Üç

33 11 14
                                    

Kitabı paylaşırsanız beni çok mutlu edersiniz! İyi okumlar dilerim.

Eve doğru yürürken göz ucuyla onu izliyordum. Tabii fark etmediğimi düşünse de o da beni göz ucuyla izliyordu.

"İsminin hikayesi ne?" diye sordu Çınar. "Özdemir Asaf hiç okudun mu?" diye sorduğumda "Bazı şiirlerini" dedi. Demek ki şiirlerle arası yok. "Sana gitme demeyeceğim, ama gitme Lavinia. Adını gizleyeceğim, sen de bilme Lavinia. Babam annemi hep gizliden sevmiş. Hatta şimdi herkes birbirine anonimden yazıyor ya babam da anneme isimsiz aşk mektupları yazıyormuş. Sonunda babam annemle konuştuğunda babam anneme bu şiiri okumuş ve anneme eğer kendisine bir şey olursa kızının ismini Lavinia koymasına dair söz verdirtmiş."

Devamı vardı fakat yavaş yavaş ağladığım için bir anda nefessiz kaldım. Bunu fark eden Çınar "Özür dilerim sadece merak etmiştim" dediğinde kafamı sallayıp devam ettim.
"Bunun nedeni ise Özdemir Asaf hep gizliden sevmiş ya babam da gizliden sevdiği için onu hatırlatsın diye öyle bir söz verdirtmiş. Annem sözünü tutmuş ismim Lavinia fakat ismimin iki anlamı var. Birincisi ölüm çiçeği. Annem beni doğurmasına çok az kala canı erik istemiş. Babam da erik aramaya gitmiş. Dönerken bir tır ona çarpmış. Ve babam oracıkta vefat etmiş. Annem de sözünü tutup ismimi Lavinia koymuş."

Sözlerim bittiğinde sessizce ağlıyordum. Çınar dedi ki "İkinci anlamı da hayalimdeki muhteşem sevgili di mi?" dedi ben de buruk bir gülümsemeyle "Evet" dediğimde "Bence baban isminin ikinci anlamı yüzünden de bu ismi istemiş." dedi. Buna gülmüştüm.

Yolda ilerlerken telefonum çaldı açtım. Arayan annemdi. "Efendim anniş?" dedim. Annem ağlıyordu. "Lavinia, abin" dediğinde olduğum yerde durdum. Çınar da durup çatık kaşlarla beni izlemeye başladı. "Anne abim ne?" diye bağırdığımda annem "Ameliyatta" dedi ve devam etti hıçkırıkları arasından. "Seni almaya gelirken kaza yapmış." dedi. "Anne sen ne diyorsun? Nasıl olur ya!" diye bağırdım ve ağlamaya başladım. "Kızım hastanedeyiz gelme eve git." dedi annem. "Hayır gelicem" "Gelmiyorsun" diye bağırdığında telefonu kapattı.

Ellerim titriyordu, kendime , hıçkırıklarıma hakim olanıyordum. Hızlıca Çınar geldi yanıma. Ondan destek almamı sağladı ve beni yoldaki banka oturttu. Ve önümde diz çöktü.

"Lavinia lütfen ağlama lütfen" diyordu. Ama ben kendimi durduramıyordum. Çınar fısıltı şeklinde çıkan sesiyle "Abine ne oldu?" diye sorduğunda daha da çok ağlamaya başladım. "Benim yüzümden, benim yüzümden oldu." dediğimde Çınar ellerimi tutup "Lavinia sakin ol, sen hiçbir şey yapmadın bizim yanımızdaydın" dedi. "Sorun bu Çınar, abim beni almaya gelirken kaza yapmış. Gene benim yüzümden ilk önce babam şimdi de abim. Keş-" Çınar sözümü sert bir şekilde kesip "Sakın sözünü tamamlama. Her insan yaşamaya değerdir." dedi. "Çınar abim iyileşir di mi?" dediğimde "Umarım, Lavinia" dedi ve sarıldı.

*

"Lavinia, hadi kalk gidelim evine" dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım. "Üzgünüm eve gitmelisin" dedi. Ve elimden tutup ilerlemeye başladı. "Evimin nerede olduğunu bilmiyorsun Çınar. Zorlama istersen" dediğimde bana dönüp "Söyle de bilelim" dediğinde kafamı sağa sola salladım. "Bunu yapacağım için üzgünüm ama sen kaşındın." dedi ve telefonumu eline aldı. Ve birini arayıp kulağına koydu. Ben ne yaptığını çözmeye çalışırken telefondaki açtı. Çınar "Merhaba Emel teyze" annemin ismini duyduğum an gözlerim fal taşı gibi büyüdü. O da omuz silkip devam etti. "Emel teyzeciğim ben Çınar Lavinia yanımda. İyi kendisi. Tek sıkıntı eve gitmek istemiyor ve ben de evinizin yerini bilmiyorum Lavinia da söylemiyor. Hmm anladım efendim. Çok isterim bana güvenebilirsiniz" buna benzer şeyler söyledi ve telefonu kapatıp bana uzattı. Sonra "Hadi bakalım Lavinia bu akşam benimlesin"

*

Eve girdiğimizde direkt odama gittim ve üstümü değiştirdim. Salona giderken abimin odasına gözüm takıldı. Kapıyı yavaşça açıp içeri geçtim. Yatağını gene dağınık bırakmıştı. Annem kızdığında bahane olarak da "Zaten geri yatacağım ne gerek var" derdi.

Yatağın üstündeki tişörtünü elime aldım ve kokladım. Parfümü çok güzeldi. Ve hiçbir zaman değiştirmezdi.

Karanlık odaya yavaş adımlarla Çınar girdi. Yanıma geldiğinde gözyaşlarımı sildi. Kendimi tutamadım ve daha çok ağlamaya başladım ve sarıldım.

Ne kadar öyle durduk bilmiyorum. Benden ayrıldığında öylece yüzümü izledi. Ben de onunkini izliyordum. Sonunda ayağa kalktığında ben de ayağa kalkıp peşine takıldım.

Salona geldiğimizde iki kupa kahve vardı. Ona dönüp "Gerçekten merak ettiğim bir şey var" dedim. O da "Sor" dediğinde "Annem sana benimle ilgilenmeme nasıl izin verdi? Kendisi aşırı pinpiriklidir. Hem seni de tanımıyor ki" dedim. O da gülüp "Imm o zaman sadece tek bir şey söyleyeceğim anlarsın. Tülay teyzenin çocuğu kim acaba?" dediğinde yanlışıkla "Oha! O annemin övüp övüp bitiremediği, keşke böyle damadım olsa dediği çocuk senmiymişsin?!" dedim. Bu dediğimi gerçekten büyük bir kahkaha atıp "Bu kadar sevildiğimi bilmiyorum. Ama bir şey itiraf edeyim ben de geçen güne kadar Emel teyzenin kızının sen olduğunu bilmiyordum. Ve annem seni gerçekten aynı şu cümlelerle övüyor bana." dedi ve ayağa kalkıp annesinin taklidini yapmaya başladı.

İlk başta kapıyı kapatmış gibi yaptı sonra beni de kendi yerine koyup yanıma oturdu. "Gördün mi oğlum? Ne kadar çalışkan kızları var. Dur hatta fotoğrafını göstereyim" dediğinde bana döndü ve dedi ki "Ben sürekli anneme gerek yok anne senin gelinin hazır zaten bir tek alınmayı bekliyor diye geçiştirirdim" deyince onun havasına bürünüp hemen havalı havalı "Annee gerek yok zaten gelinin hazır bir tek alınmayı bekliyor" diye onun taklidini abartarak yaptığımda kahkaha attı. "Oğlum göster kızı o zaman" dediğinde telefonumu çıkarıp ekranı öylece ona tuttum. O da "Burası bana kalsın" dedi ve elindeki kahveyi normal tutmaya başladı.

Ben de arkama yaslandım ve açık olmayan televizyonu izlemeye başladım. "Üzüntümü unutturmayı nasıl başardın bilmiyorum ama iyi ki unutturdun" dedim ve ona gülümsedim. O ise telefonuna çatık kaşla bakıyordu. Ben de merak edip "Kötü bir şey mi var?" dediğimde bana yakalanmış gibi bakıp "Aslında haberim var ama bu kötü mü bilmiyorum. Abin yoğun bakıma alınmış" dedi. Ve gerçekten artık dayanamayacağım noktaya gelmiştim.

"Her şey benim yüzümden. En başından annem bana hamile kalmasaydı b-" dediğmde "Böyle bir güzelliği doğuramazdı." dedi. Kafamı anlamaz bir şekilde sallarken "Sana o cümleyi kaç kere kurma dedim di mi Lavinia! Kurma! Kurma! Kurma!" diye bağırdığında neye uğradığımı şaşırdım. Canımdan çok sevdiğim abim bilmediğim bir hastanede canıyla cebelleşiyor, annem darmadağın, sevdiğim çocuk bana bağırıyor ve bunların sorumlusu benim...

LAVİNİA |yarı texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin