Kadirhan Ayter - Delip Geçer
-
Şüphelerimde yanılmıyorum.
Sahiden, videolar yüzünden mağdur olmuş insanların hep Dazai Osamu'nun yakın çevresinden insanlar olduğunu öğreniyorum. Kimisi hala görüştüğü ortaokul sıra arkadaşı çıkıyor kimisi ise Dazai'ın Fyodor'la gitmeyi alışkanlık edindiği kumarhanenin sahibi. Bir tanesiyle genelev maceraları falan var. Bir diğeriyle hep aynı bara içmeye giderlermiş. Kimisiyle birlikte oturup şiir bile yazmış. Yazdıkları basılmış ama sonradan yasaklanmış. Biri favori şarapçısı, biri üstünden çıkartamadığı trençkotunun terzisi.
Yani hepsi uzun vadede Dazai'ın oldukça içli dışlı olduğu elemanlar. Tüm bu bilgileri edinebiliyor oluşumuz da koyunların asıl gücü işte. Yine de bir noktada yetersiz kaldığının farkındayım.
Ancak bu kadar bilgi bile biraz daha çatışmama yetiyor kafamın içindeki Dazai profiliyle.
Tanrı aşkına, bu herif lise son sınıf öğrencisi. Tamam, ben de sıradan bir liseli gibi yaşamıyorum ama bu kadarı da çok fazla. Farelerin şeytanı olduğunu sindirmekte bile hala zorlanırken tüm bunları öğrenmek darbe üstüne darbe yememe sebep oluyor resmen.
"Geneleve gidiyormuş bir de. Peh! O çüksüzü kim alır geneleve be?"
"Sesli düşünüyorsun gerizekalı. Okuldayız. Doppo delisi her yerden çıkabilir."
Önceki ders girmiş olduğumuz matematik sınavında yalnızca adımı yazıp kağıdı teslim etmiş olsam da zerre kadar düşünmüyorum bununla ilgili. Son bir haftayı Dazai ve çevresi hakkında uyku bile uyumadan araştırma yapmış olmamla harcamanın boş kağıt vermem üzerinde çok bir etkisi olduğunu sanmıyorum. Sonuçta matematikten aldığım en yüksek not yirmi yedi oldu şimdiye dek. Bu yüzden kafaya taktığım şey bu değil. Kafaya taktığım şey, Dazai. Onun hakkında öğrendiklerim ve hiç fire vermemişken sınav günü okula gelmemiş olması.
Çıldırmak üzereyim.
"Gidiyorum ben ya."
"Lan salak Chuuya, biyoloji sınavı var daha nereye gidiyorsun?"
Harika. Cidden. Demek biyoloji sınavı da bugün ve bizim Dazai Osamu buna rağmen gelmedi. Çok güzel.
"Deneme sınavı değil mi zaten bunlar oğlum? Gidiyorum işte. Sikerler denemesini de okulunu da."
Telefonumu kaptırmadım bugün. Okul çantam da yok. Bu sene cebimde taşıdığım kalem ve silgi dışında hiçbir şey getirmedim okula gelirken. Kendimi sürüklüyor olmam oldukça yeterli bence. Bu yüzden oturduğumuz ağaç altından kalkıp arka bahçedeki demir parmaklıkların eksik olduğu yerden sıvışmam birkaç dakika sürüyor sadece. Öğretmenler odasının pencereleri buraya bakıyor. Kunikida Doppo'nun okuldan kaçışımı gördüğünü fark ediyorum. Yüzümde oldukça yapmacık bir gülümsemeyle ona karşı reverans yapıp uzaklaşıyorum okuldan.
Bilincinde olmadan bir süre yürüyorum. Dudaklarımda bir dal yer ediniyor ancak çakmağım olmadığını hatırlıyorum. Yeni bir tane almaya da niyetim yok hiç. Dalı kırıp kanalizasyon mazgallarından birinin içine atıyorum.
Dostoevsiki: öğrendiklerin izin verdiklerimizle sınırlı kalacak, kızıl. eğer ki bana gelmiş olsaydın, sırf yok oluşunu izlemek için bile sana onu anlatabilirdim.
Kaçıncıya olduğunu bilmeden bir kez daha okuyorum adı lazım değilin gecenin bir yarısı attığı mesajı. Duyduğum korna sesiyle sokağın ortasında dikildiğimi anlayıp kaldırım taşlarına oturuyorum. Mesajı alışımdan saatler sonra parmaklarım neredeyse bilinçsizce klavyenin üzerinde geziyor.