Gizemli mektup

11 3 0
                                    

Annem, "Nasıl yani?" dedi şok olarak. "Sen bunca zamandır Düsseldorf'da mıydın?" "Evet anne. " dedim dürüstçe. "Ben o okula girmek için elimde olan tüm imkanları kullandım. Ama beni alacaklarını sanmıyorum. " Annem hiç bir kelime etmedi ama tekrar bana sarıldı. "Sen benim için çok değerlisin Johanna. Düsseldorf Akademi'sine git ya da gitme. Bu önemli değil. Benim tek isteğim sizin mutlu olmanızdır." dedi. Bunu dedi ve bunu sarılarak söyledi. Sonraysa Göthe, "Bende istiyorum sarılmak." dedi ve aramıza girdi. Birlikte sarıldıktan sonra annem, "Hadi bakalım ailece güzel bir yemek yiyelim. " dedi ve ekledi. "Masada neler yaşadığını tek tek dinlemek istiyorum Johanna. Benden kurtulduğunu sanma." Tabiki son cümlesini gülerek söyledi. Yukarı çıktım ve tam odama giriyordum ki annemin sesi geldi, "Johanna banyo yapman gerek. " Yine mi banyo? Küçücük bir tahta leğenin üzerinde soğuk bir suyla vücudumun her bir bölgesinin donması ne kadar eğlenceli. Anneme, "Ama anne su çok soğuk oluyor." dedim. Annem, "Tamam tamam zaten üşümüşsündür o zaman tenekede su ısıtır getiririm." dedi. Annem suyu getirene kadar dolabımdan sabunumu aldım ve annem getirince suyu tahta leğene koyup üzerimde olan kıyafetlerimi çıkarıp yıkanmaya başladım. Yıkandıktan sonra üzerimi tekrar giyindim ve aşağı indim. Annem saçlarımı kurladı ve şömineyi yaktı. O sırada Göthe çoktan bir şeyler yemeye başlamıştı bile ( yine ) ama aldırmadım. Kardeşimin bu davranışlarına onunla yaşadığım süre içinde alıştım. Annem, "Al bakalım Johanna." dedi ve önüme yemeğimi koydu. Her zamanki gibi tatlı bir ekmek ve süt. Hayatı bundan ibaret olan bir kızın zaten öyle bir okula girme olasılığı sıfırdan bile az. Ama istedim. O sırada annem, "Evet şimdi anlat. "dedi. Derin bir iç çektim ve başımdan geçen her bir olayı anlattım. Dün gece dışarıda Peter diye bir adamla kaldığımı, ayyaş zannedip benden hiç para almayarak faytonuna bindiğim adamı, okulda neler yaşadığımı... Hepsini anlattım. Şok içinde beni dinleyen Göthe ve annem bu olayların olduğuna inanmıyor ama yok olmamdan mecbur inanıyorlarmış gibi bana bakıyorlardı. Yemeğim bitince Göthe'ye okuldan verdikleri bir takım şeyleri yapmasında yardımcı oldum. Annem ise biraz temizlik yaptı. Sonraysa hazırlandık ve Göthe ile uyumak için yataklarımıza girdik. Düşünüyordum. Acaba o okula neden giremedim? Neyi yanlış yaptım? Acaba kendimi tanımamla ilgili o sözü söylerken okullarında kendini bile bilmeyen bir çocuğu okutmak istemedikleri için miydi bunların hepsi. Ya da yaşıtlarıma göre biraz geri davranıyorum diye mi düşündüler? O kadar büyük değilim. Tamam bir çocuğa göre büyüyüm ama sonuçta halen çocuğum. On beş yaşıma basacağım. O sırada bu derin düşünceler içinde kapı açıldı. Babam gelmişti. Karşımda duruyordu. Bana kollarını açtı ve; "Ben geldim Johanna." dedi. Koştum ve ona sarıldım. İstemsizce ağlamaya başladım. Babam geri geldi. Ona sarılırken bir ses duydum. "Johanna tatlım iyi misin?" Gözlerimi şok içinde açtım. Annem baş ucumda saçlarımı okşuyor ve ben yatağımda yatıyordum. Daha geceydi. Anneme "Babam nerde?" dedim. "Johanna baban çalışıyor biliyorsun. Ayrıca bu saatte babanı ne yapacaksın? " dedi. Etrafıma bakındım ve, "Gelmedi mi?" dedim. "Hayır gelmedi." dedi annem. O sırada başımı yastığa gömdüm ve ağlamaya başladım. "Johanna kızım bir sorun mu var? Bana ne yaşadıysan anlatabilirsin." dedi annem. "Hayır yok sadece rüyamda babamı gördüm." dedim hıçkırıklarımın arasından. Annem saçlarımı okşamaya devam ederken soğuk terler döküyordum ve annemin eli bir anda alnımı buldu. Sonraysa, "Sen... Sen... Senin ateşin var." dedi. Sonraysa doğuruldu ve "Kalk üzerini çıkaralım." dedi. Yeni geceliğimi giyince tekrar sıcacık oldum. Annem yüzümü soğuk suyla yıkadı ve bezleri soğuk suya batırıp bacaklarıma ve kollarıma koydu. Tabi bir de alnıma koydu. Soğuk bezin altında titrerken annem, "Yarın okula gitme. Dinlen." dedi. Hiç bir şey demedim. Yorgunluk çökmeye başlayınca gözlerimi kapattım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım. Kalktığımda Göthe yatağında yoktu. Aşağı indiğimde annem, "Uykucu hiç uyanmayacaksın sandım." dedi. "Saat kaç oldu?" dedim bir anda. "Dokuza geliyor." dedi annem. İnanamıyorum. Bu kadar saat benim uyumam mucize. Ben normalde değil dokuzda kalmak, altıda bile kalktığımda geç olduğunu düşünüyorum. Bir de uyku sorunum var tabiki. Annem "Gel bir ateşine bakalım." dedi. Elini alnıma koydu ve biraz bekledi. Sonraysa konuşmaya başladı. "Yok ateşin çok iyi." dedi. "O zaman ben okula gideyim." dedim. Annem, "Hayatta olmaz. Yarın gidersin." dedi. Sonraysa kahvaltımı masaya koydu. "Sana daha yeni süt aldım. Bunu iç." dedi. Kasemde olan sütü içtim ve annem o sırada önüme aldığı pretzeli koydu. Arasına ise yağ sürdü. Annem yağı sürerken aklıma Peter ile Düsseldorf' da yediğimiz pretzel geldi. Bir anda gülümsedim. Annem, "Ne oldu Johanna? Gülümsemen çok güzel ama neye gülümsediğini anlamadım." dedi. "Aklıma bir şey geldi." dedim ve sonra pretzeli yedim. Annem, "Hadi bakalım yatağa." dedi. "Ne yatağı anne? Zaten çok uyumuşum." dedi. "Olmaz Johanna'cığım. Dinlenmen şart. Uyumazsın kitap okursun." dedi. Aslında bu fena fikir değildi. Kitaplar beni rahatlatırdı. Hemen kitaplığımdan babamın kitaplarından birini aldım ve yatağıma geçtim. Şu anda okuduğum kitap Bremen Mızıkacıları. Ama uzun ve roman olan versiyonu tabiki. Onu okurken çok mutluydum. Sonra annemin aşağıdan sesi geldi. "Johanna ben çarşıya çıkıyorum. Ordan Göthe'yi alıp geleceğim." Kitabımı başımdan kaldırmadan seslendim. "Tamam anne." bu kitap beni fazlasıyla sarmakla birlikte onunla aramda bir bağ kurmuştum. Aslında tüm kitaplarla aramda bir bağ var diyebilirim. O sırada kapının çaldığına dair bir ses duydum. Annem olamazdı. Annemin anahtarı vardı. Biraz şüphe ediyordum. Göthe'de olamazdı. Okuldan kaçmadıysa tabiki. Kim olabilirdi? Babam olabilirdi. Koşarak merdivenlerden aşağı indim. Hemen ardından kapıyı açtım. Fakat bu kapıda olan kişi babam değildi. Bir postacıydı. Postacı, "Johanna Meyer burda mı acaba?" dedi. "Benim." dedim. Postacı çantasından bir mektup çıkardı ve bana verdi. "O zaman bu mektup size ait küçük hanım." dedi. Bu da neydi? Neden bana bir mektup gelmiş olabilirdi? Mektubu aldım ve odama çıktım. Zarfı çok özenliydi. Zarftan kağıdı çıkardım ve okumaya başladım. Okurken bir yandan şok oluyor bir yandan inanamıyordum. Mektupta şunlar yazılıydı:

Sevgili Johanna Meyer,

Düsseldorf Akademisi'ne girdiğinizi belirtmek isteriz. Okulumuzda tam bursla okuyacağınızı ve tüm ders kitaplarınızı ve ders içinde kullanacağınız malzemeleri okulun karşılayacağını bilmelisiniz. Senenin ortasına girmemize rağman okulumuzda derslere nerden kaldıysanız burada aynı şekilde devam edeceksiniz. Eksikleri hemen kapatacağınızı öğretmenlerimiz sağlayacaktır. Sizi en yakın zamanda okulumuzda görmeyi istiyoruz.

Okul Müdürü Hannah Wagner

Okullarına beni tam bursla alıyorlardı. Beni çağrıyorlardı. Gelmemi isiyorlardı. Okul eşyalarını karşılayacaklardı. İnanamıyordum. Birden bire bir çığlık attım ve hemen üzerime paltomu geçirdiğim gibi sokağa çıktım. Annemleri bulmalıydım. Koşarak çarşıya gittim. Her yerde annemi aradım ama yoktu. Sonra okulumuza doğru yol aldım. Artık eski okulum olacaktı orası. Çok mutludum. Okula gelince annemi okulun önünde gördüm. "Anne!" dedim. Annem arkasını döndü ve "Johanna! Sen burada ne yapıyorsun?" dedi. "Anne bak." dedim ve mektubu eline tutuşturdum. Annem mektubu aldı ve okudu. Sonra kafasını yavaşça havaya kaldırdı ve o da benim yaptığım gibi çığlık attı. Birbirimize sarıldık. Artık kim olduğumu bulacaktım. Arayışa geçmiştim. Kendi kendime konuştum. "Bekle beni Düsseldorf Akademisi ben geliyorum."

YIL: 1924Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin