Yoongi yavaşça gözlerime çıkardı gözlerini.
Vereceği herhangi bir tepki tedavisinin ne yöne gideceğini belirleyecekti.
Yaklaşık yarım dakika bakıştık. Gözlerindeki karanlıkta kayboldum. Yüzündeki minik ayrıntılarda defalarca tekledi kalbim. Çatlamış ve yer yer kanamış dudakları ise son adresimdi. Ne yaşamıştı bu güzel insan? Babasından ne yanlış görmüştü de vazgeçmişti dudaklarından?
Jimin'in intihar notunu defalarca okumuş, kopyaladığım çıktılarını tüm defterlerime eklemiş ve Min Yoongi vakası ile derinlemesine incelemiştim. Gözüken şey babasının, Yoongi'ye dokunmuş olduğuydu. Ama inandığım bu değildi.
Çocukluklarında tecavüze uğramış vakaların çoğu nevrotik hastalıklara bağlı sonuçlar doğururdu.
Min Yoongi psikotikti ve gençliğinde gitmiş olduğu psikoterapistin kayda geçirdiği bulgular bunu net olarak ortaya döküyordu.
Bana yarım asır gibi gelen dakikanın ardından elimde hissettiğim soğuk kavrayış yüzüme bir kova su dökülmüş hissi vermişti. Şaşkınlıkla geri çekilirken elimdeki tutuşu sıklaşmıştı.
"Sıkmaya başladı, tüm bu formaliteler."
Ne demeye çalıştığını uzun bir süre çözemedim. Ona sorduğum sorunun cevabı olduğunu fark ettiğim süreç sonrasında ise gülümsüyordu.
Diş etlerini gördüğümde gözlerimi kapadım. Görmek istediğim son manzara buydu. Bunu anlamıştım şimdi tam dibimdeyken, elleri ellerimdeyken.
Ama o konuşmaya devam etti.
"Benimle nasıl bir hasta-doktor ilişkisi kurduğunu görseydi Freud mezarından kalkar ve sonra intihar ederdi." Bakışları sola kaydı. "Jimin gibi."
Hızla geri çekildim.
Beş dakika önce üzerinde oturduğum mindere çöktüm.
Sözlerinin ardından beynimde şimşekler çakmıştı.
Haklıydı değil mi?
Vakayı ve psikiyatri hayatımı çoktan çöp etmiştim.
"İlişkiye duygular karıştı mı, artık her şey çorba olur." diye mırıldandı.
Birbirimize bakmadığımızı biliyorduk.
İkimizin de içinde birer ölçü yapılıyordu. Nasıl düzelteceğiz diyorduk.
"Sana.. anlatamam Taehyung." Teleffuz ettiği ismimi çıkaran yumuşak ses tonu her zamankinin aksine normaldi(?). Nelerin değiştiğini çözemiyor, olayları birleştiremiyordum. Yoongi'nin vermek istediği mesaj farklıydı. "Sana şimdilik hiçbir şeyden bahsedemem. Ne yaşadıklarımdan ne de yaşayacaklarımdan." Artık sesi titriyordu. "Yoksa.. beni bırakırsın değil mi?"
Yutkundum. Kast ettiği onu iyileştirmekten vazgeçmem miydi yoksa çok da ilerki 'duyguları' mı kapsıyordu?
"Ne demeye çalışıyorsun?" diye sordum. Doktor kimliğimi bırakmamak için direniyor ama Yoongi koltuktan kalkıp bana eğilirken ve kalbim göğüs kafesimi delmeye çalışırken sakin kalamıyordum.
Yoongi yanıma çöktüğünde kıkırdadı.
"Hiperventilasyon yaşıyorsun, öyle değil mi?"
Ağzımdan şaşkınlık arası nida ve biraz da Yoongi'nin kaküllerini hareketlendiren nefes çıkmıştı. Sahi, neden bu kadar yakındık? Çünkü haklıydı, nefeslerim birbirine girmişti.
Elini göğsüme uzatırken dudağımı dilimle ıslatıp kafamı çevirdim.
Doktor Kim Taehyung gitmişti. Ama karşımda hala bir BIID hastası vardı ve ben kendime gelmek zorundaydım.
"İyileştiğim gün.." diye başladı. Parmak uçları gömleğimin üzerinden göğsüme değiyordu. "..dudaklarımdan öpün olur mu?"
Ayaklandım.
Elleri altından kalkmak cennetin anahtarını akarsuya atmak gibiydi.
Yere bıraktığım not defterim ve kalemimi bir çırpıda avucumun içine alırken kapıya yönelmiştim.
Şey.. bence artık sıktı hm?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BIID | taegi
Fanfic[tamamlandı] body integrity identity disorder. bşl:201019 btş:8520