"Belden aşağım sevinçler hazlar, belden yukarımsa tasalar, kuruntular içinde.„
Lolita, Vladimir Nabokov
Duygular.
Sonsuzluğa uzanan ışık hüzmesi gibiydiler.
İstediği zaman yön değiştirir, istediği zaman ise insanları...
Çoğu günahsız beden, duygular sayesinde yakmıştı amel defterini. Kararsız bedenleri yörüngesinden çıkartırdı, ruh değişimleri.
Gözlerim acının merkezi iken duygular sayesinde kalbim yanıp kavruluyordu. Ruhum bedenimde ki prangalarından kurtulmak için can çekişiyordu.
Sensiz geçen her geceye lanet ederken, sayın acılarımın sahibi adam, kendimi sana ait kılmak için illa duygularımı şeytana mı satmalıydım?
Yoksa senin gibi Kirâmen Kâtibin meleklerinin işine son mu vermeliydim?
Sen, kirpik uçlarımda kendini asarken ben her ağladığımda seni boğdum! Her gözümü kırptığımda depremlerle seni bir harabeye çevirdim! Her uyuduğumda kirpik uçlarımda ki hançerlerle seni delik deşik ettim. Ama sen ölüme olan aşkından vaz geçmedin.
Bana olan sebepsiz duygularından geçtiğin kadar.
~\~
Suyu yavaşça kapattım. Camları tamamen buhar olan kabinden minik adımlarla dışarı çıktım. Çırılçıplak havlunun olduğu yere ilerlerken sular, kalçalarımın altında biten saçlarımdan yere doğru intihar ediyordu. Masmavi gözlerim kızarmış, mermer cildim üzerine ölüler gömülmüş gibi beyazlamıştı.
Temizlenmiştim.
Yaşanan olaylı günün gecesiydi. Düşüncelerim ile boğuşurken uykuya yenik düşmüştüm ve uyandığım gibi aklıma ilk gelen şey banyo yapmaktı. Pis durmaktan nefret ediyordum. Küçük bedenime bi hayli büyük gelen havluyu tam dört kez dolamıştım. Saçlarımı da arla zorla havluyla sardıktan sonra minik adımlarla içeri geçtim. Giyinmek yada saçımı taramak çok zor geliyordu onun için sadece altıma siyah bir kilot geçirip kafamda ki havlu ile bir sadrazam havasıyla kendimi yumuşacık yatağa bıraktım.
~\~
Sabah uyandığımda siyah çarşafı boynuma kadar çekilmiş bir vaziyette buldum. Yorganı hızla üstümden atınca bide üzerime giydirilmiş bir tişört gördüm. Kendimi yokladığımda neyse ki iç çamaşırım hala üzerimdeydi.
Ahh düşünceli cici babacığım, nasıl da sever minik kızını.
Kafamda ki havlu düşmüş, saçlarım karman çorman olmuştu. Bunları nasıl indirecektim hiç bilmiyordum. Yataktan kalkıp banyoya ilerledim. Lavabonun altında ki dolaptan tarak ve bir saç spreyi çıkarttım. Dudaklarımı aşağı doğru sarkıtıp, kaşlarımı kaldırdım ve başımı bilmiş bilmiş aşağı yukarı salladım.
Adam bunu bile düşünmüştü be!
Spreyin tahminen yarısını kafama boşalttıktan sonra yavaş yavaş taramaya başladım. Yarım saatlik uğraş sonucu azda olsa insan saçı gibi görünen kafam ile aynaya bakıyordum. Tarağın üzerinde kalan bir top saç telimi de bi kağıt havluya sarıp çöpe attım. Ardından banyoyu ve odayı terk edip aşağı indim. Mutfağa doğru ilerlerken karşıma çıkan masada mükellef bir kahvaltı sofrası vardı. Ama bilin bakalım kim cici babacığını kızdırmak için hiç bir şey yemeyecekti?
Evet, o salak bendim.
Masayı es geçip tezgahın üzerinde duran sürahiye doğru ilerledim. Büyük bir bardağın yarısına kadar su doldurup kafama diktim. İşte o esnada belime dolanan bir çift kol vardı. Cici babacığım galiba bana arkadan... Öhöm öhöm nerde kalmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şan-ı Şer/Masum (Şan-ı Şer Serisi 1. Kitap)
Ficção AdolescenteSana neden şan-ı şer dediklerini biliyorum galiba. Neden? Çünkü senin isminin bile anıldığı yerde kan dökülüyor... ~\~ Yetimhaneye daha yeni doğmuşken bırakılan, kendini güçlü zanneden fakat sevgiye aç, muhta...