"İblis Doppo bizi kesin sınıfta bırakacak."
Elimdeki karton bardağı kulağımdan çekip ağız hizama getiriyorum.
"Aptal Akutagawa. Adam bizi okuldan göndermek için gün sayıyor. Boş kağıt versem de bırakamaz. Var mısın iddiasına?"
Koridorun diğer ucunda duran Aku'nun göz devirişini görüyorum. Erkekler ve kızlar tuvaleti kapılarının arasında yerde oturuyor. Pislik herif. Benimle konuşmaya çalışırken aynı zamanda tırnaklarını temizlemekle de uğraşıyor. Gittiği her yere taşıdığı siyah sırt çantasının içinden aseton eksik olmazmış. Yedi senenin ardından yeni öğrendim bunu.
"Siktir git Nakahara. Bırakmazsa bile dönemi bize zehir eder. Sanki yeterince etmiyormuş gibi."
Bu konuda haklı. Sağda solda sürterek geçireceğimiz zamanları Kunikida'nın zehir etmesini istemiyorum. Şimdi bile Emo Aku'yla çatıya çıkıp dönemin ilk otunu çekmek yerine yalnızca bardaklarla konuşabiliyoruz.
Saçmalığa bak.
"Oi, Aku. Karnım aç. Nakitin var mı?"
Elbette var. Benim de arkamda Buddha olsaydı benim de tomar tomar param olurdu.
"Hayır, yok."
"Uydurma."
"İnanmıyorsan gel al o zaman."
Ona baktığımdan emin olduğu sırada dilini çıkarıp havayı yalıyor. Dedim ama ben. O evde beyni yıkandı iyice.
Orta parmağımı gösteriyorum. Sırıtıp bardağa doğru hırlıyor. Manyak herif.
"Şekerim ve tansiyonum yerlerde geziyor Ryuunosuke. Sabrım da öyle."
En son dün bir şeyler yemiştim ve yediğim sıralar güneşin henüz batmamış olduğuna eminim. Kalitesiz hayat standartları. Düzensiz yaşam ve zararlı alşkanlıklar. Aynen öyle.
Saçlarını elleriyle dağıtıp ayağa kalkıyor. Aramızdaki üç metre bana yukarıdan bakıyor oluşunu anlamama engel değil. Bu bakış 'demek yine aptallık ettin' bakışı. Odama aldığım kırmızı kırmızı ışıklandırmayı biliyor.
"Çantamın altında bir yırtık var. Telefonum orada. Kılıfını çıkarırsan hedefine ulaşırsın hayatım."
İpi kopardıktan sonra karton bardağı çöpe atıp tuvalete giriyor. Kızlar tuvaletine ama. Kızların çığlıklarını duyuyorum. Sonra hiç bozuntuya vermeden kızlar tuvaletinden çıkıp erkekler tuvaletine giriyor. Aptal Akutagawa. Hep böyleydi bu.
Göz devirip ellerim cebimde sınıfa yürüyorum. Sabahki kadar üşüdüğüm söylenemez fakat eldivenlerimi çıkartma niyetinde değilim. Doppo bozuntusu kızdı diye dil piercingimi de çıkartmayacağım. Boynumu saran kolyeleri de. Saç uzatmama da karışamaz. İstersem sakal bile bırakırım. Diktatör ruhlu herif.
Kunikida Doppo'nun okulumuza getirdiği bir diğer iyileştirme uygulaması da telefonların toplanması. Bugün ben de kaybedenler kulübündeyim. Arada kafasını kullanan Aku ise eski telefonunu veriyor. Doppo bunu henüz keşfetmedi. Eğer yeni telefonunu öğrenirse okuldaki herkes bizim emonun canına okuyacağının farkında.
Sürgülü kapıyı kaydırıp sınıfa giriyorum. Dalgınım ama. Gevşek gevşek hareketler yapıyorum. İlk ders arasında bağlasanız bile sınıfta duran olmaz. Bizim nesli kimse evde beslemiyor çünkü. Herkes okulda kahvaltı yapıyor.
İşte bu yüzden gevşek gevşek, sallanarak hatta ıslık falan öttürerek giriyorum sınıfa. Keyfim yavaş yavaş yerine geliyor çünkü benim de karnım doyacak. Öyle bir ruh halindeyim.