-Mecrûh

43 6 12
                                    




Yakınımdan rahatsız edici bir ses yankılanıyordu kulaklarıma. Gözlerimi açmaya niyetli değildim henüz. Nasıl olsa birazdan ses kesilecekti ve ben güzel bir şekilde devam uyuyacaktım. Öyle düşünmüştüm. Fakat ses sanki gittikçe artıyordu. Bir cihazdan veya telefondan geliyor gibiydi. Ne olabilirdi ki? Odamda bu sesi yapan bir cihazım yok ki. Kendim şaşırmıştım. Yavaş yavaş kendime geliyordum. Peki boğazımda hissettiğim o basınç nerden gelmişti? Gözlerimi açmak istemediğim halde sesin nerden geldiğini merak etmiştim. Ne zamandır uyuyordum? Gözlerimi yavaşça açtığımda ilk gördüğüm bembeyaz bir duvar ve onda asılı olan bir televizyondu. Bakışlarımı sağ ve sola gezdirirken artık sonunda anlamıştım. Ben hastanedeydim.

Kalbim hızlıca atmaya başlamıştı. Neden buradaydım? Ne olmuştu? Ben iyiyim bir şey yoktu ki? Yatakta doğrulmak için kollarımı yatağa bastıracaktım ki o anda fark etmiştim sol kolumdaki alçıyı. Peki o halde sağ kolumla deneyecektim. Henüz çok küçük bir hamle yaptığım halde tüm vücuduma nefesimi kesen bir sızı dağılmıştı ve kaldırdığım başımı hızlıca tekrardan yastığa koymama neden olmuştu. Boynumdakinin hastane de olduğumdan dolayı bir boyunluk olduğunu tahmin ediyordum. Bu durum beni çok rahatsız etmişti. Hiçbir şeyi hatırlayamıyordum. Neden buradaydım? Tekrar kırmaşıp o şiddetli ağrıyı duymaktan korkuyordum fakat böyle burada mı yatacaktım bir hemşire gelene kadar?

Tam o anda kapımda yoğunlaşan sesleri duyuyordum. Lütfen lütfen artık birisi gelsin ve bana neler olduğunu söylesin. Kapı sessiz ve yavaş bir şekilde açılıyordu. Kapıda kimin olduğunu çözebilmek için bakışlarımı yoğunlaştırmıştım. Kapı biraz daha açılınca Annemin gri ile güzel kestane renkli saçlarını fark edip rahatlamıştım. Ona seslenmek için ağzımı açmıştım fakat boğazım o kadar kuruydu ki ne bir ses nede bir kelime çıkartabilmiştim.

"Kızım!" Annem hızlı adımlarla yanıma geliyordu. Endişeli ve yaşlı gözleri bana bakıyorlardı. "Uyandın sonunda canım bir tanem benim. O kadar korktum ki..."

Gözlerinden yaşlar teker teker yer ile buluşuyordu. Bense hala şaşkındım. Neler olmuştu bana? Boş bakışlarla Anneme bakıyordum. Sadece gözlerimdi kırmaşan.
"Beni duyuyorsun değil mi hayatım," diye soruyordu Annem.
Onu duyduğumu anlaması için kısaca gözlerimi kapayıp açmıştım. "Tamam bir tanem ben hemen doktoru çağırıyorum birazdan hemen geri geleceğim olur mu?" Anladığımı simgelemek için tekrardan gözlerimi kapatıp açıyordum.

Olanları hatırlamaya çalışıyordum fakat artık pes etmiştim. Annem kapıyı ardından kapatmak isterken birisiyle konuşuyordu. "Hafsa uyanmış ben de şimdi doktoru çağıracağım. Evet evet tabi girebilirsiniz efendim." Kiminle konuşuyordu Annem? Kapı kapanmadan tekrar açılmıştı. İsmail amcanın nur yüzü belirmişti birden kapıda. İçim sevinirken dışım sadece bir tebessümü becerebiliyordu.

"Girebilir miyim Hafsa kızım?" diye soruyordu hafif bir gülümsemeyle.

Kapıyı açık bırakıp bana yaklaşıyordu. Gözlerinde hem bir hüzün hem bir mutluluk görebiliyordum. "Allaha şükürler olsun kızım. O kadar dua ettim ki senin için. Rabbim seni korudu, hep korusunda. Nasılsın peki? İyi misin?"
Tekrar konuşmayı deniyordum fakat hala mümkün olmadığını anlamıştım. Birden kapıda duran birisini fark etmiştim. Yusuf... nedenini bilmediğim halde bir hüzün bir rahatsızlık hissediyordum. Gözleri yorgun görünüyordu. Bakışı benim bakışımı bulduğunda bir acı görmüştüm gözlerinde. Başını aniden başka yere çevirmişti.

"Yusuf'ta ben de günlerdir buradayız. Senin uyanmanı bekledik kızım. Sen yeter ki iyi ol başka bir şey istemem." İyi ki İsmail amcayı tanımıştım. O iyi ki vardı.

Annemin sesini duyabiliyordum. Doktora bir şeyler anlatıyordu muhtemelen. Yusuf kapıdan çekilmişti. Yaşlı bir doktor ile Annem giriyordu odaya.

"Merhabalar küçük hanım. Geçmiş olsun." Gri saçlı uzun boylu adama boş bakışlarla bakıyordum. "Ağrın var mı?" Gözlerimi kapatıp açmıştım. Boğazımın kuru olup su istediğimi anlamaları için boğazımdan garip garip sesler çıkarmaya çalışıyordum. Ne kadar zorlasam da pek bir ses ortaya çıkmıyordu.

"Bir su içse iyi olur sanırım," diye birisi arkadan odadakileri yönlendiriyordu. Bu onun sesiydi. Yusuf'un...

"Evet su elbette içebilir. Gelecek günlerde sadece sıvı yemekleri tüketebilirsin. Sonrasında kontroller devam ilerleyecek."

Annem çabucak yanımdaki bardağa su doldurup bana yavaşça içirmeye çalışıyordu. Suyun boğazımdan nasıl mideme ulaştığını hissedebiliyordum. Boğazım yutkunurken biraz ağrısa da su bana çok iyi gelmişti. Bu kez Yusuf'a gerçekten bir teşekkür borçluydum.

Konuşmaya hazır hissettiğimde kimsenin o cevaplamadığı soruyu sordum. "Bana ne oldu ki?" diye sordum hala kısık çıkan sesimle.

Bakışlarım Anneme sonra da İsmail Amca'ya kaymıştı. İsmail amca mahcup bir şekilde başlamıştı konuşmaya. "Kızım..."
Heyecanlanmıştım. "Sana bir araba çarptı. Kütüphanedeydin, sonra beni çok üzen ve mahcup eden bir durumdan dolayı aniden çıkmıştın. Yusuf'ta zaten çok üzüldü bu duruma. Hatırlıyor musun?" Düşünüyordum.

Bölük bölük geliyordu her şey hafızama. İsmail amcaya gitmiştim. Sonra onu görmüştüm. Sonra İsmail amcanın telefonu çalmıştı, onu verecektim ve...evet hatırlıyordum...Gözlerim kapıda duran Yusuf'taydı. Kapıya yaslanmış yeri izliyordu. Huzursuzluğumun nedenini bulmuştum. "Evet hatırlıyorum" derken bir an için bakışımı ayırmamıştım ondan. Tepkisini görmek istiyordum. O ise aniden bakışını kaldırıp bana bakıyordu. Bunu beklemiyordu veya beklemek istemiyordu ama hatırladığım için beni yargılayamazdı, bunu öncesinde zaten yapmış olsa da.

Aynı hızla bakışını tekrar yere indirmişti. Şu an ne düşünüyordu. Acaba bu olanlara gerçekten üzülmüş müydü? Biraz olsun canı yanmış mıydı?

"Ne desem yeterli olmaz güzel kızım. Hakkını helal et, senden binlerce kez özür dilerim Yusuf'un adına."
İsmail amca gerçekten çok üzgündü. Onu hiç böyle görmemiştim. Bu benim de canımı acıtıyordu. Yusuf hem benim burada olmama hem de İsmail amcanın üzülmesine sebep olmuştu. "İsmail amca o nasıl söz, özür dilemene gerek yok. Bak ben iyiyim, daha da iyi olacağım." Sesim her cümlemle biraz daha güçleniyordu. İsmail amcamım gözleri dolmuştu. Onun üzülmesine dayanamıyordum.

Bakışım tekrar Yusuf'a kaymıştı. Ondan bir özür bekliyordum aslında. Ona baktığımda çabucak gözlerini başka bir tarafa çevirmişti.

"Kazadan dolayı vücudunuzda birkaç hasar oluştu Hafsa hanım. Sanırım sol kolunuzun kırık olduğunu fark etmişsinizdir?" Gözlerimi kapatıp açıyordum yine. Kendimi hala çok güçsüz çok halsiz hissediyordum. "Kafa tasınızda aynı şekilde şiddetli çarpışmadan dolayı birkaç darbe almıştı. Başta ağır gözükse de şu an için durumunuz yavaş yavaş iyiye gidiyor. Bundan dolayı birkaç ameliyat geçirdiniz. Bu süreçte sizi biraz uyutmak zorunda kaldık. "Biraz?" diye sordum. "Evet 4 gün," diyerek Doktor Bey sorumu cevaplamıştı. 4 gündür buradalardı demek ki.

"Sizi şu an biraz korkutabilecek durum ise sol bacağınız... Ayni şekilde darbeden dolayı birkaç kırık meydana geldi. Ameliyat yolu ile bacağınızda iki uzun çivi bulunmaktadır. Uzun bir süre maalesef normal bir şekilde yürüyemeyeceksiniz. Sonrasında diğer tedavilere başlarız." "Diğer tedavilere mi?" Hangi tedavilerden bahsediyordu? Şaşkın bir şekilde Doktor Anneme bakıyordu. Annem ise telaşlı bakışını başka yere çevirmişti. Doktor ne söyleyeceğini düşünüyordu. "Yani tedavi derken son kontroller demek istedim tabi. Kusura bakmayın."
Yavaş bir şekilde sağ kolumu kullanarak yorganımı hafifçe kaldırmıştım. Sol bacağımı kalın beyaz bir alçı kaplıyordu. Sandığımdan daha çok hasar almıştım. Açıkçası bu durum beni çok üzüyordu. Belki de hala yaşadığıma sevinmeliydim. Yoksa az kalsın gerçekten özgürlüğe kavuşma şansını mı kaçırmıştım? "Birkaç gün daha misafirimiz olacaksınız, ondan sonra evinize gidebilirsiniz," dedi Doktor Bey. Hayırlı akşamlar dileyip odadan çıkmıştı. Doğru güneş batıyordu, bunu sol tarafımdaki camlardan görebiliyordum.

"Kızım sen şimdi güzelce dinlen, ben buradayım olur mu sakın korkma." Annem yanıma gelip yanağımı okşuyordu. "Evet kızım sen dinlen biz buradayız" "İsmail amca lütfen eve git dinlen ben iyiyim. Üzülme olur mu?" deyip kendimi yavaş yavaş uykuma teslim etmiştim...

SerendipçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin