O gece Hoseok Jimin'in yanına gidince hiç bir şey sormamıştı ki sorsa da açıklama yapacak hali yok gibi görünüyordu. Taehyung ise dediğini yapmış gece Jungkook'u evine götürüp onunla kalmış ve ertesi gün diğerlerine de haber edip Jungkookla Jimin'in evine gelmişti. Jungkook'un çenesindeki morluk ve patlamış dudağını görmemek mümkün değildi.
"Jimin nerede?"
"Uyuyor ve uyandırmasak daha iyi."
"Sorun ne?"
"Sorun şu ki sevgili abiciğim Jungkook ve Jimin..." diye başlayıp iyice kıstığı gözlerindeki şüpheli bakışlarla Jungkook'a döndü. "Sevgili değilsiniz?"
"Hayır." diye cevapladı Jungkook onu dümdüz bir sesle.
"Ama yatıyorsunuz?"
"Sadece birkaç kez." Merdivenlerden gelen sese döndü herkes.
"Gel Jimin." dedi Taehyung diğer koltuğu işaret edip. "Otur." Ardından tekrar Jungkook'a döndü. "Kaçında ayıktın?"
"Bu da ne demek şimdi?" diye çıkıştı Jimin.
"Lütfen Jimin." deyip elini kaldırarak susturdu onu, Jin.
"Hiç... Hiç birinde."
"Bunu yapabildiğine inanamıyorum." deyip arkasındaki kanepeye çöktü Hoseok.
"Bunu konuşmuştuk." diye söylendi Jin sinirle.
"Sen biliyor muydun?"
"Haydi ama Jimin'e nasıl baktığını fark etmediğinizi söylemeyin!" Etrafındaki alık bakışları süzdü bir süre. "Fark etmemiş olmanız imkansız!" diye inanmaz bir ifadeyle söylenmeye devam etti.
"Neler oluyor?" Aralarında geçen konuşmadan bir şey anlamayan Jimin kim konuşursa ona dikkat kesiliyordu.
"Sen benimle gelsen iyi olur Jimin." diyen Namjoon Jimin'i oturduğu yerden kaldırdı ve tekrar yukarı çıkardı. Jin de başıyla peşlerinden gitmesi için Hoseok'a işaret etti. Burayı bırakırsa Yoongi ve Taehyung'un Jungkook'u hırpalayacağını biliyordu, ki şu hali bile gece Taehyung'un rahat durmadığının bir kanıtıydı.
Yukarı çıktığında Namjoon ve Jimin'in seslerinin geldiği odaya girdi o da. Odada koyu kahverengi bir masa ve iki krem rengi koltuğun dışında büyükçe, mavinin çeşitli tonlarından oluşan bir halı vardı sadece.
Namjoon masadaki çalışma sandalyesine oturmuş, sandalyenin esnekliğininin izin verdiğince geri yaslanmış ellerini başının arkasında birleştirmişti.
Koltuklardan birinde oturan Jimin'in meraklı bakışlarıyla kesişmişti Hoseok'un bakışları odaya girer girmez. Hemen gidip diğer koltuğa oturdu.
"Jungkook'tan hoşlanıyor musun?" diye bodoslama konuya giriş yaptı Namjoon.
Affallamış görünüyordu Jimin. Olumlu ya da olumsuz bir yanıt vermedi.
"Sessiz kalıyorsun. Bak..." deyip yaslandığı yerde geriye kaykılarak sallanmaya başladı. "Jungkook iyi bir arkadaştır. Senelerdir tanırız birbirimizi ve birimizin başı dertte olsa kendini asla düşünmez yardım eder elinden geldiğince. Ama seninle farklı... Konuyu dağıtıyorum... Hoseok sen anlatsana." deyip topu diğerine attı.
"Jeein." dedi konuyu çok uzatmaya gerek duymadan. "Jungkook'un eski sevgilisi."
Hoseok, söylediği ilk sözcükle anlatmıştı konuyu aslında. Jungkook'un o ismi söylediği şimşek gibi sarhoş anılarından sıyrılıp gelmişti içinde bulundukları şu ana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beside You
Fanfiction'Ya gidecek, ya ölecek!' Ailesi bir trafik kazası sonucu öldüğünde Jimin henüz üç yaşındadır ve bu kazadan sonra dayısı onu Kanada'ya götürmüştür. 19 yaşında reşit olur olmaz dayısına Kore'ye dönmek ve eğitimine orada devam etmek istediğini söyler...