"LUHAN!" diye bağırdı arabasından Sehun. "LUHAN ÇABUK!"
Yürüyen ölüler ona dönmüştü, bazıları ona doğru gidiyor bazıları Luhan, kardeşine ve bebeğine doğru gidiyordu.
"Korkma," dedi Luhan kardeşine. "Aşağı kayacağız ve koşacağız. Korkma tamam mı? Sehun bizi buradan götürecek." dedi Luhan. Kardeşini en çok da kendini sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Önce sen. Sonra arkandan geleceğim. Sehun'a doğru koş tamam mı? Haydi!" dedi Luhan ve kardeşi kaydıraktan dediğini yapıp kaydı hemen arkasından da Luhan elinde bebek ile onu takip etti.
Yürüyen ölüler onlara doğru gelirken kardeşi yine put kesilmişti ama Luhan onu elinden tuttu ve koşmaya başladı.
Sehun arabadan inmiş elinden demir bir levye ile ölülerin kafasına sertçe vurarak onlara ulaşmaya çalışıyordu.
Aralarında az bir mesafe kalmıştı ki Sehun elini öne doğru uzattı, Luhan'ı tutmak için. Luhan, sevgilisine yaklaşınca rahatladığını hissetti ama ansızın kardeşinin eli onun elinden kaydı.
O an dünya, kardeşinin çığlığı ile durmuştu sanki. Luhan korkuyla arkasına döndü ve ölüler kardeşini ısırırken Luhan onun adını bağırdı. Bir tanesi ona doğru atılırken Sehun ölüye levyeyle vurarak kafasını parçaladı. Luhan kardeşine doğru gitmek, onu oradan almak istedi. Sehun onun adını bağırıyordu ama Luhan duymuyordu.
"LUHAN! GİTMEMİZ LAZIM!" dedi ve onun elinden tutup arabasına doğru çekti, Luhan sürüklendiğini hissedince şokun etkisinden çıktı ve sevgilisini takip etti ama hâlâ içi kardeşinin çığlıkları yüzünden paramparçaydı, annesinin çığlıkları ve babasının ölümü yüzünden. Tüm ailesi gitmişti.
Sehun ve Luhan arabaya ulaşıp binmeyi başardılar. Sehun kapıları kilitledi ama ölüler camlara vuruyor, arabanın üstüne atlıyorlardı. Sehun gaza bastı, arabanın üstündeki ölüleri düşüre düşüre oradan uzaklaştıklar. "Gitmemiz lazım, nereye bilmiyorum." dedi Sehun. "Ama seni buradan kurtaracağım sevgilim, canımı vermem gerekse bile."
Luhan hiçbir şey diyemiyordu, yutkunamıyordu bile.
Sehun arabayı son sürat sürüyordu, Luhan camdan dışarı bakınca onun şehir dışına çıkmaya çalıştığını anladı ama bu ne işe yarayacaktı ki?
Yine de yanında Sehun vardı. Sonunda ölecekse yanında o varken ölecekti.
Sehun arabayı durdurdu. Şehir çıkışındaki otobanda arabalar dopdoluydu, hiçbiri ilerlemiyordu. Çoğunun kapısı açıktı ve aralarında yürüyenler ölüler dolaşıyordu.
"Kahretsin." dedi Sehun ve dikiz aynasından arkasına baktı. Arabanın sesini duyan ölüler toplanıyordu. Luhan'ın gözünden bir yaş aktığını gördü Sehun. Elini kaldırıp onun göz yaşını sildirdi ve suratını kendine çevirdi. "Luhan," dedi fısıldayarak. "Luhan korkma, sana söz verdim. Seni kurtaracağım." dedi ve onun dudağına bir öpücük kondurdu. Sonra da elini bebeğin başına götürüp okşadı. "Sizi kurtaracağım." dedi.
Gün doğmaya başlıyordu. Sabahın ilk ışıkları yere düşerken Sehun arabayı geri vitese aldı, Luhan'ın elini tuttu. Luhan onun elini sıkarak karşılık verdi ve birbirlerine baktılar.
Arabayı geriye doğru, ölülerin üstüne son hızla sürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Wee Small Hours // HunHan texting
FanfictionBir kış günü bir adam hasta oldu ve öldü. Ölüm sebebi ilk kez görülen bir virüstü. Virüs bulaşıcıydı. Aynı gece başka ülkede başka bir adam daha öldü ve aynı bilinmeyen virüsün teşhisi kondu. Luhan endişeleniyordu sevgilisi Sehun ise ilk başta ciddi...