Gözümü yine zor bir sabaha açmıştım. Ancak bugünün diğerlerinden bir farkı olmayacağını düşünüyordum. Bunu bana düşündüren günlerdir alışık olduğum kalk ye uyu dinlenemeden kalk rutiniydi. Artık hayattan hiçbir beklentisi kalmayan ben kaderime göz yummuş bu acılarla dolu hayatı kabullenmiştim . Hem belkide böyle bir hayatı hak etmiştim.
Ben fransız asıllı jeon jungkook bir zamanların imrenilen soylusu güzelliği sınırları aşan kont . Bencil sadece kendini düşünen insanlarla sadece gönül eğlendiren yakışıklı zengin. Beni tanımlamaya hayli yeten bu cümleler dışında hiç bir şeydim .
Ta ki babamın saçma zevkleri sebebiyle tüm mal varlığını kaptırdığı başka bir arkadaşı yüzünden her şeyimizi kaybetmiştik. Sokaklarda yaşamaya mahkum edilmiş bir kaç parça kıyafet az miktar parayı bile ellerinden zor kurtarmıştık.
Bu kadarına bile razıyken aile bireylerimi tek tek kaybetmiştim babam sokaklarda yaşamaya dayanamamış olacak ki elimizde kalan tüm parayı alıp kaçmıştı . Annem ise ... bilemiyorum belki şu an benden bile kötü durumdaydı .
Hani insanın içinde her şeye rağmen kalan küçük umutlar vardır ya benimkileri tek tek almışlardı acımasızca . Bir gün yine bir sokakta otururken etraftaki insanlar kaçışmaya başlamış evlerine sığınmıştı bunun ne demek olduğunu bilmeyen ben ve annem öylece oturmuş gelenlere bakmaya başlamıştık .
At arabalarıyla yanımızda duran kirli sakallı , içmekten kıpkırmızı olmuş gözleriyle ve sigara içki karışımı kokan iğrenç bir adam bana yaklaşarak çenemde pis elleriyle tutup yüzümü kendine çevirmişti gülüşünü ele geçiren pis sırıtışı daha da büyüyerek resmen haykırmıştı.
Sonra arkasına dönerek birine seslendi 'joo hyuk gel de şu güzel oğlana bir bak işler bugün resmen harika bu çocuk en az 100 bin won a gider ' demişti duyduklarım bende şok etkisi yaratırken nasıl bir şeye karıştığımı sorguluyordum .
seslendiği adam yanıma gelerek bedenimi kontrol etmeye çalışmış ben de kendimi ondan kurtarmaya çalışırken aramızda küçük bir münakaşa gerçekleşmişti .
Anladığım kadarıyla ki hiç anlamak istemezdim bu adamlar insan kaçakçısıydı bir zamanlar gazetelerde okurken cık cık ladığım daha sonra gazeteyi bir kenara atarak kendi başıma asla gelmeyeceğini tahmin ettiğim olaylar .
Aslında herkes böyle değil miydi ? Kimse kimsenin acısını aynı şeyi yaşamadan anlamazdı , anlayamazdı.
Sonra aklıma okuduğum bir yazı geldi 'insan kınadığı şeyi yaşamadan ölmezmiş' .
Sonra bu zamana kadar nerede olduğunu sorguladığım sesim bana yardımcı olarak ilk konuşan adama döndüm ve ' çekin pis ellerinizi üzerimden bizi pis işlerinize alet etmeyin ve sen ' dedim ikinci adama dönerek 'o ellerin bir yerine girmesin dikkat et' gerçekten sanırım yeri geldiğinde susmayı öğrenmeliydim. Bir kaynağı olmayan özgüvenim şu an için çok gereksizdi.
iki pis adam birden kahkahayı basarken yapmacık güldükleri sanki belli olmuyormuş gibi birden gülmeyi kesmişlerdi. adının joo hyuk olduğunu öğrendiğim ikinci adam ilkine dönerek ' ağzı biraz fazla laf yapıyor ama hallederiz ' demişti.
İşlerin yavaş yavaş ciddileştiğini söyleyen bir tarafım gayet haklıydı çünkü joo hyuk nereden çıkardığını anlayamadığım ipi bariz bir şekilde bana bağlamak içi yaklaşırken annem bir bağırış koparmış ve resmen iki adamı yere devirecek kuvvette adamlara saldırmıştı bu fırsattan istifade ederek bende adamlara vurmaya başlamıştım bir süre sonra işler tam tersine dönmüştü.
Hadi ama adamlar resmen hayvan gücüne sahipti. Ellerinden kurtulana helal olsun.
adam bu sefer annemin vücudunda ellerini gezdirirken resmen çıldırmıştım bağırıyor , arkamda beni tutan adama vurmaya çalışıyordum ' çek ellerini ondan pis yaratık , yapma ' ama adam sanki haykırışlarımdan zevk alıyormuş gibi elleriyle anneme daha fazla dokunmaya başladı.
Annem ise artık hiç bir şey yapamayacak kuvvete ağlıyor ve çırpınıyordu.
Halimizi kim görse artık bir umut olmadığını anlardı.
Bunun üzerine bağırdım ' Tamam lanet herif ben gelicem sizinle zaten başından beri istediğiniz benim beni alın annemi bırakın .' demiştim . Bunu duyan annem yaşlı gözlerini gözlerime dikmiş kafasını iki yana sallayarak artık bağırmaktan kısılmış sesiyle yapmamamla ilgili bir şeyler söylüyordu.
Yaptığım teklif adamın dikkatini çekmiş olacak ki dudaklarını kulağımın arkasına sürterken bir şeyler mırıldanıyodu . iğrençti hayatımda birinden bu kadar tiksindiğimi hatırlamıyordum. bu adamın bana dokunması beni öpmesi şu an bana sarılıyor olması midemi kaldırıyordu . Ancak ben belkide annem için yapabilecek olduğum son şeyi yapmış ve onu korumuştum.
her ne kadar dışarıdan iğrenç biri gibi gözüksemde benimde duygularım vardı. Bende sevgiye ihtiyaç duyabilir birilerini sevebilirdim. En ağır suçlarda duygular yüzünden işlenmez miydi.
arkamdaki adam diğer adama seslenerek beni birlikte bağlamışlardı . Artık her şeyin bittiğini anlayan annem son bir güçle yanıma koşmuş ve belkide son kez bağırından kopardığı gümüş haçı avucuma bırakmıştı .
Eğer biri bana daha önce böyle şeyler yaşayacağımı söylese güler geçerdim. Sahip olduklarımın güvencesinde sahip olduklarımla övünürdüm ve yine sahip olduklarımı sandığım şeyler yüzünden bu haldeydim.(yn: ehehe ben bile zor anladım)
Belki daha alçak bir statüde olsak düşmek bu kadar can yakmazdı. Veya sırtımızı dayayabileceğimiz bir aile dostumuz olsaydı.
Siyasette cinayet vardı lakin cinayet işlemek yüksek statüde adam öldürmek değildi . Birinin işlerini elinden almak , itibarını düşürmek de gayet adamakıllı cinayetti.
Bugün ise bu cinayetin kurbanı bizim ailemizdi.
Eğilip annemin alnını öptüm kutsal avuçlarına öpücükler bıraktım .
bizler bunları yaşarken insanlar bizi kurtarmaya çalışmamış aksine tiyatro izler gibi camlarından izlemişlerdi.
Çünkü insan bencildi insanı en iyi insan anlardı ama kalkıpta acıya birlik olmazdı. Bu acıyı kendileri yaşamadıkları için dönüp arkalarına bakmaz ve yardım eli uzatmazdı.
Ben avucumda annemin mirası bileklerim kangıren edercesine sıkıca başlanmış bir şekilde karanlık at arabasının içine tıkılmıştım .
Yaşadığım azaplar o gün mü başladı yoksa zaten ben kocaman bir azap içerisinde miydim bilemiyorum. Bu kocaman karanlığın içinde bir anda soyludan köleye dönüşmüş belkide iğrenç bir insana hizmet etmek üzere satışa çıkarılmaya götürülüyordum .
Bir anda geldiğim durumun dehşetini farketmiş ve insanın ulaşabileceği en kötü psikolojide kahkaha atmaya başlamıştım bu duyanın mutlu olabileceği bir gülüş değildi bu duyanın bile canını acıtacak bir gülüştü bu tüm acıları içinde barındırıyordu.
Ben jeon jungkook bitmiş harap olmuş bir haldeydim .
gözlerimden yaşlar boşalırken bir deli psikolojisinde bağırdım kimsenin anlamadığını bilerek acı acı ;
'J'ai fini, mon dieu, sauve-moi de cette punition, pardonne à ce serviteur et montre-moi ta beauté.'
'Tanrım, beni bu cezadan kurtar, bu kulunu affet ve bana güzelliğini göster.'
BENİ DESTEKLER VE HİKAYEYLE İLGİLİ YORUMLAR YAPARSANIZ ÇOK MUTLU OLURUM
FİKİRLERİNİZİ ESİRGEMEYİN LÜTFEN
UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESCLAVE & Taekook
FanfictionSevgili Kim Taehyung köle pazarında gördüğü tavşan dişli çocuğu kendine hizmetçi olarak satın almıştı. Ama bilmediği tek şey bu çocuğun bir hizmetçiden çok asil bir soylu olduğuydu. Peki adını bile bilmediği acılar içindeki bu güzel yüzlü çocuk daha...