"Geldik!"
"Burası neresi?" Hyunjin bunu meraklı gözlerle etrafı incelerken sormuştu.
Aslında çoğu mekana göre küçük sayılabilecek, etrafta oldukça sade beyaz sandalyeler ve bebek mavisi renginde masalar olan pastane tarzında küçük bir kafeye gelmiş gibi görünüyorlardı.
Bu kadar sade bir yerin bu kadar rahatlatıcı ve güzel durmasınının oldukça ilginç olduğunu düşündü.
Yaklaşık 5 tane masa vardı ve biraz uzakta kapının tam karşısında bir merdiven vardı, büyük ihtimalle oldukları kafe tek katlı değildi.
Kafasını kasayla birleşik olan ve birçok farklı farklı tatlı çeşitlerinin yer aldığı tezgaha bakarken Hyunjin, acıktığını hissetmişti. Kafeyi incelemeye ne kadar daldığını fark etmedi.
"Bir şeyler almak ister misin?"
Duyduğu ses ile fark etmeden bakakaldığı çilekli muzlu pastadan bakışlarını çekip he ona bakan Jeongin'e döndü.
"Hayır. Buraya neden geldiğimizi anlatacak mısın?"
Bu soruyla Jeongin, gülümseyip sevgilisini bileğinden tutup çekiştirerek kapıya yakın bir masaya oturttu. Jeongin birlikte geçirdikleri 1 hafta içinde ilk defa bu kadar enerjik ve neşeli duruyordu. Hyunjin hastanede uyandığında ve hiçbir şey hatırlamadığını fark ettiğinde Jeongin'i ne kadar yaraladığını fark etmişti.
"Gidecek çok yerimiz olduğunu unuttun mu? Aç karınla dolaşmayalım derim ben."
Jeongin'in cümlesiyle birlikte ikili garson onlara yaklaşarak masaya bir tabak bırakana kadar bir süre sessizliğe gömülmüştüler.
Hyunjin tabakta olan şeyi görünce şaşkınlığını ve mutluluğunu gizleyememişti. Tabağın içindeki gözünün takıldığı tezgahtaki pastaydı.
"Pasta geldiğine göre anlatmaya başlıyorum o zaman."
Jeongin'in bu dediğiyle Hyunjin pastayı izlemeyi kesip meraklı gözlerle Jeongin'e döndü. Buraya neden geldiklerini merak etmişti.
"Burası sadece bir kafe değil. En azından bizim için değil çünkü ilişkinizdeki çoğu önemli gelişme burada yaşanmıştı."
"O gün eskiden okuduğum okula oldukça yakın olan bir yer olduğu için buraya gelmiştim. Üstelik yeni açılan bir kafeydi o yüzden bazı indirimler ya da ikramlar olabilir diyerek gitmiştim ve iyi ki de gitmişim."
Kendi kendine gülüp kaldığı yerden devam etti. Hyunjin bugün çokça güldüğünü fark etmeden edemedi.
"Burası senin bir arkadaşının kafesi olduğu için onu kutlamak için gelmiştin." diyerek kasanın yanında, pastayı getiren pembe saçlı adamı göstermişti. Göz göze geldiklerinde adam gülümseyince Hyunjin de kendinde gülümseme ihtiyacı hissetmişti. Onu hatırladı. Hastanede onu ziyaret edenlerden biriydi ama Jeongin'i ve anılarını hatırlamadığı gibi onu da hatırlamamıştı.
"Beni gördün ve hemen tanıdın ve itiraf etmeliyim ki o zaman bu beni oldukça şaşırtmıştı. Yine boş boş telefonumun masraflarını ödemekten, mesaj atmadığın için ne kadar üzgün olduğun hakkında konuşmaya başlamıştın ki yine korkunç sakarlığın tuttu."
Anlatmaya devam etmek istiyordu bu yüzden gülmesini zar zor bastırdı ve devam etti.
"O kadar hararetli konuşuyordun ki elini kolunu sallıyordun. Garson benim siparişim olan çilekli muzlu pastayı getirdiğinde yanlışlıkla tepsiye vurup pastanın çalışanın kıyafetine zarar vermesine neden olmuştun. Zavallı adam kalakalmıştı! Eğer Felix'i tanımasaydın kesinlikle bir daha buraya giremezdik."
Cümlesini bitirdikten sonra Hyunjin'in şok olmuş ifadesine kendini tutamayarak kahkaha atmıştı. Kendi hakkında art arda bu şekilde olan anılar öğrenmesi beklemediği bir şeydi büyük ihtimalle.
"Şimdi şu pastayı bitir de gidelim. Bugün bu işi bitirelim istiyorum."
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
o yer | hyunin
FanfictionJeongin, sevgilisi hafızasını kaybedince onu tüm güzel anılarının yaşandığı yerlere götürür. • Kısa bölümler (Baya kısa. Ciddili kısa.)