"Aynı yerden bahsettiğimize emin miyiz? Farklı yerlerden bahsediyor olmayalım?" Chanyeol kendini teselli etmeye ve ufacık bir yalana inandırmaya çalışıyordu.
Karşısındaki çift ise üzgün bakışlarla çocuğun acı dolu hâline bakıyordu.
"Evladım maalesef aynı yerden bahsediyoruz, eşimin de dediği gibi 3 yıl önce o kuyruklu yıldız.." Adam üzüntüsünden dolayı devamını getiremezken Chanyeol burukça gülümsedi.
"Oradan kurtuldular değil mi? Kurtulan olmuştur, olmuştur evet!" Adam karısının omzunu sıvazlarken başını eğip iki yana salladı.
Chanyeol kendini büyük bir boşluğa bırakılmış ve orada unutulmuş gibi hissediyordu. Ne olduğunu bilmiyordu, anlamaya çalışıyordu ama bir türlü anlayamıyordu.
"Beni, beni oraya götürebilir misiniz? Rica ediyorum lütfen bana yardım edin." Chanyeol'un yalvaran bakışlarına karşı yaşlı adam yavaşça başını salladı, hemen ardından ise eşine iyice sokuldu.
"Yemeğinizi yedikten sonra yola çıkabiliriz." Adamın sözlerinin ardından Chanyeol minnettar bir bakışla baktı çifte.
Çift yavaşça yanlarından ayrıldıktan sonra Kyungsoo gözlerini Chanyeol'a çevirdi.
"Biz de geleceğiz bunu biliyorsun değil mi?" Kyungsoo Chanyeol için endişeleniyordu, gerçekten ilginç!
"Ama bir hiç uğruna sizi oraya sürükleyemem." Kyungsoo Chanyeol'un sözlerine karşılık masanın üstündeki bıçağı kaldırdı.
Bıçakla bakışan Chanyeol'un gözleri büyürken elini ensesine götürüp hiçbir şey yokmuş gibi bir tavır takındı.
"Şakaydı Kyungsoo.."
...
Kyungsoo ve Jongin'in fısıltılı didişmelerini duymazlıktan gelen Chanyeol camdan dışarı bakıyordu.
Yaşlı adam onları arabalarına almış ve istedikleri yere götürmeyi kabul etmişti. Chanyeol'un içi içini kemiriyordu, orada bir kasaba bulacağına ve bu yaşlı çiftin olayları yanlış bildiğine inanmak istiyordu.
Kolunu araba kapısına koymuş başını da koluna yaslamıştı. Gözleri dışarıdaki ağaçları süzerken bir süre sonra bileğine odaklandı. Kırmızı renkli bileklik fazla dikkat çekiciydi.
"Ben.. ben kimin için bu kadar uğraşıyorum? Kimi, kimi arıyorum böyle?" Sadece kendi duyabileceği tonda mırıldanırken bakışlarını tekrar cama çevirdi.
Gözlerinin önünde kayıp giden ağaçlar ve yavaş yavaş kararmaya başlayan gökyüzü.
"Seni bulacağım, her kimsen seni bulacağım."
...
"İşte geldik, benim yok olan memleketim." Adam arabayı durdurmuş bakışlarını arka koltuktaki Chanyeol ve arkadaşlarına çevirmişti.
Chanyeol adama burukça bir gülümseme sunup hızlıca arabanın kapsını açtı ve indi. Yaşlı adam onları Chanyeol'un cebindeki buruşuk kâğıtta bulunan resmin çizildiği yere getirmişti
'O tepe..' diye geçirdi içinden Chanyeol. Araba tepenin biraz daha aşağısına bırakıldığından tepeye ulaşmak Chanyeol'a kalmıştı.
Jongin ve Kyungsoo'nun seslenişini umursamadan tepeye doğru koşmaya başladı. Bir kasaba, yerli yerinde duran bir kasaba hayal ediyordu.
Tepenin ucuna yaklaşmaya başladıkça adımları yavaşladı, en uç noktaya ulaştığında ise tamamen durmuştu.
Hafif esen rüzgar saçlarını dağıtırken manzaraya baktı. Gözleri yavaş yavaş dolmaya başlarken kasabanın şu anda olması gereken yerde bulunan devasa büyüklükteki çukura baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hey Sen! | ChanBaek
Short StoryBa3k: Bence biz her uyuduğumuzda Zihinlerimiz yer değiştiriyor Chanyeol Ye0l: Siktir ordan Baek Texting ⋆ 31.03.20