-Namütenahi-

36 8 5
                                    

Kitabın ilk sayfasini bitirmiştim. Tekrar tekrar okuduğum satırların üzerinden geçiyordum. Bu yaşıma kadar çokça kitap okudum. Farklı farklı yazarların kalemini okudum, fakat bu kitap başkaydı. İfade edemediğim bir teslimiyet bir huzur içeriyordu. Sanki 'bana güven' dercesine büyülemişti beni. Oysa aslında hiç tanımadığım bilmediğim birisini anlatıyordu bana. Allah'ı. Kalbimde hissettiklerimi ifade edemiyordum. Hem karmakarışık hem çok huzurluydu. Hem çok yabancı hem çok çok yakındı her şey. Sanki uzun süredir görmediğim bir iyi arkadaşımla aniden yolda karşılaşmış gibi. Hem çok tanıdık hem o kadar da yabancı. Son yazan cümleyi tekrar tekrar okuyordum. Acaba Kuran'da mi yazıyordu? Sayfayı çevirip büyük bir heyecanla devam okumaya koyuldum. Okudukça daha çok okumak geliyordu içimden. Günlerdir susuz kalmış gibi yudum yudum içime çekiyordum her cümleyi. Sanki uzun süredir beklediğim, hasret kaldığım birisine kavuşmuş gibi hissediyordum kendimi. Şimdi anlamıştım kitabın başlığını. Tam olarakta bunu ifade etmiyor muydu? Kavuşmayı.  Vuslatı. Peki neye kavuşturacaktı bu kitap beni? Her sayfasını okuyordum. Her şeyi anlamadığım için yavaş bir şekilde ilerliyordum. Çevremde olanları unutup kitabın derinlerinde kaybolmuştum. Başta çırpındığım bu kocaman denizde her satırla biraz daha öğreniyordum suyun üzerinde kalmayı. Biraz daha güç kazanıyordum. Okumaktan gözlerim yorulmuştu. Çok yorgundum fakat okumaya devam etmek istiyordum. Gözlerim ağırlaşmisti ve her saniye kapanabilirlerdi. Kitabı döşeğimin üzerine bırakıp kendimi derin bir uykuya teslim etmiştim...

Birden etrafım beyaza bürünmüştü. Her yer ışıl ışıl tertemiz bir beyaza sarılmıştı. Neredeydim ben? Bu beyazlarda neydi? Benim üzerimdeki beyaz elbise ne demek oluyordu. Etrafıma bakıp nerde olduğumu çözmeye çalışıyordum. Koşmaya başlamıştım fakat nereye koşacaktım? Nerede olduğumu bilmediğim halde doğru yere koştuğumu nasıl anlayacaktım? Hızlı bir şekilde koşuyordum. Emin bir şekilde atıyordum adımlarımı. Sanki  adımlarımı atan ben değil de başka birisi idi. Başkası benim bu yöne koşmamı istermiş gibicesine. Bulanik bir şekilde yavaş yavaş birkaç daire görüyordum. Yaklaştıkça daha da belirginleşiyorlardı . Çok tanıdık geliyordu bana burası. Nereye gelmiştim daha doğrusu getirilmiştim ben? Her adımda biraz daha yaklaşıyordum ve birden donakalmıştım. Ismail Amcanın kütüphanesiydi burası. Buraya getirilmiştim. Ismail Amcamın yanına. Bu ne demek oluyordu? Her zaman ki gibi Kütüphanenin ahşap kapısını açıp içeriye giriyordum. O huzurlu ortam sanki daha da ışıl , daha aydın bir yere dönüşmüştü. Etrafıma bakıyordum. Yanlizdim. Ismail Amca nerdeydi? "Burdayım kızım." Arkamdan geliyordu sesi. Dönüp ona bakıyordum şaşkın bir şekilde. Fakat o yine tebessüm ediyordu. "Güzel kızım. Rabbin sana verecek sen de hoşnut olacaksın." deyip birden yok olmuştu. Ne demek oluyordu bunlar? Neyi verecekti bana? Nereye gitmişti Ismail Amca? Neden birden kaybolmuştu? Cevapsız kalan binlerce soru vardı aklımda. Kim cevaplayacaktı bu sorularımı şimdi? Verilecek olan ne olabilirdi ki?

"Sana diyorum! Kalk aloo! Kime diyorum. Kalksana!"

Nerden geliyordu bu bağırtılar? Yavaş yavaş gözlerimi açıyordum. Döşeğimin başında siyah bişey görüyordum. Hala kendimde olmadığım için ne olduğunu çıkaramıyordum. "Kalk dedim sana!" diye tekrar bir bağırtı gözlerimi sıkmama sebep olmuştu. Gözlerimi açıp doğrulmaya kalkışmıştım. Babam denen adam döşeğimin başında duruyordu. "Kalk bana yemek hazırla Allahın belası! Acele et!" Kendime daha henüz gelememiştim. Hala aklim o gerçek gibi olan rüyadaydı. Anlam veremiyordum olanlara. O odamdan çıkmıştı Ben de kendimi ayağa kalkmaya zorluyordum. Hala çok uykum vardı. Ne kadar uyumuştum acaba? Mutfaga doğru yöneliyordum. Saat 18:16'yi gösteriyordu. Ne zaman uyuya kalmıştım ki ben? En son kitabımı okuduğumu hatırlıyordum. Saçlarımı toparlayıp bir bardak su içtim. Akşam yemeğini hazırlıyordum. Aslında her gün yaptığım gibi. Küçük yaşlardan beri Annem tüm gün çalışıp akşamları eve geliyordu. Ben ise belirli bir yaşımdan sonra yemekleri yapmaya başlamıştım. Tek istediğim Anneme yardım etmek ve kavgayi önlemekti. Tabi nasılsa o hep bir neden buluyordu fakat ben az da olsa buna engel olabiliyordum. Bu nedenden dolayı çokta yemek yapabiliyordum. Belki çok iyi değillerdi ama yapmayı biliyordum en azından. Annem bugün geç gelecekti. Bir dikiş fabrikasında çalışıyordu, hemde gereğinden daha fazla. Ücreti fazla değildi ama başka yerde iş bulamayıp orada çalısmaya mecburdu.

SerendipçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin