Merhabalarrr 🙋
Güzel ve eğlenceli bir bölüm oldu. 😊
İyi okumalar ❤️______________
"Siz polisten mi kaçıyorsunuz?" Diyen kişiyle hızla ayağa kalktım. Ve çardağın girişinde dikilmiş uzun boylu çocuğa ve arkasında ki üç kız ile oğlana bakarak "Hayır" dedim gayet rahat bir biçimde. Bizim çocuklar da ayağa kalkmış çardağın girişinde ki beşliye bakıyordu. Uzun boylu olan çocuk "o yüzden mi siren sesini duyunca masanın altına saklandınız?" Tam ağzımı açıp cevap vericek ken, Anıl benden önce davranıp "sanane kardeşim! Bas git işine!" Diyerek uzun boylu çocuğu baş parmağı ile omzundan ittirdi.
Çocuk bir adım geriye giderken, sinirle gözlerini devirip Anıl'a baktı ve "temas yok" dedi sert bir tavırla. "Lan! Hadi bakın işinize!" Diyerek öne doğru bir kaç adım atıp. Uzun boylu çocuğun önüne geçmiş oldum.
Ben ona o bana sert bakışlarını gönderirken tam ikimizde ağzımızı açmış bir şey diyordukki. Arkadan gelen "gençler! Bizimle karakola kadar gelmeniz lazım!" Diyen ses ile ağızlarımız hızla geri kapandı ve arkama döndüğümde. Karşımda üç tane polis olduğunu gördüm. Hızla Anıl'a baktığımda.
Bana 'rahat ol' biçiminde kafasını salladı.Bende onaylar biçimde kafamı salladığımda. Anıl, memur bey amcalara dönüp, "tabi abi. Gelelim." Dedi ve o sırada Mert araya atlayarak "vayyy anamm. Ben bugünlerde mi görecektimm? gençliğimin baharında mapus damlarında mı çürüyecektimm?..." Diye ağıt yakarken Eda' dan kafasına bir şaplak yedi ve "olum salak mısın? Sussana ya! Sadece karakola gidiyoruz. Sakin!" Dedi.
Mert, Eda'ya söylenirken biz çardaktdan çıkıp polis arabalarının olduğu yere doğru yürürken memur bey amcalardan biri "gençler! Siz de" dedi. "Onlar niye geliyor ki?" Diye sordum. Memur bey amca "verilen eşgale onlarda uyuyor. Bu parkta sizinle birlikte üç grubu göz altına almış olduk." Dediğinde uzun boylu çocuğun arkasında duran sarışın, yeşil gözlü, az da olsa yapılı vücudu ve uzun boyuyla gayet yakışıklı olan çocuk; "biz bir şey yapmadık!" Dedi sinirle.
Uzun boylu siyah saçları anlına dökülmüş, benim gibi mavi gözlü, vücudu baya yapılı ve aşırı yakışıklı olan çocuk; "sıkıntı yok Tunç" dedi. Bana dönerek "nasıl olsa suçluların kim olduğu ortada." Dedi. Bu söylediğine gözlerimi devirmekle yetindim. Polis memurlarından biri önde arkasına biz ve bizim arkamızda o çocuklar ve en arkada da iki polis memuru vardı.
Parkın çıkışına geldiğimizde yolun kenarına park edilmiş üç polis arabasına doğru ilerledik. En arkadakinin ön tarafının kapısına tam elimi atmıştım ki elimin üstüne başka bir el daha kondu. Elin sahibine bakmadan önce ne kadar sıcak olduğunu düşünmeden edemedim. Elimi vücudumu ürpertmişti. Düşüncelerimden sıyrılıp elin sahibine baktığımda. Bunun siyah saçlı yakışıklı çocuk olduğunu gördüm.
Ona sinirle bakıp "ilk önce ben tuttum! Git öndekine bin." Dedim. Dudaklarının bir kenarı yukarı doğru kıvrılır ken. Ben gamzesinin ne kadar güzel olduğunu düşünüyordum. O ise "sen öndekine binebilirsin. Ben buraya bineceğim." Dedi.
Bende ona "nah!" Dedim. Ve hızla eğilip elini ısırdım. O hızla elini çekip hafifçe inleriken ben çoktan ön koltuğa kurulmuştum bile. Tam kapıyı kapatacağım esnada kapıyı ayağı ile tutup "bunun intikamını alacağım velet!" Dedi. Ben ise ona dil çıkararak karşılık verdim.
Hafif gülecek gibi olsa da ciddiyetini bozmadı ve ayağını çekip önümüzdeki polis arabasına ilerledi. Yüzümde ki zafer gülümsemesiyle arkama yaslanırken arkamdan biri "yakışıklı çocuk kanka" dedi. Sesin sahibi Eda'ydı. Ne ara arabaya binmişti fark etmemiştim bile. Hızla arkama döndüğümde. Mert ve Anıl'ın da orada olduğunu gördüm. "Ne diyorsun Eda?" Dediğimde. Omuzlarını 'ben bilmem' der gibi kaldırdı ve kollarını göğsünde birleştirip arkasına yaslandı.
Ona gözlerimi devirip önüme döndüğümde. Mert "yalnız var ya karşıda ki sarışın kız daşşş" dedeğinde. Hızla arkamı döndüm ve Mert'e ölümcül bakışlarımı yolladım. Sadece benim değil Eda'nın da ona ölümcül bakışlar attığını gördüm. Eee kimin kankası ver! Diye düşünürken. İç sesim araya girdi ve 'lanet olsun ki senin!' dediğinde ona gözlerimi devirdim.
Mert "Ne? Yalan mı? Kız güzeldi şimdi" deyip aptal aptal sırıtmaya başladı. "Ben daha güzelim" dediğimde. Eda bana tek kaşını kaldırıp 'öyle mi?' dercesine baktı. Bende "yani biz daha güzeliz" dediğimde. Eda memnuniyetle gülümsedi.
Mert'te "tamam la. Siz daha güzelsiniz." Dedi. Eda ile yumruklarımızı tokuşturup önüme döndüm. O sırada memur bey amca da arabaya binmiş ve yola koyulmuştuk. "Ama kız da güzeldi" dediğinde. Eda ile aynı anda "Mert", "Mert" diye bağırdık. Mert "tamam sustum." Dediğinde. Anıl, ben ve Eda kahkaha atmıştık.
2 Saat Sonra;
Sessiz bir yolculuğun ardından karakola varmıştık. Hepimiz araçlardan indik ve nezarethaneye doğru yol aldık. Bizim grubu başka bir bölüme. Onları ise yanımızdaki bölüme koymuşlardı. Hepimiz bank tarzında ki oturaklarda otururken.
Mert "off. Canım sıkıldı ya." Dedi. Bende "ben şimdi alıcam senin can sıkıntını" deyip gülerek ayağa kalktım. Mert de gülerek "napcan kız?" Dedi. Bende "bekle" dedim. Parmaklıkların oraya geldiğimde kafamı demirlerin arasına yerleştirdim. Ve "Hüseyin abi! Hüseyin abi!' diye bağırdım. Hüseyin abi, karakolda ki nezarethane bölümüne bakan abimiz. Çocukluğumdan beri tanırım onu. Çok severim kendisini.
Hüseyin abi gülerek yanıma geldi ve tam önümde, parmaklıkların arkasında durdu ve gülümseyerek "şöyle deli kız ne oldu?" Dedi. Bende "abim nasılsın?" Dedim gülümseyerek. "İyiyim kızım. Sen nasılsın? Gene niye geldiniz bakayım!" Dedi. Yalandan bir sistemle. "Abi valla bu sefer bizim bir suçumuz yoktu" dedim. Eda'da ayağa kalkıp yanıma geldi ve "bu sefer cidden biz suçsuzduk." Dedi.
Hüseyin abi de "merak etmeyin. Bu gece buradasınız ama sabah salarlar sizi." Dedi. Bende "abim senden bir şey isteyeceğim" dedim şirin şirin sırıtarak. "Valla bırakamam sizi!" Dediğinde "yok öyle bir şey değil" dedim. "Peki şöyle bakalım" dedi. "Bak ben telefonum şurada," dedim az önce oturduğu masayı göstererek. "Onun ekranında yarım kalmış bir müzik var. Sana zahmet onu açsana da biraz dinlesek." Dedim.
Bizi nezarethaneye almadan önce küpemize varanaca almışlardı. Hüseyin amca güldü ve "iyi açayım bari" dedi ve oturduğu masaya geri döndü. Ben ve Eda'da arkasından "aslansın be abi!" Diye bağırmıştık.
Hüseyin abi masaya vardı ve telefonu alıp müziği başlat tuşuna bastığında önceden bluetooth ile bağlamış olduğum mini hoparlörden ses yükseldi. Çalan şarkı; Ömer Faruk Bostan'dan, Erik Dalı çalmaya başladı.
Eda ile ortaya geçip oynamaya başladığımızda bir yandan gülüyor diğer yandanda oynuyorduk. Mert'te bize katıldığında üçümüz daha fazla gülmeye başladık. Erik dalı'nda durmaksızın oynadıktan sonra bu sefer hoparlörden 'bızıbılıbende' yükseldi. Bunu duyan Mert, Eda ve ben birbirimize bakıp kahkaha attık. Bizim bu halimize alışkın olan Anıl bize 'bunlarla hiç bir bağlantım yok' bakışları atarken. Engin ve parktaki çocuklar 'siz ne çeşit bir delisiniz' bakışı atıyordu.
Peki biz buna aldırış ediyormuyduk. Tabiki de. Hayır! Hızla halay şekli alıp halay çekmeye başladık. Sol tarafımda Mert onun yanında Eda. Bir yandan halay çekiyor diğer yandan gülüyorduk. Parkta ki çocuklardan kızın ikisi de kalkıp halay şekli oluşturup. Onlarda kendi taraflarında oynamaya başladılar. Eda ağzına vurup "lilililili" dediğinde. Üçümüz de aynı anda yere çömelip kısa bir süre öyle oynadık. Boşta kalan elimi sanki mendil varmış gibi sallamayı da ihmal etmiyordum tabi.
Şarkı bittiğinde yerine kolbastı çalmaya başlardı. Şimdi siz diyeceksiniz nasıl hep hareketli müzik çalıyor? Telefonumda hareketli müziklerin olduğu bir klasör var. En son ara sokakta çocukları dövmeden önce arabada müzik dinliyorduk. Sonra kavga falan derken telefonum öylece kaldı.
Bunu bildiğim için açmasını söylemiştim. Üçümüz hala oynamaya devam ederken. Karşı taraftaki iki kızda oynamaya devam ediyordu. Çok sevdim lan ben bu ikisini. Deli dolular aynı benim gibi. Biz oynarken benim arkam parmaklıklarla dönüktü. Aniden müziğin kesilmesi ve birinin "Selin" diye bağırması bir oldu. Pardon bağırmak mı? Kükremesi. Hızla arkamı döndüm...
_________
Devam edecek...
Vote ve yorumlarınızı bekliyorum 😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOKAK C:38
Teen FictionBen Selin, sokaklarda büyüdüm. Sokaklar benim evim. Evime Hoşgeldiniz... •SOKAK C 38 Adında İlk Hikayedir