7: nightmare

706 66 78
                                    

23:47

haechan: pişşt

uyudun mu?
(görüldü 23:58)

seolyi: kitap okuyorum

haechan: aşağı in,

sıkıldım

seolyi: ama kitap-

haechan: hadi ama!

ağaç olacağım birazdan(!)

seolyi: öff

pekala...

Üzerime lacivert hoodie'mi ve paçaları lastikti siyah eşofmanımı geçirip saatin neredeyse 12 olması ve aile fertlerinin hepsinin uyuması yüzünden parmak ucunda holden geçip anahtarımı alarak dışarı çıktım. Merdivenleri inerek aşağı indiğimde Haechan motorsikletine yaslanmış beni bekliyordu. Bir saniye, motorsiklet kullanabiliyor muydu? Daha da önemlisi onun motorsikleti mi vardı?

Göz göze geldiğimde sırıtarak bana baktı. Yaslandığı yerden doğruldu ve anahtarını akrobatik hareketlerle elinde çevirmeye başladı.

"Daha şık giyinirsin diye hayal etmiştim(!)" Gözlerim üzerimdeki hoodie ve eşofmanda gezindikten sonra onun üzerindekilere baktım. Yakası köprücük kemiklerini ortaya çıkaran siyah tişörtünün uçlarını belindeki zincir kemeri ile dizleri yırtık pantolonunun içine sokmuştu. Üzerindeki siyah deri ceket görünüşüne farklı bir hava katarken saçları dağılmıştı fakat yüzündeki gülümsemede bir santim eksiklik bile yoktu. Sokak lambasının turuncu ışığında gözleri parlıyordu. Bembeyaz dişleri ortaya çıkarken sağ elinin ince ve kemikli parmaklarını ensesine götürdü. Yüzündeki benler özenle esmer tenine yerleştirilmişti ve kirpikle#rinin gölgeleri tombul yanaklarına dökülüyordu. Bu haliyle onun resmini çizmek ve duvarıma asarak sürekli onu izlemek istiyordum. Sapık mıydım ben?

"Ben, parka falan gideriz diye düşünmüştüm..."

"Ah(!)" Elini ensesine atıp, oradan saçının içinde daldırıp gezdirmişti. Kalbim göğüs kafesimi delip dışarı çıkacakmış gibi atıyordu. "Neyse, ben üzerimi değiştiririm o zaman." Arkasını dönüp motorsikletine binip kaskını kafasına geçirdi.

Yanlış bir şey yapmıştım fakat neyi yanlış yaptığımı bilmiyordum. Nereye gidecektik ki? Kulüp? Bar? Sahil? Randevu? Hadi canım! Sende(!)
"Binmiyor musun?" Duyduğum yumuşak sesi ile irkilip kafamı yerden kaldırıp ona baktım. Kaskının arkasından bana soran gözlerle bakıyordu. Sanki bu komutu bekliyormuş gibi ona doğru ilerledim ve uzattığı siyah kaskı alıp kafama geçirdikten sonra ellerimi beline koydum. "Sıkı tutun."

Motoru çalıştırırken dediğini yaptığımda dışarı verdiği nefesini duymuştum. Gülümsüyordu. Bende hafifçe gülümsedim ve kaskımın sağ tarafını sırtına yasladım. Huzurlu bir şekilde yolda ilerliyorduk. Yüzüme çarpan soğuk rüzgar içimi ferahlatırken kaskın altından omuzlarıma kadar uzanan saçlarımın uçlarını boynuma çaptırıyor ve gıdıklandırıyordu. Dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken yerimde hafifçe kıprıdandım. "İlk defa motorsiklete biniyorum."

"Nasıl bir his?"

"İçimi kıpır kıpır ettiriyor ve, nefes kesici."

"O zaman her akşam seni bir yerlere çıkarmam da sakınca yok?"

"Elbette var! Bir lise son olarak ders çalışmam gerek Donghyuck. Sanada tavsiye ederim."

"Hey! Biraz 18 olmanın tadını çıkar. Hep ders, ders, ders... Gençlik yıllarını derslerle çöpe atma, ne istiyorsan yap çünkü ileride fırsatın olmayacak."

"Sanki o zamanları yaşamışsın gibi konuşuyorsun."

"Etrafımda çok fazla örnek var. Örneğin edebiyatçıya bak; adam gelmiş kırk yaşına, düşündüğü tek şey emeklilik maaşına ne kadar zamanı kaldığı. Ben öyle bir hayat yaşamak istemiyorum, hayatı sevmek istiyorum. İstediğimi istediğim an yapabilmek istiyorum, mutlu olmak istiyorum."

Kafamı kaldırıp arkadan ona baktım. Vücuduna orantılı omuzlarını üzerinde duran siyah deri ceket ona asilik katmıştı. Bacaklarını saran siyah dizleri yırtmaçlı pantolonu ince ve uzun bacaklarını ortaya çıkarıyordu.

Motorsiklet yavaşlayarak lüks fakat bir o kadar da sade bir evin önünde durduğunda yavaş haraketlerle indim ve kafamda yaklaşık 15 dakikadır beni rahatsız eden kaskı çıkardım. Benden önce inip kaskını motorun aynasına asan Haechan gülümseyerek bana bakıyordu. Kollarını iki yana açarak eve döndü. "Lee Malikanesine hoşgeldiniz Seolyi Hanım."

Önümdeki beyaz, sevimli ama modern eve bakarken ağzım açık kalmıştı. Bu ev hayalimdekinden daha sevimli bir şeydi ama... "Bu hayalimdekinden daha sevimli ama..."

"Annem istedi, onun tarzında. Ben ve babam daha çok koyu renkleri seviyoruz."

Başımı hafifçe sallayıp ona döndüğümde gülümseyerek bana bakıyordu. Bende gülümsedim ve önden beyaz çitlerin ardındaki bahçeye girdi, bende onun peşinden. Yeşilliklerin içinden geçerken kokusunu içime çekiyordum. Gece olduğu için daha da güzel korkuyorlardı. Haechan cebinden anahtarını çıkarıp kapıyı açtı ve eli ile içeriyi gösterdi. "Girsene, annemler yok. Arkadaşları ile akşam yemeğine çıktılar."

İçeri girdiğimde kapıyı arkamızdan kapattı ve ışıkları açtı. "Sol tarafta mutfak var, sağ taraf salon, üst katta da odam var. Ben üzerime eşofman falan giyineceğim, istersen sende gel."

"Pekala." Onu takip ederek üst kata çıktım. Odasına girdiğimizde zevklerimizin neredeyse aynı olduğunu fark ettim. Lacivert ve grinin tonları hakimdi etrafa.

Bir elini ensesine atıp diğeri ile yatağını gösterdi. "İstersen oturabilirsin ya da..." Cümlenin devamını beklerken tek gözümü kışmıştım. "...benimle birlikte banyoya girip mükemmel kaslarıma şahit olabilirsin?"

"Iyy!" Yataktaki yastığı alıp ona fırlattım. Havada tuttuğunda çapkınca sırıtarak bana bakıyordu. "Sapık! Tek düşündüğün şey kaslarınla kızları etkilemek değil mi?" Yüzümü buruşturarak ona bakarken o kahkaha atmıştı. "O kaşları kızlar görmeyecekse başka kim görecek? Annem babam için mi yaptım ben o bebekleri?" Son kelimesine doğru üzerindeki siyah tişörtün uçlarını yavaşça yukarı kaldirmayay başladığında gözlerimi kapatarak kafamı arkaya çevirdim. Bir kahkaha sesi daha duyduğumda tekrar ona döndüm. "Çok safsın Seolyi. Diğerleri bu bebekleri görmek için çırpınıyor, sen ise başını çeviriyorsun. Yazık sana." Ben göz devirirken dolabından kıyafetlerini alıp banyoya ilerledi. Yemin ederim pis sapıktı.

ゃberceste

Bayram bitimi eve geldim ve aynı zamanda int de geldi! Geri döndüm 😘
seviyorum sizi❤️❤️

xenophobia | lee donghyuck(haechan) ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin