Bölüm 2

306 27 19
                                    

Pantolonumu ve ayakkabılarımı nasıl giydim, çatıdan nasıl kaçtım hatırlayamıyordum. Luhan' ın inanmakta zorluk çektiğim itirafından sonra her şeyi o kadar hızlı yapmıştım ki beynim olanları gerçekten hatırlamakta zorluk çekiyordu. O anlara dair hayal meyal hatırladığım tek şey, Luhan' ın söyleyecek başka şeyleri de varmış gibi bakmasıydı. Daha sonra kendimi sokakta koşarken ve gömleğimi iliklemeye çalışırken bulmuştum. Luhan neden böyle bir şey söylemişti aklım almıyordu. Ona kesinlikle inanamıyordum. Bir yanım derin bakışları ve nazik okşamalarını beni seviyor oluşuna bağlayıp deli gibi inanırken, bir yanım da alaycı yüzü, Miya ile olanlar ve duygusuz davranışları yüzünden inanmayı kesinlikle reddediyordu. Evet, Luhan' ı seviyordum. Belki her şeyi bir kenara bırakıp hislerime karşılık bulduğum için sevinmem gerekirdi ama yapamıyordum. Luhan ile arkadaşlık ettiğim dönemden tanıyordum onu. Bu yüzden aklım sorularla doluydu. Her şey bir yana eski dost yeni düşmanlar olarak birbirimizi incitmek için her şeyi yaptığımız şu dönemde aklıma kötü şeyler geliyordu. Mesela benim hislerimi fark etmiş ve benimle oynamaya karar vermiş olabilirdi. Bu beni derinden yaralardı. Kendimi Luhan' dan ve ona olan duygularımdan korumak istiyordum. Bu yüzden de tam şu anda, evime girerken, bir karar almıştım. Yarın okula gittiğimde onun tavırlarında değişiklik olmazsa sözü bozacaktım. Artık onunla değil sevişmek, konuşmayacaktım bile. Her insan gibi ben de incinmek istemiyordum. Luhan hislerini kanıtlayana ve beni sevdiğine inandırana kadar onunla konuşmayacak ve kavga etmeyecektim. Elbette sevişmeyecektim de. En azından sevişmemek için elimden geleni yapacaktım. Ne olursa olsun kendini kanıtlamak istiyorsa onun bana gelmesi gerekirdi.

"Sehun? Sen misin?"

Ayakkabılarımı çıkarırken annemin seslenmesi düşüncelerimi bölmüştü. Her gün eve gelince "Ben geldim!" derdim. Bugün kafam çok meşgul olduğundan demeyi unuttuğum için annem de mutfaktan kimin geldiğini anlayamamıştı.

"Evet anne benim, başka kim olabilir ki?"

Annem mutfaktan çıkıp elindeki havluyu burdu ve kıçıma salladı.

"Ah! Anne lanet olsun, canımı yaktın!"

Havlu çakma olayından nefret, nefret, nefret ederdim. Hele de kıçımdan daha birkaç dakika önce Luhan' ın penisi çıktıysa daha da çok nefret ederdim.

"Baban da olabilirdi diye sordum pis çocuk! Ne bu üstün, başın? Yine kavga mı ettin?"

Ah, anneciğim buraya gelmeden önce neler yaptığımı bilseydin...

"Okulun merdivenlerinden düştüm, ilişme bana. Odama çıkıp uyuyacağım."

Annem telaşla yanıma gelip vücuduma bakmaya başladı. Ama gözleri boynumda gezindikten sonra kocaman kadın kıpkırmızı kesilip geri çekildi. Tabii ya! Öpücük izleri!

"A-anladım. Sen odana çık, b-ben yemek hazır olunca çağırırım seni."

Anneme rezil olmuştum. Şu an o kadar utanıyordum ki yerin dibine girsem bile yeterli olmazdı. Saç uçlarıma kadar utançla doluydum. Hızla merdivenleri çıkıp banyoya girdim ve kapıyı kapattım. Annemin ne düşündüğünü merak ediyordum aslında ama nasıl sorabilirdim ki? Bu utanç bana on yıl yeterdi. Ailem homofobik değildi ama ileri görüşlü de sayılmazlardı. Muhtemelen eşcinsel olduğumu öğrenseler aylarca benimle konuşmazlar, internette bunun tedavisi(!) olup olmadığını araştırırlardı. Gerçeği öğrenince de beni olduğum gibi kabul ederlerdi ama içlerinden hep bir kadınla beraber olmamı isterlerdi. Evet, ailemi tanıyorsam kesinlikle böyle olurdu. Luhan' ın ailesine gelince... Onlar gerçekten korkunçtu. Aslında sadece babası... Ama o korkunç ailede büyümesine rağmen Luhan korkusuz biriydi. Bu yüzden onların tepkisini tahmin etmek zordu. Çünkü eminim ki Luhan' ın tavrına göre değişirdi tepkileri ama babasının homofobik olmadığını tanıştığımız günkü tavrına bakarak rahatlıkla söyleyebilirdim. Bir dakika... Neden bunu düşünüyordum ki? Luhan ile bir alakam olmayacaktı gelecekte, öyleyse onun ailesinin tepkisini merak etmem saçma olurdu. Üzerimdekileri çıkarıp suyu ayarlamaya çalıştım. Şerefsiz musluk, ayarlaması yarım saat sürüyordu. Ama bugün bana zorluk çıkarmayacaktı anlaşılan. Su istediğim sıcaklıkta akmaya başlayınca hemen kabinin kapısını çektim. Koşarken düşünmekten hissetmediğim kıçımın acısı sıcak su değdikçe "Hey, bak ben buradayım!" diyordu. Karnımdaki ve göğsümdeki yarısı kurumuş menileri ovarak temizledim. Saçlarımı ve vücudumu da yıkadıktan sonra suyu kapatmadan duştan çıktım ve bornozumu giydim. Yerdeki gömleğimin tersini çevirip inceledim. Tahmin ettiğim gibi, meni kalıntılarının çoğu gömleğimdeydi. Bunu annemin yıkamasına izin verecek değildim. Akan suyun altında hızlıca gömleğimi çitiledikten sonra suyu kapattım ve gömleği güzelce sıktım. Odamdaki kaloriferin üzerine asabilirdim. Böylece annem görmezdi. Banyodan çıkıp depar atarak odama geldim ve kapıyı kapattım. Artık Luhan' ı ve onunla ilgili şeyleri düşünmek istemiyordum. Giyinmek ve uyumak istiyordum. Hızlıca üzerimi giyinip saçımın suyunu havluya aldırdım. Yorgundum ama uykum yoktu. Belki yatağa girersem uykum gelir umuduyla yorganımın içine kendimi kimbap gibi sardım. Sıcaklık beni mayıştırsa da aklımda Luhan varken uyumam mümkün değildi. Bakışlarım tavanda gezinirken onunla mutlu olduğumuz günler film gibi oynuyordu beyaz tavanda. Sahi ya, biz neden bu duruma gelmiştik? Gözlerimi kapatıp onunla tanıştığım ana gitmeye çalıştım. Her şeyi en başından gözden geçirirsem belki neden bu duruma geldiğimizi bulabilirdim. Nasılsa düşünmek, en iyi yaptığım şeydi.

Ore No Kawaii MonsutaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin