Bölüm 8 'Astım'

1K 36 15
                                    

Multimedia da Efe var :)

Seni çok seviyorum Eylül.

Ada bu durumdan hoşlayanmayacak

Umrumda değil. Artik bir dk bile sensiz yaşamak istemiyorum.

Ben de seni seviyorum Berk.♡

Etrafımdaki sesler. Bağırışmalar. Uğultu gibi geliyordu. Yazışmalar. Tek düşünebildiğim o kağıttaki cümleler.

Seni seviyorum. Bu kelimeyi kaç gündür duyuyor veya okuyordum ve her geçen gün bu kelimelere olan nefretim daha da artıyordu. Insan bu kelimleri işitince mutlu olması gerekmiyormuydu? Efe'nin söylediğini çoktan unutmuştum. Içimdeki bir yerin en derinliklerine attım. Fakat Berk o kadar da kolay değildi onu içime atmak. Nasıl atabilirdim ki? Nasıl unutabilirdim yıllardır beklediğim anı? Okula nedenleri öğrenmek için gittim, fakat beynimde çoğalan sorular kalbime vuruyor gibiydi. Doğum gününde bana neden öyle yaptı? Kağıttaki yazışmaların olanlarla ne tür bir ilişkisi var? Eylül ve Berk birbirlerini seviyorlar öylemi?

"Ahh!!' Aniden bağırmam etraftaki seslerin susup bana bakmasına neden olmuştu. Ellerimi saçlarımdan geçirdim ve koşarak yetimhaneden çıktım. Elimde tuttuğum o kağıtta neler yazdığını beynim sanki bütün vücuduma yankı yapıyordu.

Seni çok seviyorum Eylül

Ada bu durumdan hoşlanmayacak.

Umrumda değil. Artik bir dk bile sensiz yaşamak istemiyorum.

Bende seni seviyorum Berk.♡

Beynimin içinde tekrar ediyordum bu cümleleri. Beynime sus emri veremiyordum. Benimle dalga geçer gibi tekrar tekrar söylüyordu.

Tahmin ettiğimden daha hızlı koşmuştum normalde 20 dk uzaklıktaki yere 10-13 dk da varmıştım. Hızla binanın içine girdim. Nefes nefese kalmıştım asansörün gelmesini beklerken biraz soluklanabilmiştim. Asansör geldiğinde kapı yavaşca açıldı ve bir adım attıktan sonra arkamdan bir el sertçe kolumu kavramıştı. Beni kendine çevirip göğüsüne yasladı. Konuşmasına gerek yoktu kim olduğunu anlamıştım bile. Çenesini kafamın üstüne koyarken daha da sıktı beni.

"Bir daha ağlamak istediğinde seni bu lanet terasa gelirken görmek istemiyorum." dedi ve belime sarılan eli bacaklarıma, boynuma sarılan eli ise sırtıma kaymıştı ve beni nazikçe kucağına aldı. Ben de hızla kollarımı boynuna dolarken yüzümü boynuna kapatmıştım bile. Efe yürümeye başladığında

"Herşeyin bir sebebi vardı Efe biliyorum işte."diye yorgun olduğunu belli eden sesimle fısıldadım.

"Şş tamam artık,düşünme bunları. Bir sebebi varsa da öğrenip sana söyleyeceğim."

"Söz mü?"

"Söz."

Sabahtan beri bir şey yemediğimi,karnım guruldayınca fark ettim. Şuan açlıktan daha önemli şeyler vardı tabi.

Artık Efe'nin yürümediğini fark edince gözlerimi açtım. Etrafıma baktığımda Efe'nin beni arka tarafa yatırdığını fark ettim. Anlamayan gözlerle ona baktım.

"Doğru düzgün uyuyamadın. Biraz uyumayı dene." dedi ve kapıyı kapattı. Sürücü koltuğuna yerleşirken kafamı onun koltuğunun arkasına çevirip yan döndüm. Dikiz aynasından bana bakıyordu. Sanki bir şey söylememi beklermişcesine uzun bir süre baktı. Fakat bakışmamız ben gözlerimi kapatıncaya denk sürmüştü. Arabayı çalıştırdığında gözümü biraz araladım ve dikiz aynasına baktım. Bana değil de yola baktığını görünce tekrar gözlerimi kapattım. Uyumamıştım zaten uyuyamazdım. Sadece biraz dinlenebilmek için gözlerimi kapattım ama bunun da pek işe yaradığı söylenemezdi. Araba durduğunda Efe aşağı indi. Benim kapım da açılınca geldiğimizi fark ettim. Gözlerimi açtığımda karşımda renkleri turkuazı anımsatan gözleri bana bakıyordu. Bakışmamız beni rahatsız edince hızla yattığım yerden kalktım. Bu hamlem ikimizin de kafalarını tokuşturunca ne kadar aptal olduğumu beynim bana tekrar hatırlattı.

ŞIZOFRENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin