Duygular birbirine girer. Sonra da insana. Ya da sadece bana giriyor. Tüm duygularım inanılmaz şekilde birbirine girmiş durumda. Özlem. Hasret. Yalnızlık. Çaresizlik. Bitmişlik. Bu lanet dünya denilen yerde piçliğine yaşıyorum resmen. Umutlar tükenmiş , beni terk etmiş.Mete'nin mezarından sonra dünyanın en sikin duygularını yaşıyorum. Bir yandan da mutluyum. Onu orada yalnız bıraktığım için pişmanım. Üzgünüm. Herşeyim olan insan şuan toprağın herşeyi olmuş vaziyette.
Mete'nin mezarını öğrenip , oraya gitmiştim. LÖSEV'e gidememiştim. Bunu telafi edebilmek için oraya doğru hareket ettirmeye başladım ayaklarımı. Büzüşmüş beni alt etmek için uğraşan kafamı , belki onlarla aktivite yaparak dağıtabilirim. Belki şu dünyada ki 3 şansımdan biride LÖSEV'e giden yolun Mete'nin mezarının oradan geçmiyor olmasıydı. Eğer oradan geçicek olursam bir daha ayrılamazdım oradan. Biliyorum. Onu yanında kalır , sabaha kadar konuşur, ağlardım.
LÖSEV'deki kızlarla yapmak için kafamda birkaç plan kurmaya başladım. Alışveriş yapabilirdik. Yemek yiyebilirdik. Ya da yemek yapardık. Güzel olurdu. Şusn tüm duygularımdan uzak durabilmek için herşeyi yapardım. LÖSEV giriş kapısından içeri girdim. İlk önce ufaklıklarıma baksam zaman kaybetmiş olmazdım. Ayaklarım ben komut vermeden önce , onlara doğru gitmeye başlamıştı bile. Kapı yavaşça açtım. İlk önce kafamı soktum içeri. Gözlerimi etrafta gezdirdim. Bir kız oğlanın dizlerine uzanmıştı. Oğlanda onun saçlarıyla uğraşıyordu. Köşede duran üç kız oyuncaklarıyla bir ortam kurmuş , bebeklerini konuşturuyorlardı. Diğer taraftaki oğlan çocukları araba yarışı yapıyordu. Gözlerim tüm odayı taradı ve en dip köşeye geldi. Selin orda oturmuş , kafasını önüne eymiş , parmaklarıyla oynuyordu. Onu bu şekilde gördüğüm sayılı anlardan biriydi şuan. Ayaklarımı içeri soktum. Bazı kafalar bana döndü. Onlara sarılıp öpücükler verdim. Selin'e doğru ilerledim. Yanına çöktüm bende onun gibi. Kafamı eydim. Ona baktım. Minik ellerini kaldırıp gözaltlarını sildi. Kafasını bana doğru kaldırdı. Gözleri kızarmış , nefesi hızlanmış , iç çekiyordu kısık kısık. Ellerimi yüzüne koydum. Minicik yüzü ellerim içerisinde kayboldu adeta.
"Noldu güzelim ? " dedim bana anlatmasını umarak. Derin bir iç çekti. Ağızını açtı. Birşeyler söyleyecekti. Ama ağızından sadece "Hiç. " Kelimesi çıktı. Onu kucağıma çektim. Ellerimi gövdesine sardım. Ona belime sarıldı. " Anlat bana , haydi. " dedim bu sefer birşeyler söyler unuduyla. " Sıkılıyorum. Arkadaşlarımla kavga ettim. Beni bir daha aralarında istemediklerini söylediler. Yalnızım. " dudaklarından çıkan cümleler için cız etmesine neden oldu. " Olur mu birtanem. Yalnız değilsin. Ben varım. Hem onlar anlık demişlerdir. Yarın pişman olur seni çağırırlar. Üzülme tamam mı ?" kafasını olumlu olarak salladı. " İyi ki varsın Almi. " dedi gülümsedim. " Ben hep var olacağım. Merak etme. Sıkılıyorsun. Öyle mi ? O zaman ben ve diğer benim yaşındaki ablalarınla yemek yapmak istersin değil mi ? " Gözleri kocaman kocaman açıldı. Dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Kafasını hızlı ve hevesli bir şekilde salladı. "Haydi o zaman el elini gidelim. " Ayağa kalktım onu da kaldırdım. Elini tuttum. Bizim kızların yanlarına doğru ilerledik.
Buse , Tuğçe , Beyza , Demet ve Derin masa etrafında toplanmış , gülüşerek konuşuyorlardı. Selin'i kucağıma aldım. "Kızlar hazır mısınız ? " dedim dikkatlari üzerime çekmek için. Kafaların hepsi bana döndü. " Aa Almi , hoşgeldin. " Hep bir ağızdan söylediler. " Bugün yemek yapmaya ne dersiniz? Selin'de bize katılcak. " Tek nefeste sarf ettim. " Süper olur. Biz de ne yapalım diye düşünüyorduk. " dedi Derin. Diğerleri de onaylayan homurtular çıkardı. LÖSEV'in mutfağına doğru beraber yürüdük. Boş olan mutfak tezgahını kaptık. Köşedeki köşeli koltuğa eşyalarımızı koyduk. Çekmeceden önlükleri çıkarıp taktık. Selin'e biraz büyük gelmişti. Ama şirin olmuştu. Selin'i tezgaha oturttum. herkes amerikan mutfağı şeklindd olan tezgahın etrafındaydı. " Bence , börek , pasta , kurabiye yapalım. " diye önerid bulundu Buse. " Krepte yapalım. " diye şakıdı selin ellerini birbirine çarparken. Birlikte güldük ve herkes onayladı. Malzemeleri tezgaha dizdik. Selin tabaktaki undan alıp yüzüme iyice sürdü. Şaşkınlıkla ağızım açıkta kaldı. Selin kahkahalar atmaya başladı. Onu tutup kendime çektim. Ellimi una batırıp yanaklarına ve burnunun üzerine sürdüm. Bu sefer bende kahkaha attım. Herkes gülmeye başladı ve birbirlerinin yüzüne un sürdüler. Selin yaptığı şeyden çok memnunmuş gibi görnüyordu. Birkaç saat önceki halinden eser kalmamıştı. Keyifle etrafında una bulanan kızları izledi. Herkes un içerisinde kaldıktan sonra yemekleri yapmaya başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Böyle Bırakma
ChickLit-"Beni böyle bırakma. " diye haykırdı kız. Sevdiği adamı böyle görmeye dayanamıyordu. O güçlü , sert biriydi. Her zaman öyleydi. Şimdi de öyle olması lazımdı. -"Özür dilerim sevgilim. Gitme vaktim geldi. " dedi genç adam. Kanserle daha fazla savaş...