"bu sefer kimin hayatını kurataracağım?" dediğimde bana doğru yaklaştı.
"kendi hayatını."
"anlamadım?" dedim ayaklanıp. "kendi hayatımı mı kurtaracağım?" dediğimde göz kırptı. "aynen öyle."
Spor ayakkabımın yeni olmasından dolayı zeminle olan temasından çıkarttığı ses sinir bozucu olsa da bunu umursamadım. Sinirlerim geriliyordu.
"sen beni tehdit mi ediyorsun?!"
"ah, hayır hayır.." dedi koltuktan hemen kalkmadan önce. Daha sonra odada dolaşmaya başladı.
"az önce gelen hasta var ya hatırlıyorsun değil mi? Gözünün hemen altında küçük bir ben vardı?" dediğinde gözlerimi kıstım.
"ne bileyim ben, hastalarımı alıcı gözüyle incelemem, eğer boynunda zincir olanı soruyorsan, evet hatırlıyorum." dediğimde parmağını şaklattı. Neler dönüyordu şuan hiçbir şey anlamıyordum ve bu hem tedirgin olmama hem de sinirlenmeme sebep oluyordu.
"işte o, benim düşmanımın adamı seni takibe almış." gözlerimi sonuna kadar açtım. Neler diyordu bu?
"düşmanın mı, ne?"
"evet, düşmanım."
Ellerimi saçımdan geçirdim, camın önünde dolanırken.
"beni kandırıyor olma ihtimalin yüzde kaç?" dediğimde ellerini kaldırdı.
"yüzde sıfır. Ayrıca seni niye kandırayım ki? Seni eve attığımı falan mı düşünüyorsun?"
Sinirle güldüm.
"yok canım, neden öyle düşüneyim? Ayrıca senin düşmanının benimle ne işi olabilir ki?" dediğimde sedyeye oturdu ve omuzlarını indirip kaldırdı.
"seni evime girerken görmüş ve bizi.. anlarsın ya, sevgili sanmış olabilir."
Kahkaha attım. "sen benim hastamdın, ben de senin hayatını kurtardım. Bundan başka ne olabilir ki?" dediğimde kaşlarını çattı.
"dışarıdan öyle görünmüyor olabilir, güzelim."
Bu kadar rahat olması boğazına sarılma isteğimi kamçılıyordu.
"hayat kısa ve sen dost yerine düşman mı biriktiriyorsun cidden?" hahladım. Kolumu yakaladı ve peşinden yürümem için zorladı beni.
"anlarsın ya.. kötülerin düşmanı çoktur."
"sonuç olarak benimle geliyorsun." deyip merdivenlerden inmeye başladığımızda durdum. "hayır gelmiyorum, sen ve düşmanın beni zerre ilgilendirmiyorsunuz." Çatık kaşlarıyla yüzümü uzunca inceledi ve çekiştirmeye başladı tekrardan.
"en son Sang Min beni böyle çekiştirdiğinde 'imdat' diye bağırmadığım için rahatsız hissetmiştim. Şimdi bağıraca-"
Yoon Teyze'yi karşımda görmemle söyleyeceğim tüm kelimelerim boğazıma dizilmişti.
"Yoon teyze." gözleri parıldarken, Jungkook'a döndü. Jungkook da o anda kolumdaki elini elime indirmiş ve uzun kemikli parmaklarıyla elimi tutmaya başlamıştı.
"bu da kim?" diye sorduğunda Yoon teyze, Jungkook sevimli bir şekilde gülümsemeye başladı.
"hiç kimse-"
"sevgilisiyim efendim."
Kaşlarım çatık bir şekilde Jungkook'a bakmaya devam ederken neden böyle bir şey yaptığını anlamdıramıyordum. Bu çocuk cidden bugğn sinir katsayılarımı arşa çıkarmıştı.
"neler diyorsun?" dediğimde yanağıma öpücük kondurup geri çekildi. Yoon teyze bizi izlerken yüzünü birden buruşturdu.
"bu mafya kılıklıyı mı buldun cidden, Hae Young." dedi Jungkook'u alıcı gözüyle süzdükten sonra.
"benim oğlum daha iyiydi." dediğinde ortamı yumuşatmak adına güldüm.
"ben seninle konuşacağım, Yoon teyze. Her şeyi anlatacağım. Ama şimdi ufak bir işim var. Görüşürüz." dedikten sonra bu sefer ben Jungkook'u çekiştirmeye başladım peşimden. Bahçeye çıktığımızda da durdum.
"ne yapmaya çalışıyorsun?" dediğimde omuzlarını kaldırıp indirdi.
"ona ne demeyi planlıyordun?" yüzüne bakmakla yetindim.
Hastam, kuzenim belki de arkadaşımın sevgilisi ama sevgilim değil.
"bulurdum bir şeyler işte."
"teyzeyi sevdim." gözlerimi devirdikten sonra kollarımı göğsümde birleştirdim.
"neden mesai saatimin bitmesini beklemedin?" dediğimde kolundaki pahalı saatine baktı.
"mesain an itibariyle bitti."
"manyak olduğunu düşünmeye başlayacağım." dedikten sonra bilmem der gibi bir havaya büründü.
Yanımdan geçip otoparka doğru yol alırken konuştu.
"bilmem, belki de senin manyağınımdır."
Duyduğum şeyle şaşkınlığım artarken bunun şaka olma ihtimaline sarıldım. Kesinlikle benimle kafa buluyordu.
"ne dedin sen?" dedim peşinden ben de otoparka sinirli adımlarla ilerlerken.
"şakaydı."
•
"sen beni burada bekle, kıyafetlerimi hazırlayıp geliyorum." dediğimde kaşları çattı.
"evde vardı?"
"biliyorum, kendi kıyafetlerimi alacağım yine de." deyip arabadan indim ve hızlı adımlarla evime ilerledim.
Hızlıca bavulumu açıp içine alabildiği kadar kıyafet koyduktan sonra ikinci bavulumu aldım ve onun içine de iç çamaşırlarımla geceliklerimi koyduktan sonra ağzını kapattım. Döndüğüm anda Jungkook'un yüzüyle karşılaşmayı beklemediğimden ürpermiştim.
"sana arabada bekle demiştim?"
Gözleriyle yatak odamı süzmeye başladı.
"mutfak nerede? Susadım da." dediğinde "koridorun sonunda, solda." dediğim anda arkasını dönüp ilerlemeye başladı, tam kapının önüne gelince durdu. "güzel dekorasyon." arkasından bağırarak, hastane odamda söylediğim şeyi söyledim tekrardan.
"senin siyah duvarlarının aksine!"
O mutfağa gittiğinde bavullarımı dışarı çıkardım ve Jungkook'u beklemeye başladım. O çıktığı anda arkasından kapıyı kilitledim.
"tahminen ne kadar seninle kalacağım?"
Elimdeki bavulun birini aldı ve önden merdivenlerden inmeye başladı.
"bilmem, canım ne kadar isterse."
Bir mermi benim bu adamla tanışmama vesile olmuştu, üstelik onun evinde bir hafta kalmıştım şimdi tekrar kalıyordum. Bir de bilmediğim süre zarfı kadar!
jeongguk'un canı ne kadar isterse hae young anladın mı sksbsosb
vayy canına 11k ile 2k olduk bilee hepinizi seviyorumm<33
yeni bölüm için 100 oy 80 yorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
black swan ⚘ jeon jungkook
Fanfiction"eğer beni kurtaramazsan seni de benimle beraber cehenneme götürürüm, doktor."