Hem de büyük bir taştı. Oh oldu ona. Onlar dün Yaser'in babasını götürdüler. Yarın da atacağım. Onlar Filistin'den gidene kadar atacağım."

"Ah bunlar hep senin lafların Ebu Ali, duyuyorsun değil mi? Bak Ali'cim, azizim, savaş her zaman taşlarla tüfeklerle çözülmez. Şiddet yanlısı olmamalısın. Daha dün konuştuk seninle bunları."

Asala yakınmaya devam edecekti ama Ammar onun sözünü kesti.

"Bir daha ki sefere omzuna değil kafasına atmalısın taşı sevgili oğlum. Hatırlat, sana bir ara atış çalıştırayım."

"Hahaha Ammar neler diyorsun. Hayır,  Ali'cim, baban şaka yapıyor."

"Hayır, ciddiyim."

"Ammar!"

"Gerçekten mi baba?"

"Elbe..."

"Artık yemek zamanı Ali. Bak elin yüzün boya olmuş. Git temizlen bakalım. Ben de sofrayı hazırlayayım. "

Ali halasının sözünü her zaman dinler asla ikiletmezdi.  Hiç tanımadığı annesinin yerine koymuştu onu. Boya kalemlerini toparlayıp hızla banyoya seğirtti.
Evleri, kamptaki çoğu ev gibi tek katlı bir gecekonduydu. İçinde iki oda ve bir salon bulunuyordu.  Bir odada Ali ve babası diğer odada Asala ve Amani kalıyordu.
Amani Asala'nın ikiz kız kardeşiydi. Birbirlerine tıpatıp benzeyen bu iki kız aslında karakter olarak birbirlerinden oldukça farkıydılar.

Ammar Asala'ya sofrayı hazır etmesinde yardım ederken bir yandan da konuşuyordu.

"Amani yattı mı?"

"Başı ağrıyormuş."

Elindeki üç tabağı masaya bırakıp kız kardeşine baktı.
"Aaron'u gördüm buraya gelirken. "

"Bir şey yaptı mı?"

"Hayır."

"Sen dikkatli ol. Sana bu toleransları neden gösteriyor, emin olamayız. "

"Ben biliyorum nedenini."

"Yanılıyor olabilirsin Ammar. Ondan uzak dur. Belki diğer işgal askerlerinden daha da tehlikeli olabilir."

Daha bir şey konuşmadılar. Sessizce yemeklerini yediler. Ali uyumaya gönderildi. Asala sınav kağıtlarını düzenleme işine döndü. Ammar'sa eline geçirdiği bir kitabı okumak için Asala'nın karşına oturdu.

"O benim kitabım mı?"

"Evet."

"Sakın sağını solunu eğip bükme kitabımın."

"Off."

"Kahve yapsana bana ya. Bir sürü sınav kağıdı var daha okuyacağım. "

"İstersen sana yardım edeyim."

"Senin edebiyatın iyi değil."

"Hadi ama birkaç süslü cümlenin altından kalkabileceğimi sanıyorum. "

"Ben hiç sanmıyorum. Kahve yapsan ne olur Ammar. Karşılıklı içerdik şimdi. "

Ammar elindeki kitabı masaya yavaşça bırakıp sahte bir sinirle ayağa kalktı. "Hiç huzur vermiyorsun." diyip mutfağa yollandı.

Asala kıkırdadı ardından.

"Bol şekerli olsun canım."

Umarım beğeni ve yorum yapmayı unutmazsınız. Harika bir kurgu şekilleniyor kafamda. Karantinadayım zaten inşallah bir Aşkı Vuslatı bir bunu sürekli yazarım  🌺

Kelebek EtkisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin