4

691 65 47
                                    

Three Days Grace - Real You

       "Sorun ne? Yanlış olan ne? Sen kendini gizledikçe sana yardımcı olmam zorlaşıyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Sorun ne? Yanlış olan ne? Sen kendini gizledikçe sana yardımcı olmam zorlaşıyor. Biliyorsun değil mi?"

"Evet."

"Sorun ne?"

"Hiçbir şey."

"Sorun ne?"

"Hiçbir şey."

"Sorun ne?"

"Ne biliyor musun? İnsanlarla konuşamıyorum. İnsanların yüzüne bakamıyorum. Odamdan çıkmakta zorlanıyorum. Bunlar yetmezmiş gibi, genç bir kıza hayatı zehir etmek üzereyim. Kendimden nefret ediyorum. Aynaya baktığımda gördüğüm şeyden nefret ediyorum, gözlerimdeki ifadeden nefret ediyorum, insanlardan nefret ediyorum, sistemden ve sistemin çöplerinden, bankalardan nefret ediyorum. Başımızdaki insanlardan nefret ediyorum, gerçeklikten nefret ediyorum, siyasetten nefret ediyorum, sık sık tekrar ediyorum içimden, 'Siyaset kravat takmış cinayettir.' İnsanlara anlatacağım çok şey var, anlatamıyorum, hepsi içimdeki çöplükte birikiyor, birikiyor ve kirli bir dağ oluşturuyor. İçimdekileri insanların yüzüne kusacağım günü bekliyorum. Susturulmaktan nefret ediyorum. Boş insanların ön yargılarından nefret ediyorum, hayatın amacını bilmeyip bana hayatı anlatmaya çalışanlardan nefret ediyorum. Ağlama krizlerim çoğalıyor, konuşabildiğim kişiler bir elin parmak sayısını geçmez, şu hayatta umursadığım tek bir kişi var ve ben onu görmekten korkuyorum, benden korkmasından, benden uzaklaşmasından korkuyorum, susmaktan korkuyorum, unutulmaktan ve bana hediye edilen hayatı boşa harcamaktan korkuyorum. Her şeyden, herkesten korkuyorum işte."

"Korkağın tekisin."

"Tüm söyleyeceğin bu mu yani? Şuan sana bunları anlatırken bile neler çektiğimi biliyor musun?"

"Defol."

Sinirle bilgisayar ekranını kapattı. Mavi saçlı bir fahişeyle konuşmak neyine yarayacaktı! Rastgele insanları birbiriyle eşleyen bir internet sitesine üye olmuştu, tabii ki sahte bir isimle. Kamerasını kapatmıştı. İnsanlar onu görmediği zaman daha rahattı. Şansına, mavi olmasına rağmen bile kirli olduğu anlaşılan saçlara sahip bir genç kız çıkmıştı karşısına. Boynunda renkli çiçeklerden oluşan bir dövme vardı. Kolları oldukça kaslıydı. Keşke konuşmaları da kızın görüntüsü kadar güzel olsaydı. Bir daha asla ama asla böyle sitelerde dolaşmayacaktı. Zaten sırf derdini anlatabilmek için kendini tehlikeye atmıştı. Salaklığına küfretti. Aranan hackerlar listesinin başını çekiyordu!

Sandalyesinden kalktı, duvardaki saate baktı. Saat beşti.

"Nerede kaldı bu?" diye söylendi. Sonra, birinin kapıyı tıklattığını duydu. Gelmişti. Kapıyı açtı, tabii bunu yaparken dışarıyı göremeyecek kadar geride durdu. Üç senedir ilk defa dün çıkmıştı dışarı. Korkusunu yenmeye çalışmıştı. Yine de hâlâ korkuyordu, engel olamıyordu içinde büyüyen canavara.

Kapıyı açar açmaz içeri doğru uzanan bir çift küçük eli gördü. Bir poşeti tutuyorlardı. Poşeti hızla çekip aldı. Sinirliydi, kapıyı kapatmaya çalıştı hemen. Ama geç kalmıştı. Küçük çocuk hızlıca içeri girmeyi başarmıştı. Kapı gürültüyle kapandı.
"Mert, çık dışarı." diye fısıldadı sessizce. Bu çocuk her sabah erkenden kalkar ve ona yemek getirirdi. Buna karşılık olarak programlamayı öğreniyordu. Ama bugün, çok sinirliydi bay bilinmeyen. Küçük dostunun kalbini kırmak istemiyordu.
"Çık dışarı." diye soludu tekrar. Sesi daha yüksek çıkmıştı.
"Hiç bir yere çıkmıyorum. Sinirlisin sen. Kendine zarar vereceksin biliyorum. Burada kalıp sana yardım edeceğim." dedi çocuk sakince. O ise sakin kalamıyordu.
"Sana git dedim! Yalnız bırak beni!" diye bağırdı. Poşeti çocuğa fırlattı bilinçsizce. Ağlamaya başladı. Krize giriyordu yine. Poşetin içindeki konserve kutuları Mert'in kafasına denk geldi, çocuk hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ama ağlayışı sadece fiziksel acı yüzündendi.

Genç adam çocuğu görmüyordu bile, yere kapanmıştı. Çaresizce sayıklıyordu.
"Baba, baba..." Fısıltıları duyulamaz hâle geldi. Hıçkırmaya başladı. Kafası şiddetle ağrıyan çocuk yerden kalkmayı denedi. Genç adamın yanına ilerledi sürünerek. Onu kolları arasına aldı.
"İyileşeceksin." dedi fısıltıyla. Kolları arasındaki genç adamsa yıllar önce yaşanmış bir anısını tekrar yaşıyordu.
***
Yaprak uyandığında kendini Ege'nin yatağında buldu. Kızdı içinden arkadaşına. Kim bilir onu yatağa taşıyana kadar neler çekmişti. Ege ise sandalyesinde uyuyakalmıştı. Onun uyanmasını bekleyemeyecekti. Çıkmadan önce kahvaltı hazırlamayı düşündü. Belki Ege bunu görür ve mutlu olurdu. Ancak üşenip vazgeçti. Hem kabuklarını dökmeden yumurta kırmayı bile beceremiyordu.

Çantasını aldı, yatak örtüsünü düzelttikten sonra evden çıktı. Yürüyerek gidecekti. Yolda gördüğü tüm esnafa selam verdi. Tanımadığı kişilere gülümsedi. Tehlikeli gözüken insanların yanından yürüdü. Cebindeki paketli şekerleri yerlere saçarak evine kadar ilerledi. Demir kapının önünde durdu ve zile bastı.

Kapıyı annesi açmıştı.
"Hoşgeldin hayatım." dedi gülümseyerek ve kızına sarıldı. Kısa bir kucaklaşmanın ardından salona geçtiler. Annesi burayı ofisi olarak kullanıyordu. O bir psikologdu ve hastalarını evinde tedavi etmesinin onlara güven verdiğini düşünürdü. Bu Yaprak'ın işine geliyordu. Hafta içleri günde en az on tane aykırı insan görürdü. Şizofrenler, ergenler, sadece dertleşmeye gelenler, kişilik bozukluğu olanlar ve daha neler neler... Hepsi ile ilgili gördüklerini kağıtlara yazar ve dosyalardı. Hepsini fotoğraflardı. En sevdiği iş buydu. İnsanları araştırmak.

Annesi işine dönünce, o da koltuğa oturdu. Toprak oturmuş gazete okuyordu. İrili ufaklı bir çok makale vardı. Gözlerini tüm sayfayı kaplayan habere çevirdi.

"OKULU HACKLEDİ!
Kimliği belirsiz bir hacker, dün saat iki sularında okul sistemlerindeki tüm e-ödevleri ve devamsızlıkları sildi. Geri getirilmeleri için çalışmalar devam etmekte, öğrenciler ise durumdan memnun."

***
"Mert." dedi sakinleşince. "Senden bir şey isteyeceğim." Çocuk şaşırmıştı. Çünkü bu genç adam ondan yemek dışında hiç bir şey istemiyordu. İlk defa böyle bir şeyle karşı karşıyaydı.
"İsteyebilirsin." dedi merakla.
"Psikoloğa gitmem gerek." Nefes aldı. "Aslında aklımda biri var, benim için onun ismini öğrenebilir misin?"

 "Aslında aklımda biri var, benim için onun ismini öğrenebilir misin?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
XHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin