Saat akşam 9'a gelmişti. Pastanenin kapanış saatiydi. Son müşteri de çıktıktan sonra çalışanlar, kepenkleri indirip etrafı bir güzel temizlemişlerdi.
Rüzgar gün boyu temizlikle uğraşmıştı. Daha ilk günü olduğu için hiçbir müşteriye servis yapmamıştı. O halde bile oldukça yorgun ve bitkindi.
Çalışanlar etrafı temizleyip kıyafetlerini değiştirdikten sonra dışarı çıktılar. Barış çoktan evine gitmişti bile. Pastaneyle evi arasında 2 dakikalık mesafe vardı. Eda ile Yıldız, Okan'ı bekliyordu. Rüzgar da hemen arkalarındaydı. Yıldız, Rüzgar'ı görür görmez hemen Eda'ya beklemesini söyleyip, Rüzgar'ın yanına gitti. Eda'ya çanta mevzusunun Rüzgar'la alakalı olduğunu söylememişti. Sonuçta Eda'nın sağ solu belli olmazdı. Öğrendiği zaman saçma sapan hareketler yapabilirdi.
Rüzgar, Yıldız'ın yanına geldiğini görünce umursamıyormuş gibi sağ sola bakınmaya başladı. Zaten onu takip ettiğini fazla çaktırmıştı. Bu sefer daha da ilgilendiğini gösterip kendini rezil edemezdi.
"Rüzgar?"
"Efendim?" diyerek baktı meraklı gözlerle. Acaba ne soracaktı çok merak ediyordu.
"Çantam... Yanında mı?"
Rüzgar ilk önce düşündü. Sabahleyin aceleyle çıktığı için çantayı yanında getirmeyi unutmuştu. Bu yüzden sadece "hayır" cevabını verdi.
Bunun üzerine Yıldız'ın kaşları çatıldı, derin bir nefes aldı. O kadar sinirlenmişti ki, mal mısın diye haykırmak istedi. Fakat yapamazdı. İşinden olabilirdi. Öfkesine hakim olmaya çalışarak "Pardon da ne zaman getirmeyi düşünüyorsun?" dedi.
Rüzgar ise umursamaz bir şekilde "bilmem" diyerek cevap verdi. Yıldız iyice delirmişti. Onun bu sorumsuzluğundan dolayı üstüne uçacaktı resmen. Aklından öyle bir şeyi geçirmişti gerçekten. Sonuçta içinde önemli eşyaları vardı. Nasıl keyfine göre davranabiliyordu, anlamıyordu.
"Kusura bakma ama ben senin keyfini bekleyemem. Neredeyse alalım."
"Şimdi mi?" diyerek şaşırdı Rüzgar. Yıldız'ın kendisine böyle bir şey demesini beklemiyordu.
"Evet, şimdi. Hem ben de meraklı değilim seninle beraber olmaya ama başka çare bırakmadın. Dün getireceğim dedin, getirmedin."
"Acelesi mi var?"
Yıldız iyice sinirlenmişti onun bu tavrına. Acelesi mi var? Bu ne biçim bir soruydu! Onane yani. İster acelesi olur öyle ister, ister canı ister öyle isterdi. Bir kere çanta onun yani. Alabilmesi için acelesi olması mı gerekiyordu illaki? Düşüncelerinde sıyrılıp "İçinde telefonum var." dedi tıslayarak.
"Sevgilin meraklanmıştır, haklısın." diyerek sadece sol dudağını yukarı kaldırarak gülümsedi Rüzgar. Aslında kızı yokluyordu. Peki neden yokluyordu? Ya evet var derse? O zaman ne yapacaktı?
"Ne sevgilisi ya? Ne saçmalıyorsun? Çantamı verecek misin, vermeyecek misin?"
Ve böylece Rüzgar kızın sevgilisinin olmadığını öğrenmişti. İçinde bir rahatlama hissetti. Sevgilisi olsaydı şayet, onu bu kadar kolay takip edemezdi. Hem takip etmezdi de artık! Kıza aşkla yaklaşmıyordu fakat yine de hoş bir şey değildi. "O zaman neden bu kadar meraklısısın telefonunun?" diye son kelimesini üstüne basa basa söylemişti. Acaba kızın hoşlandığı biri mi vardı?
"Hani aileler çocukları onlardan uzak olduğu zaman merak ederler ya! Sesini falan duymak isterler. Bunun için de telefon gerekli-dir ya hanii."
Rüzgar duydukları karşısında afalladı. Yutkunmadı. Aile... Gideremediği bir özlemdi onun için. Acısını ne kadar gömmek istese, karşısındaki kız o kadar kazıp çıkarmaya çalışıyordu sanki? O da sadece kendince susuyordu. Her zaman susuyordu. Bağırsa çağırsa ne değişebilirdi? İnsanlar onu anlayabilir miydi? Ailesini geri getirebilir miydi? "Beni takip et" dedi kısık bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yıldız Var Düşlerimde
Фанфик"Sen herkese böyle mi bakıyorsun?" Rüzgar duyduklarının şaşkınlığınlığıyla gözlerini kırpıştırıp Yıldız'a tuhaf tuhaf baktı. "N... Ne?" "Pastanedeyken de böyle bakıyordun." "Nasıl bakıyor muşum?" "Gözümün içine düşecekmiş gibi." "Daha önce gör...