"Oğlum nerde kaldın?"
"Geldim işte."
Buğra'yla Rüzgar'ın selamlaştığını gören Emel "Ooo Rüzgar Beyler teşrif etmişler!" diyerek yanlarında bitmişti.
Emel Aydın... 24 yaşında kızıl boyalı saçları, açık yeşil gözleri, uzun kıvrık kirpikleriyle etrafındakileri büyüleyen eğlenceli düşkünü bir kızdı. Boyu 1.75 ve kilosu 50 olduğu olduğu için çoğu yerden mankenlik teklifi bile almıştı. Fakat zengin olduğu için buna ihtiyaç duymamıştı. Babası Amerika'da en büyük mimarlardan biriydi. Emel ise babasından dolayı İngilizce'yi ana dili gibi bilmekteydi. Hayali sanatçı olmaktı fakat sesi yatkın olmadığı için dansa yönelmişti. Rüzgar ile 3 yıldır üniversiteden arkadaşlardı.
Rüzgar'a uzaktan görür görmez tutulan Emel, Rüzgar'ın ne yapıp edip hayatına girmişti. Aradan 1 ay sonra duygularını açmasına rağmen reddedilmiş, bu yüzden arkadaşlık ilişkisine devam etmişti.
Rüzgar "Aslında pek sayılmaz. Birazdan çıkacağım." diyerek karşılık verdi.
"Aaa neden?"
"İşim var."
"Ne işi?"
"Önemli değil."
"Önemli değilse kal işte."
"Bir daha ki sefere Emel."
Kız tam biraz daha zorlayacakken "Hadi Görüşürüz" diyerek kendisini dışarı attı Rüzgar. Arabasına atlayıp sahile gitti ve bir banka oturdu. Aklı gündüz ki gördüğü kızdaydı. Nasıl olabilirdi, hala inanamıyordu. Rüyasında gördüğü kız canlı kanlı karşısındaydı bugün. Masallardaki gibi muhteşem bir şekilde karşılaşmaları da yoktu aslında. Biraz daha düşünse kafası çatlayacaktı. Olabilir iş değildi. Bu yüzden kafasını daha fazla yormadan bir an ayaklanıp pastanenin yolunu tuttu. Sonra vazgeçip arabasına bindi. Gözüne bir mağaza kestirip hemen önünde indi. Hemen girdi ve birkaç kıyafet alıp, üstünü değiştirdi. Siyah deri mont, siyah gömlek, siyah pantolon, siyah bir spor ayakkabı, aksesuar olarak ise gözlük aldı. Tamamen siyaha boyanmıştı. Oldukça gizemli ve havalı görünüyordu. O kızın da o kadar müşteri arasından hatırlayacağını pek sanmıyordu.
Mağazadan çıktığı gibi arabasına atladı ve Yıldırım Pastanesi'nin yolunu tuttu. Arabasını uygun bir otoparka park etti ve pastaneye doğru adımlarını atmaya başladı. Kalbi kuş gibiydi sanki? Kanatlanıp göğüs kafesinden dışarı çıkmak istercesine çırpınıyordu. Hem yakalanma korkusu vardı, hem de heyecanlıydı. Kendisini düşman bölgeye sızmış gibi hissediyordu. Bu durumdan içten içe keyiflenmişti.
Genç adam içeri adımını atıp göze fazla çarpmayan bir yere oturdu. Etrafa kısaca göz gezdirdi. Tanınmamak için kafasını fazla kaldırmamaya özen gösterdi. Çünkü pasta alırken kıza haddinden fazla baktığının sonradan farkına varmıştı. Şimdi de kız onu burada tekrardan görürse yanlış anlayabilirdi.
Bir süre sonra başına başka kadın garson gelip "Buyrun ne istersiniz?" diyerek karşıladı.
"Orta boy latte ve küçük bir pasta alacaktım. "
Ne ara bu kadar pasta sevdalısı olmuştu anlamamıştı. Aslında bu gizemli tavırlar da hoşuna gitmemiş değildi. İçten içe çocuk gibi eğleniyordu.
"Tamam beyefendi. Pastanız neyli olsun peki?"
"Şey... Çikolatalı."
Garson gidip hazırlamaya başladı istenenleri. O sırada o kız göründü gözlerine. Fazla bakıp çaktırmamaya çalışsa da kendisini, gözlerini alamıyordu yine de. Hala bir rüya gibi geliyordu. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki! Yıllardır görmemiş de özlemiş gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yıldız Var Düşlerimde
Fanfiction"Sen herkese böyle mi bakıyorsun?" Rüzgar duyduklarının şaşkınlığınlığıyla gözlerini kırpıştırıp Yıldız'a tuhaf tuhaf baktı. "N... Ne?" "Pastanedeyken de böyle bakıyordun." "Nasıl bakıyor muşum?" "Gözümün içine düşecekmiş gibi." "Daha önce gör...