Vâveylâ

51 11 6
                                    

Not: Yukarıdaki Youtube videosundaki görüntü için özür diliyorum...
-------------------------------------------------------

Şaşkınlığımı gizleyememiştim. Demek ki gerçekten oğluymuş depoda konuştuğu kişi. "Oğlun mu?" Simitten biraz koparıp elimde tutuyordum. "Evet Ankara'ya okumaya gitmişti, birkaç gün önce geri döndü. Ara sıra bana yardım eder, Allah ondan razı olsun. Birde kızım Leyla var. Henüz 17 yaşında." Bana çocuklarından hiç bahsetmemişti bugüne kadar fakat bugün burada olan kişinin İsmail amcanın oğlu olması içimi rahatlatmıştı. Koparttığım simidimi parçalara bölerek yiyordum. Bir noktaya odaklanıp dalıp gitmiştim.

"Ee kitabına başlayabildin mi Hafsa?" diye sorarak beni dalgınlığımdan çıkarmıştı. "Yok maalesef İsmail amca pek konsantre olamadım ama birazdan eve gidince ilk işim kitabımı okumak olacak." Deyip tebessüm ediyordum. "İyi iyi. Gelecek sefer gelince anlatırsın o zaman öğrendiklerini." Yeşil gözleri parlıyordu yine. "Bir sorun varsa zaten numaramı sana vermiştim kızım. Arayıp istediğini sorabilirsin olur mu?" Acil durumlar için numarasını kayıt etmemi istemişti başlarda. Şimdiye kadar hiç aramamıştım daha doğrusu arayamamıştım. İsmail amca ne kadar ince düşünceli ve yardim sever olursa olsun bunca telaş ve derdin arasında yük olmak istemezdim ona.

Hiçbir şekilde bağımızda yoktu ayrıca. Aslında iki yabancıydık. Fakat o bana o hissi hiç vermemişti. Hep kendi kızı gibi görüyordu beni. Bir insanın yabancı bir kıza bile bu kadar güzel davrandığını hiç görmemiştim. Etrafımdaki insanlardan çok farklıydı İsmail amca. Hem yaşam tarzı, inancı ve davranışlarıyla. Bu kadar farklı olmasına rağmen kendimi burada anlamsız bir şekilde daha iyi hissediyordum.

İsmail amca ile biraz daha sohbet ettikten sonra eve gitme vakti yaklaşmıştı. İstediğimden değil zorunda kaldığım için gidiyordum o hapishaneye. Annem için gidiyordum, Annem için sabrediyordum. Zaten beni başka ayakta tutan bir nedenim yoktu bu hayatta Dedemin vefatından sonra. Her an ölüm korkusuyla yaşamayı bilmeyen birisi bunu asla anlayamazdı. Her an kendimden vazgeçebilirdim. Her şeyi göze alabilirdim. Çaresizdim. Belki de çaresizlikten nefes alıyordum hala. Okyanuslara dalmıştım yüzmeyi bilmezken. Uçmak istemiştim en tepeden kanatlarım olmadan. Kim kurtaracaktı beni? Ölüm mü?

İsmail amcadan veda etmiştim. Aslında hiç ayrılmak istememiştim. Burada kalmak istiyordum. İnsan sadece huzuru bulduğu yerlerde ve insanlarda kalmak ister. Bedeni gitse de kalbi hep orda kalır. O sevgi ve muhabbet bir kere düştü mü kalbe çıkması çok zordur. Ama artık küçük bir şey de olsa İsmail amca hep yanımdaydı çünkü kitabı benimleydi. Yol boyunca bunları düşündüm. Nereye ait olduğu mu, bu dünyadaki yaşama nedenimi ve bunların ne zaman sona ereceğini.

Eve varmıştım. Eski bir apartmanın ikinci katında oturuyorduk. Sanırım İstanbul'un en iğrenç köşelerinden olabilirdi burası. Başka bir daire için gücümüz yetmiyordu. Çocukluğumdan beri böyleydi, alışmıştım artık. Pantolonumun cebinden anahtarımı çıkartıp kapıyı açtım. Ayakkabılarımı çıkarıp ilk adımımı içeriye attığımda yine o iğrenç koku karşıladı beni. Alkol içmişti yine. Üzerine de sigara içiyordur şu an. Her gün böyle mi olacaktı gerçekten? Her defasında bunu soruyordum kendime. Şu an en çok istediğim geri adım atıp hiç girmemiş olmaktı fakat girdiğimi duymuştu bile. "Nerde kaldın lan sen!" oturma odasından bana bağırıyordu. Kalbim yine hızlıca atmaya başlıyordu. Öfkeme zor hâkim oluyordum. Derin bir nefes alıp verdim. "Buradayım nerde olacağım." Oturma odasına girdiğimde bana iğrenç bir bakış atıyordu. "Kimlerle sürtüyorsun sen dışarılarda! İyice Annene benzemeye başladın. İste Anasının kızı kim olacak!" ayağa kalkıp azarlamaya başlamıştı yine. Pis iftiralar yağdırıyordu yine üzerime. "Annemi karıştırma!" Dişlerimi sert bir şekilde birbirine bastırıyordum. Öfkem yüzüme yansımıştı. Ona karşı bir hiçtim. Yine de kendime laflarını yediremiyordum. "Kes şu sesini! Bir de bana karşı dikleniyor. Sen kimsin de sesini yükseltiyorsun!" Kendimi sakin olmak için tembihliyordum. Yanlış bir şey söylesem sadece bana değil Anneme de zarar verecekti ve bu ilk kez yaşanmayacaktı. "Git yemek hazırla bana! Başka bir işe yaramıyorsun zaten."

SerendipçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin