"Jimin!"
Genç adam dudağını ısırdı annesinin sesini duyduğunda. Zira annesinin pazardan dönmesi demek, çok sevgili karşı apartman komşusu olan çocuğu gördüğü ve Jimin sana bundan alalım!! nutuğuna başlayacağı anlamına geliyordu. Derin bir nefes aldı, buna ihtiyacı olacaktı.
"Annem? Meyve aldın mı?" Kocaman gülümsemesiyle uzattı kafasını kapıdan.
Annesi haince sırıttı oğluna. "Aldım aldım. Yolda da seninkini gördüm."
Seninki... Hangi münasebetle acaba...
"Anne, çocuğu tanımıyorum bile."
"Tanışsan iyi edersin genç adam. Gelecekteki hayat arkadaşın olacak o senin." Kadın mutfağa girmiş, poşetleri boşaltmaya başlamıştı bile.
"Beni ona vermeye çok meraklısın değil mi..." İç çekti poşetlerden birine uzanırken.
"Dokunma sakın! Yanlış yerleştiriyorsun sen. Bırak ben yaparım." Elindeki poşeti aldı. "Ayrıca evet. Birbiriniz için yaratıldığınızı düşünüyorum. Hatta öyle. Anneler bilir." Jimin'in yanağına bir öpücük kondurdu.
Gülümsedi genç hafifçe. "Bazen keşke sana eşcinsel olduğumu söylemeseydim diyorum..."
Annesi dolabın kapağından çıkıp ona baktı. "Anlamaz mıydım zannediyordun genç adam? Ben senin ciğerini bilirim. Ayrıca, bu kadar açık fikirli bir anne olduğum için şükretmelisin."
Güldü Jimin. "Ne açık fikirlilik ama... Sana kalsa sadece o çocuk için eşcinselim ben."
"Aksini idda etmedim..." Mırıldandı annesi. "O kadar kötü bir çocuk değil, gerçekten."
"Her gün beraber çay içiyorsunuz doğru. Onu tanıyor olmalısın."
Kıkırdadı kadın. "Elbette. Harika biri. Bugün televizyonu tamir etmeye gelecek. Oh bir de," Masadaki saklama kabını alıp uzattı. "Kek yaptım, götürüver hadi."
"Ben tamir ederim demiştim, bana bıraksaydın keşke." Aldı saklama kabını. "Geldiğinde verseydin ya."
"Olmaz. Açtır o şimdi. Bugün gelecek dediysem, akşam gelir çocuk. Sınav haftasında herhalde, çok çalışıyor."
"Akşama kadar camdan onu izlediğini söyleme bana."
"Telefonda konuşuyoruz. O da benim oğlum Jimin, kıskançlık yapma."
Jimin alaycı bir tavırla güldü. "Ne kıskanacağım öz oğlunu, üvey oğlunum ben ne haddim var?"
Kadın pek umursamadı bu alaycı tavrı. "Akşam yemeğinden önce evde ol, dışarıda dikkatli yürü. Karşıdan karşıya geçerken arabaları kontrol et. Dondurma da yeme, boğazın yeni iyileşti."
"Tamaaaam." Jimin sandalyenin üzerindeki ceketini aldı. "Daire numarası 11 miydi..?"
&&.
"Neden geç kaldın?" Yoongi yanına gelen Jimin'e bakıyordu.
Jimin oturdu onun yanına. "Annemin eve dönmesini bekledim, sonra karşı apartmandaki komşuma kek verdim. Üzgünüm beklettiğim için." Yüzünde şirin bir gülümsemesi vardı. Kendini sevgilisinin yanında mutlu hissediyordu, olması gereken gibi. Ancak karşısındaki adamın kaşlarının yavaş yavaş çatılması yüzündeki gülümsemeyi soldurmuştu.
"Ne? Tanımadığın bir adamın evine mi gittin yani?"
"Tam olarak öyle de-"
"Sus Jimin." Derin bir nefes aldı. "Sana inanamıyorum. Hırsızların ve katillerin fink attığı bir zamanda, böyle dikkatsizce davranman, cidden inanılmaz. Zaten evde de bir başınızasınız annenle, neden bu kadar dikkatsizsin anlamlandıramıyorum. Hayır ne yani, senin de mi cesedini çöpten toplayayım istiyorsun?"
Jimin gözlerini kırptı birkaç kez, rüya ya da halüsinasyon, ya da en azından kafasında kurduğu bir şey olmasını dilemişti ama değildi işte, olmadığına emin olduğunda kapattı gözlerini. "Yoongi. Ne dediğinin farkında mısın?"
