Bölüm 2/Gizemli Hediye

25 2 0
                                    



"Eylüül, kalk artık hadi!"

Duyduğum sesle irkilmedim. Çünkü yaklaşık 15 dakikadır bu ve türevleri cümleler duymaktan bünyem bağışıklık kazanmıştı. Yavaşça gözlerimi araladım. Etrafa biraz göz gezdirdim. Odamın her karesine bakışlarımı değdirdim. Hafif hafif uçuşan perdeye takıldı gözlerim sonra. Gece uyumadan önce camı kapatmayı unutmuştum. Aniden odamın buz gibi olduğunu fark ettim. Bunun farkındalığıyla yorganıma biraz daha sarıldım. Üşümeyi seviyordum. Üstümde yorgan varken. Bu yüzden biraz daha izin verdim kendime. Öylece durdum yatakta. Evet genelde sabahları uyandığımda öylece dururum.

"Kızım her sabah şunu yaptırtma bana ya!" diyerek odama girdi annem. Sinirli değildi ama hafif sitem doluydu. Hafif. Odaya girdiği an soğukluğu fark etmişti. Direkt pencereye yöneldi. Evet annem bana göre daha iş bitiriciydi.

"Geç yattım anne açamıyorum kendimi." dedim. Kesinlikle doğruydu bu aralar bitmek bilmeyen bir uyku problemim vardı. Nedenini bilmiyordum. Sadece bu durumdan hoşnut olmadığımı biliyordum. Geceleri yatmak, sabahları da kalkmak hayatımın en büyük zorlukları haline gelmişti. Bunu en kısa sürede düzeltmeliydim. Seslice üfledim ve yorganı üzerimden attım. Annemi uyandığıma ikna edecek gülüşümü dudaklarıma yerleştirdim. "Hadi mutfaktayım ben, hazırlan sen de." dedi ve çıktı odadan.  Annem çıktıktan sonra sağlıklı düşünecek biraz zamanım olmuştu. Bugün sınavım vardı ve hiç bakmamıştım notlara. Okula geçince bakacağıma kendimi inandırarak içimi biraz rahatlattım ve banyoya yöneldim. Yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım, ufak bir çiş faslını atlattım ve dolabımdan kıyafetlerimi çıkardım. Seçtiğim tişörtün biraz buruştuğunu fark ettim ama şu an hiç ütü yapmakla uğraşamazdım o yüzden hepsini bir çırpıda giydim ve çantamı alıp çıktım odamdan. Mutfağa geçtiğimde bizimkiler kahvaltı yapıyordu.

"Günaydın ev halkı." dedim ve ağzıma bir tane zeytin attım.

"Günaydın kızım." dedi babam bir yandan da gazetesini okuyordu. Burnuma mis gibi kokular geliyordu. Annem yine döktürmüştü. Hemen bir peçeteye poğaçalardan ve kekten koyup sardım.

"Neli bunlar anne?" diye sordum poğaçaları göstererek çünkü Bora'ya da götürecektim ve Bora hayatta peynirli yemezdi.

"Merak etme patatesli hepsi. Bak şu reçeli de ayırdım ona götür birlikte yersiniz." dedi annem. Reçeli de kaptığım gibi aldım ve çıktım evden. Oyalanmaya pek vaktim yoktu, yoğun bir gün olacaktı. O yüzden hızlı hızlı yola koyuldum. Zaten Bora'nın evi bize baya yakındı. Bunu hatırlayıp bilmem kaçıncı kez şükrettim. Apartmana girdiğimde nefes nefese kalmıştım. Kendi kendimi telaşa sokuyordum gerçekten bu kadarına gerek var mıydı? Asansöre bindiğimde aynada kendime baktım, saçım baya kabarmıştı. Elimle biraz düzeltmeye çalıştım artık olduğu kadar.

Asansörden indikten sonra kapıyı çaldım açmayacağını bile bile. Uyanmış olması imkansızdı çünkü. Biraz bekledim ve açmayacağını anladığım zaman anahtarımı çantadan çıkardım ve kapıyı açtım. Tam da beklediğim gibi ses yoktu. Ayakkabılarımı çıkarıp mutfağa geçtim. Çantamdan poğaçaları çıkardım, reçeli bir kaba boşalttım ve kuru kuru yenmez diye de çay koydum hızlıca. Hala hiç ses yoktu. Yaptığım gürültüye bile uyanmamıştı.

Ceketimi çıkardım ev çok sıcaktı. Çay demlenirken Bora'yı anca uyandırırım diyerek odasına yöneldim. Her yer her yerdeydi tahmin ettiğim gibi. Bora mışıl mışıl uyuyordu. Etrafımda onu uyandıracak bir şey aradım ve yerden aldığım pantolonu üstüne fırlattım. İrkilip gözlerini odaya çevirdi ve benimle karşılaştı. Sessizce durdum ve bir tepki bekledim ama öylece baktı. Sonra yüzünü yastığına gömüp biraz bekledi ve hızlıca yataktan kalktı.

ZAMANSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin