Sadie ben Millie Bobby Brown bu mektubu yazmanın bana ne kadar acı verdiğini tahmin edemezsin. İlk mektubun benden gelecek, en yakın arkadaşından.
Her şeyin başladığı günü hatırlıyorum. ben ve Finn vardık sen sete geldiğin ilk gün. Fazlasıyla sakar ve şapşaldın. Bir kupa bardak için kavga edişimizi Finn'in bardağı alıp yere fırlatmasını daha sonra da 'işte bu kadar.' Diyip tekrar koltuğa yayılmasını hatırlıyorum.
Mükemmel biriydin sen Sadie. İnatçı, hırslı ve güzeldin. Kızıl saçların içinde kaldığın alevler kadar canlıydı. Seni bu şekilde kaybetmenin bana ne kadar acı verdiğini bilemezsin. Keşke diyorum o gün hepimiz sana küsmemiş olsaydık, o yangında seninle birlikte olurduk en azından.
Yalnız hissederek ölmüş olma ihtimalinden de çok korkuyorum. Yıllarca yanında olup sadece bir gün yüzünden hayatının son dakikalarını yalnız geçirmiş olmandan korkuyorum.
Hastaneye gittiğimizde seni göremedik bile. Yangının ardında kalan şeyleri vermişlerdi elimize. Bilekliği gördüm Sadie, arkadaş bilekliğimizi gördüm. Kapkara olmuştu ama onu tanıdım. Asla bileğimden çıkarmayacağım emin olabilirsin.
Beni affet, seni her zaman çok seveceğim.
Sevgiler Millie.
Eveeet geldik mi tekrar?
Bir hikayeden çok mektup olduğunu farketmişsinizdir.
Belki ölümünden önceki zamanların bir hikayesini yazarım isteğe göre bilmiyorum.
Her neyse olayı anlatayım size Sadie ve ST oyuncuları en yakın arkadaşlar ve bir gün bir sebepten dolayı hepsi Sadie'ye kızgın. Onu evde yalnız bırakıp başka bir yere gidiyorlar ve şansa bakın ki yangın çıkıyor. Sadie kaçmayı başaramıyor ve can veriyor.
Bedenini göremeyecekler bile çünkü çok kötü durumda.
Yani bu mektuplar pişmanlığın göstergesi.
O gece öleceğini kimse bilmiyordu, kimse son bir kez sarılmadı yada seni seviyorum demedi.
Ölümün onlara ne kadar yakın olduğunu bilemediler.
Aşırı sıkılmamın sonucunda yazılmış bir şeydir lütfen nefretinizi kendinize saklayın. Sevgiyle kalın.