"Evet. Dikkatsiz davranıyorsun diyorum. Tanımadığın adamların evlerine gidiyorsun. Kurye misin sen? Sana ne adamın yediği kekten?"
Jimin sinirden alev alacak gibi hissetti. Sakin kalmaya çalışarak tane tane sordu. "Evde bir başımızayız, ha? Başımızda bir erkek yok diye mi söylüyorsun bunu?"
"Evet. Aynen öyle."
Bu, son damlaydı elbette. "Farkında mısın bilmiyorum, ben erkeğim Yoongi. Ayrıca, erkek olmasaydım da kendimi koruyabilirdim, annem de öyle. Seninle birlikte olmadan önce nasıl koruyorsam, öyle korurum kendimi. Anladın mı beni?" Ayağa kalktı hışımla. "Beni birinin korumasına ihtiyacı olan biri gibi görüyorsan, bir daha konuşmasak iyi olur Min Yoongi. Aptal dar görüşünü alıp bir yerine sokabilirsin." Sert adımlarla geldiği yerden dönerken, peşinden gelen Yoongi ona sesleniyordu.
"Öyle demek istemedim, Jimin, dur lütfen. Özür dilerim!" Sonunda ona yetişip onu durdurduğunda hala sinirliydi genç. "Birinin korumasına ihtiyacın yok tabi ki, sadece, kötü bir gündü. Özür dilerim öyle demek istememiştim."
Jimin dudaklarını ıslattı. "Yoongi babam gittiğinden beri insanlar bu gözle bakıyor anneme ve bana, kıt beyniniz almıyor olabilir ama kimsenin kimseye ihtiyacı yok." Derin bir nefes aldı. "İkinci olarak, senin her günün kötü geçiyor ve her gün bana bağırıyorsun."
Başını eğdi, utangaç bir tavırla ensesini kaşıdı genç adam. "Gerçekten özür dilerim. Ama her gün onlarca ceset görüyorum, manyağın biri 'Bugün birini öldüreceğim.' diye çıkıyor ve önüne geleni doğruyor. Sevdiklerime bir şey olmasından korkuyorum."
Alabildiği kadar derin bir nefes aldı Jimin. "Yoongi bak, biz beraber olmaya başladığımızdan beri, ya kıskançlık kriziyle ya da bu paronayalarınla pişman olacağın şeyler söylüyorsun." Tüm kalp kırıklıkları aklından geçiverdi, kendini üzgün ve yorgun hissetti bir an. "Seni anlıyorum. Cidden. Zor bir iş yapıyorsun ve düşüncelerini, korkularını engelleyemiyorsun. Ama ben senin beni sınıf arkadaşlarımla seni aldatıyormuş gibi davranmandan, yanımdaki herkese katil muamelesi yapıp onlarla aramı bozmandan, zar zor birbirimize vakit ayırabildiğimizde dışarıdaki tehlikeleri konuşmaktan gerçekten sıkıldım; daha fazla dayanabileceğimi de zannetmiyorum. Belki de biraz ara vermeliyiz. Tamam mı?"
Yoongi kafasını kaldırıp ona baktı. "Bu kadar çok mu sıktım seni?"
"Daha telefonumu kurcalamandan, hatta peşime adam takıp beni takip ettiğinden ve kıyafet dolabımdaki 'hoşuna gitmeyen' kıyafetleri atmandan bahsetmedim bile. Beni ne sanıyorsun ki cidden?"
"Özür dilerim."
Jimin derin bir nefes aldı, ileri gitmiş olduğunu düşünmüş ve bunun için üzülmüştü.
Bu kısa sürdü, çünkü omuzlarına bastıran yorgunluk hissi yine çökmüştü.
"Sadece biraz dinlenmeye ihtiyacım var Yoongi. Seni arayacağım tamam mı?"
Genç polis başını salladı sadece. Basit bir sarılmayla veda ettiler birbirlerine, farklı yönlere doğru yürüdüler.
![](https://img.wattpad.com/cover/222016751-288-k588910.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forced ✓
FanfictionFORCED | Gerçek hayattan alınmayan ama en gerçekçi aşk hikayesi. Not: Zorla güzellik olur. && jungkook sabahlara kadar kod yazıp oyun oynarken, camından onu izleyen kadın ve oğlunun hayatına girmesiyle her şeyin bu denli değişeceğini tahmin bile ed...