"Benim aradığım isim.. ben Baekhyun'u arıyordum, doğru ben Baekhyun'u arıyordum!" Gözleri önünde canlanan anılarla birlikte olduğu yerde ayaklandı.
Baekhyun ölmemişti ve ölemezdi, oraya tekrar gitmeliydi. İçinden bir ses deli gibi oraya gitmesini istiyordu. Ve Chanyeol bu kez içindeki sese güvenecekti.
Masanın üzerinde duran siyah kalemi alıp küçük bir kağıt parçasına bir şeyler yazmaya başladı. Bu Kyungsoo ve Jongin'e kendisini merak etmemeleri için bıraktığı bir mesajdı.
Biliyordu ki Kyungsoo bunu görmezse tekrar karşılaştıklarında onu kesinlikle bıçaklardı. Yazı işini bitirip kağıdı görebilecekleri bir yere bıraktı.
Daha sonra siyah kalemi cebine atıp diğer cebinden telefonunu çıkardı. Onları getiren yaşlı adama çok fazla yük olacaktı ama bunu yapmazsa Baekhyun'u sonsuza kadar kaybedebilirdi.
Cep telefonunu açıp arama bölümüne girdi ve yaşlı adamı aradı. Telefonu yavaşça kulağına götürüp birkaç dakika bekledi, telefon açıldığında ise hiç beklemeden konuştu.
"Bayım, son bir kez yardımınıza ihtiyacım var."
...
Dışarıda yağmur yağmaya başlamıştı ve yağmur damlaları birbir arabanın camına çarpıyordu.
Oluşan büyük sessizliğin içinde duyulan tek şey arabanın sileceklerinin çıkarttığı gıcırtıydı.
Chanyeol'un bakışları dışarıdaki ağaçların üzerinde gezinirken yine düşüncelerine dalmıştı. Baekhyun'u bulmak istiyordu. Ve onu bulacaktı, onu bulmak zorundaydı. Baekhyun'u bulacaktı.
Araba yavaşça dururken Chanyeol düşüncelerinden sıyrılıp yaşlı adama baktı.
"Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim efendim." Adam gülümseyerek rica etmek için başını Chanyeol'a doğru çeviriyordu ki Chanyeol'un çoktan kapıyı açıp çıktığını fark etti.
Chanyeol arabadan inmiş ve tepeye doğru koşmaya başlamıştı. Yağmur damlaları yüzünü ve saçlarını ıslatırken durmadan koşmaya devam etti. Tepenin ucuna kadar koştu, ucuna ulaştığında ise adımlarını durdurdu.
Bakışları devasa çukurda gezindi, hemen ardından ise gökyüzüne çevirdi.
"Seni hatırlıyorum! Seni hatırlıyorum Baekhyun! Seni bulacağım, ne olursa olsun seni bulacağım!" Tepeden olabildiğince güçlü bir şekilde bağırdı. Sesi gür çıkmıştı ve yankılanmıştı.
Chanyeol bakışlarını indirip arkasını döndü ve döndüğü sırada gördü o tepeyi. Biraz daha ilerde yüksek bir tepe vardı, tepeye doğru adımlamaya başladı. Adımları da ilerledikçe hızlanmaya başladı.
"Hatırlıyorum! Orayı hatırlıyorum! Baekhyun'un bedenindeyken Luhan ile bir festivali kutlamıştık! Hatırlıyorum!" Yüzündeki gülümsemeyle yağmuru hiçe sayıp koşmaya devam etti, yağmur işini zorlaştırsa da o tepeye giden yokuşu kolaylıkla çıktı.
Tepenin en uç noktasına çıkmayı başardığında arkasındaki manzaraya baktı. Yükseklik korkunçtu, Chanyeol bulutları bile görüyordu.
Yine de bakışlarını korkutucu yükseklikten çekip önüne döndü tekrardan. Bu tepenin iç kısmı yavaş yavaş alçalıyordu ve en iç kısmında bir ağaç vardı. Bu ağaç kutladıkları festivalin bir geleneğine sahiplik yapıyordu.
Ağaç o kadar şaşırtıcı bir biçimde büyümüştü ki, dalları altında küçük bir mağarayı bulunduran kaya parçasının üstüne kadar tırmanmış ve orada büyümüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hey Sen! | ChanBaek
Cerita PendekBa3k: Bence biz her uyuduğumuzda Zihinlerimiz yer değiştiriyor Chanyeol Ye0l: Siktir ordan Baek Texting ⋆ 31.03.20