Bel Air

566 40 1
                                    

Bunun nasıl olduğunu bilmiyordu

Sadece hakkında bir şeyler duymuştu ve görmüştü, asla inanmayacağı şeyler. Ama gerçek şeyler. Gerçekliğin kendisi olan şeyler, elinizde tuttuğunuz bir bardaktan daha da gerçek şeyler.

Harry kabul etmek istemezdi ama kız görebiliyordu.

‘’Görü sadece en değerlilere verildi Harry, seçilenlere.’’

Kızgınlığı neyeydi? Seçilenin kendisi olmaması mı? Hiç sanmıyordu, seçilen olması bir şeyi değiştirmezdi. Emin olduğu tek bir şey vardı. Kendisi kördü, kız görebiliyordu ve ikisinin de yardıma ihtiyacı vardı. İşim bitince onun üstesinden gelebilirim, demişti Elizabeth’e, bıçağı boğazında gezdirir ve onu yakarız, her zaman yaptığımız gibi. Peki şimdi bütün bir yıl boyunca onu düşünmüşken değişen şey neydi?

‘’Tanrım…’’ kristal bardaktan büyük bir yudum almak istedi ama kan ilk defa anormal bir biçimde tiksindirici geliyordu. Bardağı yerine bırakıp arkasına yaslandı ve saatlerdir dağınık bir sırayla baktığı fotoğrafları incelemeye devam etti. Kızın çok güzel bir yüzü vardı. Belirgin elmacık kemiklerinin ve biçimli kaşlarının altındaki mavi gözlerinin mükemmel uyumu ağlatacak kadar güzeldi, Harry gülümsedi. Diğer resme geçtiğinde yüzümdeki gülümseme donar gibi oldu. Kızının –onu misafiri olarak davet ettiğinde böyle seslenecekti- küçük bedeni çirkin yaratığın uzun vücuduna dolanmıştı ve güzel gözlerinde aslında olması gereken duygu yerini boş bir ifadeye bırakmıştı. Harry sinirle fotoğrafı buruşturdu ve çöpe attı. Kızı alması gerekiyordu ve bunu gerçekleştirmek için sahip olduğunu düşündüğü zaman artık yoktu. Daha odanın hazırlıkları bitmemişti, Tanrı aşkına lanet olası bahçe bile daha düzenlenmemişti!

‘’Madison!’’ kız hızlıca içeri girdiğinde Harry derin bir nefes aldı.

‘’Odanın hemen hazırlanmasını istiyorum. Ve bahçe düzenlemesini iptal edin gitsin, sadece gülleri budayın.’’ Koltuğa iyice yaslanıp resimleri sırayla incelemeye devam etti.

‘’Efendim, odanın istediğiniz gibi hazırlanması aylar sürer ve henüz-‘’ Harry, elini sertçe masaya geçirip yerinden fırladığında kız korkuyla birkaç adım geriledi.

‘’Seni neden öldürmediğimi biliyor musun Madison?’’ kız başını yavaşça iki yana salladığında gülümsedi. Sesi ipekten daha yumuşaktı ve bu dünya üzerindeki en korkunç şeylerden sadece biriydi. ‘’Bana borçluydun ve borcunu ödemek için uzun yılların vardı.’’ Ayağa kalkıp kızın önünde dikildi.

‘’Oda iki gün içinde hazırlanıp bitmezse yılların yerini alacak birkaç gün kalmış olur ve ben borcum ödenmeden gidilmesine asla izin vermem. Anlıyor musun?’’ kız hızlıca başını salladığında yüzünde donuk bir ifade vardı.

‘’Nasıl isterseniz efendim.’’ Harry gülümseyip dudaklarını kızın alnına değdirdi ve sandalyeye geri döndü.

‘’Onu almaya Elizabeth’in gitmesini istiyorum, dediğim gibi, sadece iki gününüz var.’’ Kız odadan çıktığında karşısındaki aynaya bakıp güldü ve gözlerini kapattı. Uzun süre önce dinlediği bir şarkının tatlı melodileri zihninde dolanıyordu, güllerin kokusu, mavi gözler ve cennet havası. Her şey istediği gibiydi.

‘’…Sevgilim, seninle karşılaşmak için bekliyorum,

Bana gel bebeğim…’’

 

***

Yayınlamam gerektiğini düşündüm bunu, belki bir sayfa zor tutacak ama her neyse, iyi okumalar şskgşfskg

A Psychic's Shadow. (Larry Stylinson)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin