Parlak altın renkli güneş, gözümü kısan sabah ışıkları, açık camdan içeri doğru yankılanan yavru kuş sesleri ve odamda "Günaydın!" diye bağıran Jimin...hepsinin ağzına sıçayım.
Yastığımı uyandırılmış olmanın verdiği sinirle dişlerimin arasına alıp ısırdıktan sonra kafamı kaldırdım ve ona baktım açamadığım şiş gözlerimin ardından. "Bugün dersim yok, sabahın köründe neden uyandırılıyorum?" Kaşlarım çatıktı. Rüyam çok güzeldi, ortasında bölünmüş olması, özellikle başkası tarafından, çok sinir bozucuydu. "Ne sabahın körü?" Dehşetle bana bakıyordu yakışıklı arkadaşım. Ah, çok yakışıklıydı gerçekten. Sabah sabah nasıl bu kadar düzgün durabilirdi anlamıyordum. "Saat öğlen iki Taehyung, kalk artık."
"Hadi ya..." Telefonuma uzanıp gözümü kaşırken yatağıma zıpladığını hissettim, beş saniye sonra da üzerimdeydi. Yanaklarıma günlük öpücükleri sıralandı, bana bazen -çoğu zaman- çocukmuşum gibi ilgi gösteriyordu. "Pamuk gibisin, keşke hep yeni uyandığındaki halinle kalsan." diyordu bana sımsıkı sarılırken. Gözlerimi devirdim. "Gece biz uyurken bahçe cücesi Yoongi sana mutluluk tozu falan mı yediriyor? Her gün enerjiksin."
"Hayır aşkım benim, seni görüyorun mutlu oluyorum." Gülerek omzumu ısırdığında tenimde hissettiğim sızlama ve derin acıyla beraber istemeden bağırdım ve onu üzerimden atmak için tepindim. "Acıttın geri zekalı! Kalk üstümden ya." Burnumu kırıştırarak yatakta altından kaçmak için türlü hareketlerde bulunmama acımış olacak ki üzerimden kalkmıştı. "Abim aradı." dedi dağılmış saçlarımı bir anlamı varmış gibi parmaklarıyla düzeltirken. "Jungkook'la beraber onun evindelermiş. Bize gelmemizi falan söylemedi, zaten laf arasında bahsetti onunla olduğunu ama davet beklemediğimizi varsayıyorum?"
Sanki artık Bay Jeon'la yatmaya çalışmak gündelik sorumluluklarımdan biriymiş gibi geliyordu, içime sığmayan bir şeyler oldu o anda. Başımı telefonumdan kaldırıp gözlerine baktığımda dudaklarımda beliren hafif ve sinsi tebessümün ardında güzel planlar yatıyordu. "Seokjin hyung'un evi değil mi sonuçta? İstediğimiz zaman gidebiliriz."
"Abim oradayken nasıl becereceksin planı sürdürmeye bilmiyorum ama ben onu oyalamaya çalışırım." Sırıtarak odamdan çıkmak için kapıya doğru adımlarken saçlarını düzeltiyordu. "Bir gün tüm bu yardımlarımın borcunu ödeyeceksin." Yataktan çıkıp arkasından el sallarken ciddi olmadığını bildiğim için gülüyordum. "Tamam seninle de sevişirim üzülme."
Yarım saat içinde duşa girip mis gibi koktuğumdan emin olduktan sonra hafif bir kahvaltı etmiş, Jimin'le beraber Yoongi'yle biraz uğraşıp onu öpücüklere boğmuş, sonra da odama geçip hazırlanmaya başlamıştım.
Üzerime de krem rengi bir mont geçirip permalı saçlarımı ellerimle dağıtarak iyice kabarttım. Bay Jeon'un beni okulda asla göremeyeceği bu soft halimle de görmesini, beni her şekilde beğenmesini istiyordum. Belki de seksi insanlardan değil, sevimli insanlardan tahrik oluyordu, bilemezdim. Heheh.
☤
İçimde umarsızca var olmaya devam eden ama adlandırmaya dilimin varmadığı bir heyecan vardı, sanki rüzgarda bir burgaç şeklinde dönen kağıt parçaları gibi göğüs kafesimin ardında minyatür bir hortum oluşturuyordu bu duygu. Duyguları anlatmayı veya betimlemeyi beceremem gördüğünüz gibi, ama o his içimi deşiyordu işte.
Gerginlik içerisinde, normalleşmiş gelgitlerime alışmış arkadaşımın tam kapıdaki şifreyi girmek üzere olan kolunu kavradım. "Jimin bekle." Gözlerini bana çevirip kaşlarını kaldırmıştı merak içinde. "Ne oldu?"
"Çok gerildim ben." Elimi kolundan çekip montumun sıcak cebine geri soktum. "Açık açık istemiyorum, sen de uğraşma dedi, gittim arkadaşının evinde sıkıştırıyorum adamı. Çok mu zorluyorum acaba?"