Genç polis kahvesini yudumlarken mesajlarına bakıyordu, gelen mesajı gördüğünde homurdandı. "Busan'daki personel eksikliği sebebiyle iki günlük ek mesai, şaka falan mı?"
&&
FORCED, onuncu bölüm.
"Benim hatam."
+18, intihar eğilimli düşünceler, intihar bahisleri, anksiyetik anlar, panik atak ve şiddet içerir. hassas olanların (.*.) partını & işaretli yerden okumaya başlamalarını veyahut bölümü okumadan atlamalarını rica ediyorum.
iyi okumalar.Jimin annesinin aramasını cevaplarken Jungkook'un dikatini onların evindeki bir silüet çekmişti, iri yarı bir adam camın önünde ileri geri yürüdü, perdeleri kapattı sonra.
Zihnindeki çarklar çalışmaya başlarken kanının yavaş yavaş çekildiğini hissediyordu.
Evlerinde misafir yok,
bu adam kim?
Kaşlarını çattı usulca.
Birini beklemiyordu, bekliyor muydu? Neden Jimin'i aradı, neden konuşmuyor?
Bir şey mi oldu?
O adam kim?
Bir şey oldu.
O adam kim?
Boğazı görünmez eller tarafından yavaşça sıkılmaya başlarken Jungkook'un başı dönüyordu, Bayan Park'a bir şey oldu."Anne? Neden konuşmuyorsun?" Jimin biraz daha cevap alamayınca kapattı telefonu. "Yanlış aradı herhalde."
Jungkook'un başından aşağı kaynar sular dökülmüştü o an, kollarını çekti, koşarak evden çıktı. Apartmandan çıkmak sokağa koşmak çok uzun geldi ona, sanki birkaç dakika bir ömür gibiydi.
Sokağa çıktığında etrafına baktı, hiç kimseyi göremedi, kafayı yiyecek gibi oldu, gözü dönmüştü.Jimin arkasından sokağa çıktığında ve ona seslendiğinde duymadı onu, bacakları titrerken onların apartmanına koştu, kahrolası asansör bozuktu, merdivenlerden koştu. Soğuk soğuk terliyordu, merdivenler bitmek bilmiyordu. Nefesi boğazını yakarken açık kapıyı gördü, lanetler savurdu, koca bir rüya gibiydi her şey.
Eve girdi, odalara baktı, hala başı dönüyordu. Kontrolünü kaybetmişti, ne olduğunu algılayamıyordu bile, ağlamak istiyordu, bacakları titriyordu.
O odanın önüne geldiğinde, sanki zaman durmuştu. Jungkook her şeyin yavaşladığını hissetti, saatin tik takları durmuştu, rüzgardan dolayı hafifçe süzülen perde durmuştu, Bayan Park'ın halıya yayılan kanı durmuştu. Nefes alamadı, uzun zamandır nefesini hiç alamıyordu. Sahi saat kaçtı, günlerden neydi? Lanet olası çarşamba günündeler miydi hala, Bayan Park ne zamandır yatıyordu kanlar içinde, ne zamandır can çekişiyordu? Benim yüzümden, Jungkook yumruklarını sıktı, yerin yarılmasını diledi, başından aşağı kaynar suların dökülmesini diledi, gerçekten yok olmayı diledi, benim yüzümden, annesi gibiydi o kadın, Jungkook düşünmeden canını verirdi onun için. Ama onun yüzünden kanlar içinde yerdeydi kadın, ne yaptım ben? Gerçekten, sen ne yaptın Jungkook?
Tuttuğu nefesini verdi, ciğerleri dayanamamıştı daha fazla. Bu onu kendine getirdi, Jimin geldi aklına. Annesini böyle görmemeliydi. Arkasına döndü, koridorun başındaki sevgilisini gördü, Jimin bir şeyler olduğunu anlamıştı, ağlıyordu. Jungkook yanına gitti onun. Kolları arasına aldı onu.
"Bırak!" Jimin ittirdi, görmeliydi, annesini görmeliydi, iyiydi annesi, iyi olmaması mümkün değildi. Daha on dakika önce sapasağlamdı kadın. Kötü olamazdı. "Bırak dedim."
"Hayır." Jungkook bir yandan telefonunu çıkarmış ambulansı aramaya çalışıyordu, durumu kontrolü altına almak zorundaydı, hatasını telafi etmek zorundaydı, kahrolası numaraları yazıp ambulansı çağırmak zorundaydı.
Jimin çırpınmaya devam ederken tutuyordu onu, telefonu kulağına götürdüğünde ona baktı. gülümsemek istedi, teselli edecek bir şeyler söylemek istedi, hiçbir şey yapamadı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forced ✓
Fiksi PenggemarFORCED | Gerçek hayattan alınmayan ama en gerçekçi aşk hikayesi. Not: Zorla güzellik olur. && jungkook sabahlara kadar kod yazıp oyun oynarken, camından onu izleyen kadın ve oğlunun hayatına girmesiyle her şeyin bu denli değişeceğini tahmin bile ed...