Bölüm 4

255 18 10
                                    

 "Sehun?"

Sesini duymak içimdeki hüznü sinire dönüştürdü bir anda. Ne yüzle yanıma gelip bir de adımı dudaklarının arasına alabiliyordu? Ben ondan kaçıp gelmiştim bu soğuk havada çatıya. Hiç rahat vermeyecek miydi bana?

"Sehun dedim."

Konuşmayacaktım. Onu görmeyecektim. Duymayacaktım. Yokmuş gibi davranacaktım. Sinirim had safhadaydı ama Luhan' ın canını yakabileceğimi sanmıyordum.

"Kızgın mısın?"

Ellerim taş gibi yumruğa dönüşürken içimden sabır kelimesini sayıklıyordum. Tanrı'nın bana sabır vermesini istiyordum.

"Hah... Kızgın olsan da faydası yok. Yazık ki Miya ile çıkamazsın çünkü gördüğün gibi kızın sana ilgisi yok. Aslında benim de ona ilgim yok ama neyse..."

Bu kadar yeterdi. Hem çıkma teklif edeceğimi söylediğim kızı ayartıp hem de utanmazca ona ilgisi olmadığını söylüyordu. O zaman neden bana bunu yapmıştı? Miya' dan hoşlanmıyor olabilirdim ama Luhan bunu bilmiyordu. Arkadaşının çıkma teklifi edeceği kızı ayartmıştı ve bu da demek oluyordu ki bana arkadaş olarak bile değer vermiyordu. Luhan benim için bu kadar değerliyken onun tarafından umursanmayıp bu şekilde bir hiçmiş gibi vazgeçilmek içime oturmuştu. Sinirliydim. Kendime, Luhan' a, ona ondan hoşlandığımı söyleyemeyen korkaklığıma... Sinirliydim işte. Luhan... Onunla konuşmayacaktım. Onu dövecektim. Hışımla arkamı dönüp elmacık kemiğine sıkı bir yumruk geçirdim. Kıçının üstüne oturup kalmıştı. Eğildim ve yakasından tutup silkelemeye başladım. Hiç tepki vermiyordu.

"Derdin ne lan senin? Madem kızı sevmiyordun niye arkadaşlığımızın içine ettin? Ben sana dost dedim şerefsiz! Bizim o saatte sınıfa geleceğimiz belliydi, kızın bana ilgisi olmadığını gözüme mi sokmak istedin puşt!"

Ellerimi yakasından ittirip ayağa kalktı. Üzerini silkeledikten sonra sırıtarak üstüme doğru geldi. Kavgadan korkmuyordum. Bu yüzden bir adım bile geriye gitmeyecektim. Elini kaldırınca bile gözümü kırpmadım ama o şerefsiz bana vurmak yerine çenemi kavrayıp dudaklarımı ağzıyla örttü. O kadar şaşırmıştım ki biraz önce beni ele geçiren sinirimi bile hissetmiyordum. Luhan beni öpüyordu! Luhan benim alt dudağımı emiyor hatta diliyle okşuyordu! Neden karşılık vermek istediğimi bilmiyordum ama bu isteğime karşı direniyordum. Neden böyle bir şey yaptığını bilmeden karşılık vermek istemiyordum. Belki bir ihtimal o da beni seviyor olabilir miydi? Öyleyse neden Miya ile sınıfta o haldeydi? Olanlar aklıma akın edince var gücümle ittim Luhan' ı. Şehvetle parlayan göz bebeklerini gözlerimden ayırmadan dudaklarını yaladı ve tekrar sırıttı.

"Neden ittin? Senin de hoşuna gitti. Baksana çadırı kurmuşsun bile. O kız için üzülmene değmez Sehunie! Eğer istediğin becerecek bir delikse bunu sana sağlayabilirim. Teselli edilmek ister misin?"

Bu aptal neler diyordu böyle? Kızı ayartmasına karşılık bana kendini sunuyordu utanmazca! Kız umurumda bile değildi ama Luhan' ın amacı neydi?

"Sen... Sen delirmişsin. Yemin ederim kafayı sıyırmışsın sen!"

Bu sefer bana yaklaşırken ben de geri geri gidiyordum. Eğer kavga edecek olsaydık kesinlikle kaçmazdım ama bu farklıydı. Savaşarak ele geçiremediğin kaleyi diplomasi ile elde etmek gibiydi bu yaptığı. Kavga edersek bu sinirle parçalardım onu ama o kaçak dövüşüyordu. Yumruklarımı değil kalbimi etkisiz hale getiriyordu. Hal böyleyken bile bile nasıl ona tutsak olurdum?

"Kaçmana gerek yok Sehunie. Bana vurmak istiyorsan vur diye geliyorum sana. Ya da belki başka bir şey yapmak istersin..."

Duygularım allak bullak olmuştu ama bir yandan da beni kızdırıyordu. Demek vurmak istersem vurabilirdim. Kendi kaşınmıştı. Sırtımın tel örgülere değdiğini hissedince tellerden kuvvet alıp dizimi karnına geçirdim. Geriye doğru yalpalayıp duraksadı. Fazla sert vurmamıştım.

Ore No Kawaii MonsutaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin