11•unfortunate accident•

1.3K 173 29
                                    

3 yıl önce...

Unfortunate accident

"Hey Jimin, burası çok güzel değil mi?"

Uçurumun kenarında bütün şehri izleyen Jimin, Rosé'nin sorusuyla irkildi. Yavaşça ona dönerek merakla baktı.

"Neden her buraya geldiğimiz zaman bu soruyu soruyorsun?"

Başını sallayıp öylece manzara izlemeye devam eden Rosé'ye karşın kıkırdadı jimin.

Artık 15 yaşında genç birer delikanlı ve kızdı onlar. Bir yıldır sevgililerdi ve birbirlerine kötü davrandıkları pek görülmemişti. Neredeyse her ihtiyacı birbirleriydi.

Bir yıldır da Rosé onu buraya getiriyordu. Özellikle annesi öldükten sonra daha fazla birlikte olmaya başlamışlardı. Annesinin ölümü; babasını, artık hayatı bile umursamayacak bir hale getirmesine neden olmuştu.

Jimin de Rosé gibi ailesindne uzaklaşmıştı. Ailesinin kötü bir aile olduğunun farkına varmışlardı. Birbirlerinin ailesi onlardı.

Rosé bacaklarını uçurumdan aşağı sallarken derin bir nefes alarak konuştu.

"Keşke annem ölmeseydi Jimin. Belki de seninle sevgili olduğumuzu falan söylerdim. Bunu bile bilmiyordu. Ondan gerçekten çok şey saklamışım."

Pişmanlıkla konuştuktan sonra nefesini bıraktı. Jimin de ona bakarak sadece 'keşke' diyebildi.

Bir anda hareketlenip ayağa kalkan Rosé yerinde zıplamaya başladı. Bunu gören Jimin sadece kıkırdıyordu.

Rosé'nin çocukca halleri, Jimin'in hoşuna gidiyordu.

Rosé, Jimin'e elini uzattı. "Hadi hadi bu kadar geçmişi hatırlamak ikimize de zarar. Biraz hareketlenelim."

Jimin gülümseyerek Rosé'nin elini tuttu ve ayağa kalktı. Sonra ikisi de gülüşmeler içinde zıplamaya başladılar.

Kim bilebilirdiki uzun zaman görüşmeyeceklerini. Kim bilebilirdiki bu anın son an olduğunu.

İkisine de sonsuz gibi gelen bu an, sonsuz gibi gelecek üç yılın başlangıcıydı.

Jimin, Rosé'yi kaybettiği için deliye dönecek, Rosé ise hiçbir şey bilmediğinden hayat tarzını değiştirecekti.

Yorulduklarında ikisi de ellerini dizlerine dayayıp soluklandılar. Arada yaptıkları delice şeylere gülüşüyor. Arada da sadece soluklarının sesleri duyuluyordu.

Jimin uçurumdan biraz uzaklaşarak yukarı doğru bağırdı. "Tanrım! Neden fizik diye bir ders var?! Neden proje ödevi yapmak zorundayız ki?"

Rosé kıkırdamaya başladığında Jimin, onu mutlu ettiği için güldü. Rosé'nin gülmesi onun için büyük bir zevkti.

Rosé, Jimin'e merakla baktı. "Jungkook'lar ne zaman gelir?"

Jimin omuz silkti. "Birazdan gelirler. "

Rosé, uçurumun kenarında adımlıyor, Jimin ise derin derin nefesler alıp rahatlıyordu.

Ve işte onları birbirinden ayrı düşürecek an geldi.

Rosé'nin ayağı yosunlu bir taşa değmesiyle uçurumdan aşağı kaydı. Jimin, onu gördü ve büyük bir çeviklikle koşarak onun elini tuttu.

Rosé'nin çığlıkları şehri inletirken, Jimin; onu kaybetmemek için ter döküyordu.

Ellerinin kaymasıyla birlikte "Beni bırakma Jimin! " diye bağırdı Rosé. Jimin gayret ediyordu fakat yapamıyordu.

Elleri kaydı ve Rosé metrelerce aşağı düştü...

"Jimin!? "

Jimin, hala şoktayken arkasından duyduğu sesle birlikte ağlamaya başladı. Lisa ve Jungkook şaşkınlık içinde Jimin'e bakıyordu.

Lisa"sen ne yaptın böyle!?" diye sordu.

Jimin konuşamıyordu, dili tutuldu. Jungkook büyük bir hırsla Jimin'e yaklaştı ve yakasından savurdu.

"Sen nasıl Rosé'yi öldürebilecek kadar canisin böyle? Pislik!"

Jimin yanağına aldığı darbeyle yere savrulurken sessizce söylendi. "Ben yapmadım..."

Finalde görüşürüz.

I Lost My Mind°Jirosé Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin