3 İQ ; "KUZEY KORE YOLU..."

339 33 6
                                    

3 İQ;KUZEY KORE YOLU

Gidiyordum. Hayatımı değiştirecek yere Kuzey Kore'ye. Canlı ilacımın yanına. Bugünden sonra belki bende anormal olacağım. Bilmiyorum. Kuzey Koreye hiç gitmedim. Bir fotorafını bile görmedim.

Doktor bana Kim San Shik 'in beni karşılayacağını söylemişti. Hayatımı değiştirecek adam. 6 ay, 6 ay sonra iyileşecektim. O iğrenç haplar yüzünden bir onarmale birisine muhtaç kalmıştım. Ne drama ama. Belki bu zaman sürecinde ona aşık falan mı olacağım. Hıh ne saçmalık olurdu. Galaksinin saçmalığı.

Direksiyonu iyice kavradım. Güney Koredeydim. Kuzey Koreye geçmek için büyük bir ornandan geçmeniz lazım. Ormanın bir tarafı Güneye diğer tarafı ise Kuzeye aitti. Ve ben hala Güneydeydim. 

Evet sınıra yaklaşıyorum. Hava karanlıktı ve Kuzeye girmek üzereydim. Birazcık titremiş olabilirm. Çünkü Kuzey Kore çok tehlikeli ve saat 6'dan sonra dışarıya çıkmak yasak. Kuzeye hiç girememiş olabilirim ama hakkında birkaç şey biliyorum.

Kuzey kore tarafına girince bir ses duyuldu, silah sesi. Sonra arabamın altından bir ses geldi ve araba yükselip indi. Birinimi ezdim diye arabayı hemen indirdim. Arabanın arkasına baktım. Tanrım bir adam etmiştim ben. Hemen adamın yanına koştum. Heryeri çürütü ve mosmordu. Biraz midem bulanmış olabilir. Midemi kontrol ederek yanına çöktüm ve nabzını kontrol ettim. Benimkide salaklık adamın üzerinden geçmiş ben adamın yaşamasını bekliyordum bir umutla. Nabzı atmıyordu. Bir adam öldürmüştüm. Şimdi ne yapıcam derken adamın göğsünden kan geldiğini gördüm. Göğsünü açtım bir mermi izi vardı.  Ben onu ezmeden vurulmuş olabilir. Çünkü adamı ezmeden önce bir silah sesi duyulmuştu.

Ben adamla ne yapıcam diye düşünürken arkadan bir ses geldi. Bu ses silah sesi değildi daha çok bir ayağın altında ezilen dal parçası gibi bir ses gelmişti. Arkama döndüğümde birde ne göreyim. Arabamın üstünde kocaman bir solucan. Arabam solucanın altında ezilmişti, aynı bir karınca gibi. Solucanın kuyruğu ormandan geliyordu. Etrafımız ormanla kaplıydı ve bizi aydınlatan tek şey ay ışığıydı.

Ben çok yavaş bir şekilde buradan tüneye çalışırken bir ağaç dalına bastım ve ayağın altında kırıldı. Lanet bir ses çıkarırken solucan kafasını bana kaldırdı. Sesli bir şekilde yutkundum. Korkudan nefes almayı çoktan göt deliğime bırakmıştım bile. Solucan kafasını yana eğdi ve bir anda bütün ormanın duyacağını inandığım şekilde bağırdı. Hızla üzerime gelmeye başladı. Bende koşmaya başladım yada uçmaya desek daha doğru olur.

Hızla ormana giriş yaptım. Arkama baktım ama yoktu. Hızımı yavaşlattım. Sesi geliyordu ama kendisi yoktu. Ses her yerden geliyordu.
Sağımda..hayır, solumda..hayır, çaprazımda..yine hayır..
Sesin geldiği yöne dondürdüm vücudumu ama yoktu. Ses bir anda kesildi. Korkuyla titrerken nereden saldıracağını kestiremiyordum.

Yer bir anda titremeye başladı. Aman Tanrım tam altımda! Solucanin yerin altından ani çıkışıyla havaya uçtum. Vücudum ağaçların üzerine çıkarken midemde ağzıma çıkmıştı. Soğuk hava bir anda yüzüme çarpmasıyla yüzüm üşümüştü. Kendimi kuşlar gibi hissediyordum ama onlar inişinde başarıyla yapıyorlardı.
Havada birkaç saniye durduktan sonra ağaç dallarına çarpa çarpa yere yapışmıştım. Kaburgalarımın kırıldığına emindim.

Şimdi ne bok yiyeceğimi düşündüm. Hayatım burada sona erecekti ve ben daha çok gençtim. 19 yılım korkunç geçmişti o haplar yüzünden. 7 yılım ise bir bok etmezdi. Son nefesimi bir solucan yüzünden vericektim. Büyük korkunç bir solucan yüzünden.

Belki hala bir kurtuluşum vardır diye ayağa kalktım ama nafile. Acılarım o kadar çok ki bir adım atsam toz olacaktım. Solucana baktığımda oda bana bakıyordu, açlıkla..

Gözlerimi kapadım ve sonumu bekledim..

Bir anda yer titremeye başladı. Ne olduğunu anlamak için gözlerimi açtım etrafa baktım. Kurt ulumaları bize doğru geliyordu. Birden fazla oldukarı belliydi. Çok hızlı geliyordular. Birden fazla oldukları belliydi
Ben o tarafa bakarken solucan bağırmaya ve kaçmaya başladı.
Tanrım korkuyorduki kaçıyordu.

Hemen bende kaçmaya başladım acıyan iç organlarım ve kemiklerimle. Dişimi sıka sıka koşuyordum. Arkamdan geliyordular, duyuyordum. İyice yaklaştıklarında bir ağacın arkasına sakalandım hızla.
Ani kayboluşumla durdular ve tartışmaya başladılar.

"Nereye gitti?!" Sinirli bir ses tonu konuştu.
Ardından bir ses daha sessiz Kuzey Kore ormanında konuştu.

"Bilmiyorum. "Onlar kavga ederken benimde acılarım çuğalıyordu.  Ses etmemek için dudağımı dişliyordum. Artık seslerini duyamaz oldum. Gitmemişlerdi ben duyamıyordum. Galiba nabzımda gidiyordu. Gorüntü iyice gitti ve benimde dünyayla olan bağım....

●●●

Finişit.
Ve bibbi. Bölüm yani. Kitab nası bibsin dimi
Boş muabbed:')
Cuk kötü yazıyorum ama anlarsınız umarım.
Ve şu kim sanshik i unutun yunki var onun yerine:))

I PURPLE YOU💜💜💜

'BludVergebung' /SOPE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin