Dillerdeki Kehanet

61 13 11
                                    

Yaradılış göklerden ve yerlerden tecelli eden bir şeydi. Yaradılış, küçük bir tohumu meydana getirmek, yoktan var etmekti. Milyar yıl önce oluşan dünyadan bile daha eskileri olmuş. Kainatın yaratılması bile en derinden efsanelere ve kehanetlere bağlanmış. Ama insanoğlu kendini beğenip bu tecellinin zirvesine koyarak, kendilerini bu tecellinin efendisi saymıştı. Oysaki Karun bile tüm iradesini ve kudretini dünyada bırakıp toprak olarak kaybolmuştu. 

İnsanoğlu da tüm evren gibi yavaş bir yok oluş içerisinde idi. Kaçınılmaz son, öyle ya da böyle herkese ve her şeye uğruyordu. Ayrımı yoktu, ne genci bilirdi, ne de yaşlıyı... Bunun en büyük örneği ise karşılarındaydı. Sürünün 100 alfa ve betası bir buz gibi erimiş , geriye 13 kişi kalmış şekilde dönmüşlerdi. Hayalleri ve sevdaları yarım kalmış, çocukları yetim kalmıştı. 

Kris, dua çemberi içerisindeki isimlere göz atıyor, bir ateş külü olup göğe yükselen ruhlara karışmak için içinde yükselen ızdırabı sakinleştirmeye çalışıyordu. Acıyordu, hem de deli gibi... Tüm sürü ağıda katılmış, acısını dile getirerek ondan az da olsa kurtulmaya çalışmıştı. 

Ağıt ya işte, her söylediklerinde dert olacaktı başlarına ama her söylediklerinde onların adını ve şanını yükseltecekti ve yüceltecekti. 

Ağıt bu ya, hatırlanan isimler kutsal bir tabu olacak, ruhlar huzura erecekti.

 Ağıt bu ya, her söylendiğinde tarih akıllarda tekerrür edecek ve ibret alınacaktı.

Sürüye dönmelerinin üzerinden bir hafta geçmişti. Yaralar yavaş yavaş sarılmaya başlamıştı. Henüz çok yeniydi ama hayatın devam edilmesi gereken kısımları vardı. Chanyeol, Kris'le konuşmak için bahane arıyor. Kendisine yardım etmeyecek olsa bile gideceğini, artık kardeşlerine duyduğu hasretin ciğerlerine hızlı bir şekilde nüfuz ettiğini ve dayanamadığını söyleyecekti. Chanyeol, onları özlüyordu. Hem de delicesine... Ayağa kalkarak askılığa astığı ceketini eline aldı. Ceketin cebindeki resmi çıkardı. Resim sürekli cebinde olmasından kaynaklı artık tahriş olmuş, yüzler hafifçe kaybolmaya başlamıştı. Resmi biraz okşadı. Kardeşlerinin yüzünde dolaştırdı. O sırada bir kaç görüntü gözlerinin önünde dönmeye başladı. Dağın tepesine çıkmışlardı. Baekhyun, o ve Yoon... Evleri cayır cayır yanıyordu. Köyden uzaktaydılar ama evlerini görebilmişlerdi. Köyün lincine uğramışlardı. Kardeşi Yoon, onun bacaklarına sarılarak köydeki yangına şaşkınca bakıyordu. Baekhyun ise yere oturmuş, gözlerinin içinde süren yangına, gözyaşlarını eklemiş, içinde bağıran "senin yüzünden" sesine karşı suspus olmuştu. Chanyeol, aklı başında davranarak

"yokluğumuzu fark ederler şimdi, hadi gidelim" diyerek onları yönlendirmişti.

Chanyeol gözünün önüne gelen görüntüler ile rahatsız oldu. Ailesini orada mı bırakmıştı? O yangının içinde? Neden ama aklı almıyordu.

Bu rahatsız edici görüntü ve düşünceler içerisinde iken içeri Kai girerek 

"napıyorsun Chanyeol?" dedi. Kai'nin gözleri Chanyeol'un elindeki resme kaydı ve

"gidecek misin?" dedi. Chanyeol, zoraki bir gülümseme ile cevap verdi. "Artık duramıyorum Kai, ayaklarım sürüyor. Onlar sürümese, sürekli rüyalarımda tam olarak ne olduğunu anlamadığım anılarım ile yaşıyorum. Çok özledim onları... hem de çok." dedi. Kai, anladığını belirtircesine kafasını aşağı yukarı salladı. Artık tek değnek ile geziyordu, alışmıştı. Chanyeol'a doğru hızlı bir harekete geçerek elinin teki ile omzunu pat patladı.

"O zaman Kris iyi düşünmüş." dedi. Chanyeol tek kaşını kaldırınca 

"Bu gece senin için eğlence düzenledi" dedi. Chanyeol, bunu duyması ile hafifçe heyecanlandı ve mutlu oldu. Kris onu unutmamıştı demek ki! Chanyeol'un yüzünü gururlu bir gülümseme aldı. Kai'de gülerek 

кукушка - Guguk Kuşu - ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin