"hepsi benim suçum! Daha dikkatli olabilirdim! Beceriksizin tekiyim ben!"
"şşt hayır hayır, Hae Young. Sen elinden geleni yaptın, ben sana inanıyorum. Sakin ol." deyip güçlü kollarıyla beni sıkıca sardı.
"sen iyi bir doktorsun, biliyorum."
Sabah gözlerimi açtığımda salonda olduğumu fark etmiştim. Dün gece Jungkook'un bacağında uyuyakalmıştım. Gözlerimi yüzüne çıkardım ve izlemeye başladım. Nefes kesici yüz hatları vardı gerçekten, etkilenmemek elde değildi. Bir an için olabilme ihtimalimizi düşündüm, olursak nasıl olurduk diye. İçimden bir ses Jungkook'un bana karşı bir şeyler hissettiğini söylüyordu, onu dinlemeli miydim sizce? Neden benim için böyle fedakarlıklara girerdi ki başka?
Uyurken bile güzel görünüyordu, yoksa tanrı bizi rastgele karşılaştırmamış mıydı? Tesadüflere inanan bir insan olmamıştım hiç, bir an için her şeyin planlı olabileceğini düşündüm. Ama hemen sonra bu düşüncemden vazgeçtim. Jungkook bu kadar şeyi kendisi planlamış olamazdı.
Yoksa olabilir miydi?
Kirpikleri kıpraştığında onu izlediğimi fark etmemesi adına gözlerimi kapatıp uyuyor numarası yaptım. Başımdaki eliyle saçlarımı tekrar okşamaya başlamıştı, bu bir nebze olsun beni mutlu etmişti. Yanımda olması, dün gece beni teselli etmek adına büyük çabalar sarf etmesi de hoşuma gitmişti. Bunları düşündükçe gülümseme isteği her tarafımı kuşatıyordu ama bunu şuan yapmamalıydım. Birkaç dakika daha böyle durduktan sonra uyanıyormuş gibi yaptım. Daha fazla bacaklarına eziyet etmemeliydim, tüm gece bu vaziyette uyumuştuk.
"günaydın." dediğim esneyip. Anında elini çekti başımdan ve gülümseyerek bana aynı şekilde karşılık vermişti. Oturur pozisyona geldim.
"teşekkür ve özür dilerim." dediğimde kaşlarını çattı.
"ne için?"
Önüme gelen saçları elimin tersiyle ittim ve konuşmaya başladım. "dün gece benimle ilgilendiğin ve bacağına zarar verdiğim için." bir an için başımın pantolonunda bıraktığı izle göz göze geldi ve gülümseyerek ensesi kaşıdı.
"önemi yok, ikisi için de."
Gülümsemesi kalbime dokunmaya başlamıştı, tanrım böyle olması normal miydi? Eğer ondan hoşlanmaya başlıyorsam ben de, bu evde nasıl rahat edecektim? Hem hoşlanmak böyle bir şey miydi? Ona baktığımda, gülümsediğinde ya da bana dokunduğunda içimin kıpır kıpır etmesi ondan hoşlandığımın bir göstergesi miydi?
Başımı sağa sola sallayıp düşüncelerimden kurtuldum. Bugün hafta sonuydu, tatil yapacaktım. Yani tüm gün evdeydim. Yarın da nöbetim vardı. Maggie'nin sesini duymamla gözlerimi kapıya dikmiş, kollarımı açmıştım bana gelmesi için. Ama o direkt Jungkook'un kucağına zıplamıştı ve ben öylece kalakalmıştım. Jungkook bu durumuma gülerken bir yandan da Maggie'nin beyaz kıvırcık tüylerini okşuyordu. Ana okulundaki çocuklarına öğrettikleri gibi çiçek olmuş ikisini izliyordum.
"bana alışması uzun sürecek galiba." deyip Maggie'ye dil çıkardım buna karşılık o da bana havlamaya başlamıştı.
"iyi, ben de Murphy'i severim." deyip ayaklandım ve çıkışa doğru ilerledim.
"murphy!" diye bağırdığım sırada kucağıma zıplayan bir beyaz tüylü mavişle dengemi toparlayamayıp yere düşmüştüm. Murphy havlayıp küçük diliyle burnumu yalarken ben de popomun acısıyla yüzümü buruşturmuştum.
"yavaş oğlum, annenin canını acıttın!" deyip baş ucumda dikilen Jungkook'la yüzümü buruşturmayı kesip direkt göz teması kurmaya başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
black swan ⚘ jeon jungkook
Fanfiction"eğer beni kurtaramazsan seni de benimle beraber cehenneme götürürüm, doktor."