Hepsi bunu söyledikten sonra donup kaldılar. Yaklaşık bir on saniye sonra Adolf genzini temizledi ve konuşmaya başladı. "Evet şey...Çıkabilirsin Johanna Meyer." dedi. Nasıl yani? Bana hiç bir şey söylemeden çıkmamamı mı istiyordu? O anda anladım hayallerimin suya düştüğünü... Bu insanlar değil beni okula almak bu saatten sonra kapısından bile sokmazlardı artık. Kapıda duran kadın beni dışarı çıkardı ve ben çıktıktan sonra arkadan; Tekrar Hannah denen kızı çağırdığını duydum ve tabiki, "Çok geciktik çok üzgünüz. Hadi Hannah."dendiğinide duydum. Okuldan çıktıktan sonra geri nasıl döneceğimi düşünürken biraz olsun yürümeye karar verdim. Zaten param o kadar yoktu. Gözüm saat kulesine tekrar kayınca saatin on iki kırk beş olduğunu gördüm. Yürüyebilirdim. Ama hızlı olmalıydım ki lokomotifi kaçırmayayım. Aslında sandığımdan hızlı yürüdüm ama lokomotifin oraya gelince daha orada olmadığını gördüm. Biraz bekledim. Ama gelmedi. Biraz daha bekledim ama yine gelmedi. En sonunda birilerine sormaya karar verdim. Orta yaşlarda bir adamın yanına gittim ve ona, "Merhaba. Acaba lokomotif neden gelmedi biliyor musunuz?" diye sordum. Adam bana, "Sen nereye gideceksin ki kızım?" dedi. "Düsseldorf'a yakın bir kasabaya. " dedim. Adam, "Şehirler haricinde olan lokomotiflerinden haberin yok galiba." dedi. "Nasıl yani?" dedim. "Sadece şehirlere giden lokomotifler gün içinde çalışacak akşamı beklemelisin." dedi. "Ama nasıl?" dedim panikle. "Üzgünüm kızım bende bekliyorum." dedi. "Peki neden böyle bir şey yapmışlar ki?" dedim. "Belli bazı silah malzemelerini bir yere taşımak için lokomotifler gerekiyormuş ve kasabaya gidenler az olduğundan onları kullanmışlar taşıma için." dedi adam. İşte şimdi bittim. Kim Göthe ile eve dönecekti? Kaldı ki Göthe benim gelmemi hep beklerdi şimdi ne olacaktı? Annem çok merak edecekti. Ne yaptım ben? Saatler birbirini kovaladı ama ne gelen bir lokomotif vardı ne ise bir haber. Adam yanımda oturuyordu halen. Ama üzerine hiç konuşmadık. En sonunda, "Saatiniz var mı?" dedim. Adam ne diyeceğimi anlamış gibi saatine bakıp, "Evet saat üç olmuş." dedi. Artık şimdi bile lokomotif gelse yetişemeyecektim. Hem boşu boşuna geldim hem de ailem çok endişelenecek. En sonunda adam, "Burada boş boş oturmayalım. Gel. Bir şeyler yiyelim."dedi. "Ama benim yanımda çok az para var. " dedim. Adam, "Ben dururken sana ödetecek değilim heralde." dedi. Gülümsedim ve birlikte Düsseldorf'da bir yer bulduk ve geçip oturduk. Adam o sırada, "Bu arada ben Peter." dedi. "Bende Johanna." dedim. "Memnun oldum Johanna." dedi ve el sıkıştık. Sonraysa yiyeceklerimiz geldi. İkimizde Almanya'nın en ünlü şeylerinden biri olan pretzel yedik. Ben içinde tereyağlı olandan istedim. Peter ise sade yedi. Sonraysa tekrar lokomotifin oraya gittik. "Saat beş olmuş." dedi Peter. Okul dörtte bitiyordu ve ben değil okula varabilmek, lokomotife bile binmedim ve annem telaş yapmaya başlamış olabilir ya da tüm kasaba ben ve kardeşimi arıyordur. O sırada yanımıza bir kadın geldi ve, "Siz nereye gideceksiniz?"dedi. Peter, "Yanımda oturan genç hanım Düsseldorf'tan biraz uzakta olan bir kasabaya gidecek bende onunla aynı yere gidip tekrar başka bir lokomotife bineceğim." Dedi. Kadın, "Efendim ben buranın amiriyim ama ne yazık ki lokomotifin bugün gelemeyeceği haberini aldık. Yarın sabah başlıyor tekrar ama." dedi kadın. O sırada bayılacağımı düşündüm. Bu gerçek olamazdı. Peter bana döndü ve, "Kalacak bir yere ihtiyacımız olacak." dedi. Birlikte tekrar Düsseldorf'da bir yer aramaya başladık. Ama bulamadık. Peter, "Kalacak bir yer bulamadık o yüzden bir ağacın altında yatalım." dedi. Şu an tüm dünyanın bana karşı olduğunu hisediyorum. Bir ağaç bulduk ve onun altında dinlenmeye başladık. Gerçekten çok inanılmaz. Anneme; " Hiç merak etme anneciğim. Aralık ayının dondurucu havasında, daha yeni tanıştığım bir adamla Düsseldorf sokaklarında, bir ağacın altında uyumaya uğraşıyorum sadece." demek tuaf evet ama bizim için şu an gayet doğal. O sırada gözlerimin kapandığını hisettim. Sonraysa kendimi uykuya bıraktım. Umarım uyku problemim burada da olmaz. Sabah gözlerimi açtığımda hava yeni yeni aydınlanıyordu. Ama gerçekten gece çok üşüdüm. Bir kaç kere ise kalktım. Soğuktan tabiki. Hiç uyanamıyabilirdim ama üzerime Peter'in çantasından bir şeyler bulup örttük. Çantaları ise yastık olarak kullandık. Sabah sekizde başladığından lokomotifler, hemen saat sekizde olana binecektik. Peter ile lokomotiflerin oraya geldik ve saat sekizde olana bindik. "Saat on bir civarı orada oluruz." dedi. Saatler geçti. Ama halen gelemedik. Ayrıca açlıktan miğdem kazınıyor. Ama azıcık daha dayanmam gerek. Zaten Peter'in parasını çok harcadım. En sonunda geldik. Hızlıca lokomotiften indik ve birbirimizle vedalaştık. Sonraysa hemen eve gittim. Kapıyı çaldım. Annem kapıyı açınca ağlamaktan gözlerinin şiş olduğunu gördüm. Bir anda bana "Johanna!" diye bağırıp sarılmasıyla boğulacağımı sandım. Bana öyle sıkı sarıldı ki kalakaldım. Sonraysa bana, "Nerdeydin sen!" diye bağırdı. Hatta öyle yüksek bir sesle bağırdı ki çevredekiler bize baktı. Eve girince Göthe'nin merdivenlerden koşma sesini duydum ve bir anda bana, "Johanna!" diye bağırıp sarıldı. "Nerdeydin seni çok merak ettik." duraksadım ama söylemek zorundaydım. "Ben Düsseldorf Akademi'sine gittim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YIL: 1924
Fiksi RemajaHerkes doğar büyür ve ölür, ama doğdukları andan itibaren olan bu sarsıcı yola kendilerini bilerek başlamazlar. Zamanla keşfederler kendilerini. Johanna ise bu yola kendini bulmak için çıktı. Yıllardır yaşadığımız bu bedeni bizim haricimizde kimse b...