Criminal*

215 11 6
                                    

ATEŞ’TEN;
Telefonun alarmı artık uyanmamız gerektiğini söylerken, diğer tarafıma döndüğümde bu uyarının sadece benim için olduğunu anladım. Lara çoktan uyanmıştı bile.  Bu kadar enerjiyi o küçük bünyeye nasıl sığdırdığını anlamak için hala sorguluyordum. Alarmı kapatmamdan anlamış olacak ki, gene “Mutluluk” timsali gibi kahkaha saçarak gelip yanağıma büyük bi’ buse kondurdu. “Kalksana koca bebek, yemek hazırladım.” Deyip kıkırdarken ne kadar sinir bozucu bi mutluluğa sahip olduğunu düşündüm. Bu sabah eski sevgilisine mor bi hediye vermiştim. Bunu unutmuş olması imkânsızdı. Sadece bilmezden gelip beni yatıştırmaya çalışma çabalarına şahit oluyordum.  Bu kadar salvoya nasıl dayandığımı sorsam da kendime,  bundan şikâyetçi olduğum pek söylenemezdi. Mutfaktan tabak sesleri gelirken, o kadar “şıngırdatması”  bana “Artık kalk.” deme şekli olduğunu anlayacak kadar tanımıştım onu. Koltuktan bedenimi kaldırdığımda, gülümsemiştim. Ben. Uyanmış ve gülümsemiştim. Bu her ne kadar imkânsız gibi dursa da, üzerime sinmiş Lara kokusu en büyük açıklamaydı. Bu evdeyken tek sorunum Lara’ymış gibi geliyordu. O da küçük bi problem yumağıydı sadece. Sorunlar ondan dolayı da çıkmıyordu. Saftı. Ne yaptığını bildiğinden emin bile değildim. Sadece çok konuşuyor ve çok gülüyordu. Tefeci bi babayla bu kadar mutlu olma nedeni neydi acaba? Ben miydim yoksa?

Ve körle yatan şaşı kalkardı. Onun gibi düşünmeye başlamıştım. Bu alışılmadık ve tuhaftı. Aslında kız gibi düşünmek, iğrençti desem kaba mı olurdum. Bu kadar detaycılık sonuç odaklı bi beyni bozmaya yeterdi. Bu yüzden iğrenç denebilirdi. Belki biraz.

Aybars’ı arayıp onun “Nerelerdesin?” zırvalamalarını dinledikten sonra, Karaoke’ye geleceğimi söyledim. Mekânı kontrol etme yöntemim buydu. Daha reşit bile olmamış, ergen kokaincilerin gelmediğinden emin olmalıydım.  Onay alıp, Aybars’ın annem rolünü üstlenme aşamalarını bitirdikten sonra telefonu kapattım. Mis gibi yemek kokularının, “telefonu kapat “telkinleri vermediği de söylenemez tabi. J

Mutfağa gittiğimde, tavşan tulumu giymiş Lara’yı görünce rüya da olup olmadığımı düşündüm. Çok komik dans ediyor oluşu da cabası. “What does the fox say?” Hayal gücü gözlerimi yaşartmalı mıydı? Tavşan tulumu içinde, tilki ne söylüyor şarkısı mırıldanan problem yumağı? Öksürüklerim “Buradayım mal, seni izledim ve çok komiktin” alaycılığında çıkarken, avuç içini alnına vurup “Rezilll” demişti.

“Gardırobun da siyahlar hâkimken evde böyle takılıyordun demek, hain” deyip kahkaha attıktan sonra, yüzünde ki kırmızılık daha da neşelendirmişti beni.

“Bunu annem almıştı, doğum günlerim ve mutlu olduğum günlerde giyerim,” deyip dudağını kemirdi. Tam bi tavşan. J

“Doğum günlerin?” diye sordum.

“Ben küçükken annem ve babam bi anlaşma yapmışlardı. Doğum günümde ses yükselmeyecekti, kavga yasaktı o günde. O yüzden, doğum günümde mutlu rolü yapardık ailecek ve ben tavşan olurdum. Annemde geçen yıl almış bu tulumu, hatırlayıp gülümseyeyim diye. “  iç çektikten sonra bu konuların ona verdiği zararı daha fazla anlamıştım.

“Tavşan? Küçükken de çok konuşup beyin kemirir miydin?” deyip konuyu değiştirirken, onu güldürebilmiş olmakta hoşuma gitmişti…

2 saat sonra;

“Hadi Lara, oyalanma.”

“Geliyoruuum..”

Ayakkabılarımı giyerken, önümdeki bedeni hissetmemle kafamı kaldırdım, nasıl olmuşum diye kendi ekseninde dönen bi şapşal vardı karşımda.

“O üstünde ki benim tişörtüm mü acaba?” diye sordum.

“Kokunu seviyorum.”  Dedi ve omuz silkti.

Kanlı ÖpücükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin