1. Bölüm

808 69 132
                                    

Kabe'nin o eşsiz görüntüsünü solumuza almış dönüp duruyorduk. İlk defa siyah giyinen kadınları bu kadar toplu bir halde görüylordum. Korkmamış değildim. Hele de askerler daha da korkunçtu. Cüsseleri o kadar büyüktü ki elini öylesine çarpsa anında yere yığılırdım. Bir de kadın görevliler vardı. Hepsi baştan aşağıya siyah giyinmiş gözleri dahi görünmüyordu.

Aslına bakarsanız isteyerek gelmemiştim ama buraya geldikten sonra fikrim değişmişti.
Şimdilik sürekli arkamızdan ittiren Pakistanlı teyzeler dışında pek bir sorunum yoktu.

Hatta mutlu gibiydim. İçimde tarif edemediğim bir duygu vardı. Ya da sadece sürekli hurma yediğim içim midem bulanmıştı. Emin değildim.

Ellerim annemin omzundaydı. "Ay bi ittirmeyin." dedim arkama doğru dönerek. "Mevlana oldum döne döne zaten."

Büyük ihtimal hepsi yabancı olduğu için ne dediğimi anlamıyorlardı. Bu yüzden rahat rahat konaşabiliyordum.

"Şşş.." dedi annem.

Şuan ruhani bir yolculukta olduğu için bu kalablık onun için hiç bir şeydi. Ben ise sıkış pıkış ilerlemekten, terlemekten hiç bir şeye odaklanamıyordum. Başıma bağladağım şal bile sürekli açılıp duruyordu.

Arkama bakıp o muhteşem kabalığa baktım. Onlar geliyordu... Başlarında lila başörtüleri ile tavafın içini yara yara geçiyorlardı.

"Anne Pakistanlılar geliyor! " dedim endişelenerek. En sonki şavtta içlerinden birisi böbreklerime geçirmişti. Açıkcası bir daha dirsek yemeye niyetim yoktu. "Anne?!" dedim tekrardan omuzlarından sarsarak.

"Şşş.. "

Annemin bana cevap vereceği yoktu. "Anne otele geri dönüyorum." diyerek Pakistanlılar gelmeden önce tavafın içinden geçtim ve kendimi zemzem sularının bulunduğu damacanaların yanına attım.

"Ucuz kurtuldum." diye söykendikten sonra kayan şalımı tekrar düzeltip bağladım. "Bu kapalılarda nasıl bağlıyorsa başını."

Kardeşimi aramak için elimi sıkıca bağladığım sırt çantama götürdüm. Omuzlarımdaki bu hafiflik büyük felaketin temsilciydi.

"Ulan tavaftayken yapmayın bari. "

En son böbreğime vuran o kişiden şühelenmeliydim. Nasıl da akıl edemedim anlamıyorum. Her kim yaptıysa çantamın uçlarından kesip almış olmalıydı.

"Ne yapacağım şimdi? Çok güzel."

Buralara yabancı olduğum için ne yapacağımı bilmiyordum. Keşke kafile başkanı açıklama yaparken dikkatli dinleseydim diye düşündüm.

En azından yön duygum iyiydi. Otel Kabe'ye yakın olduğu için rahatlıkla bulabilirdim.

Öyle de yaptım.

Yaklaşık iki saat boyunca muhteşem yön duygularımla otelimizin aradım. Girmediğim cadde, dolaşmadığım yer kalmamıştı.

Ve işin korkunç tarafı hava kararıyordu. Ayrıca insanların giyimi de değişmeye başlamıştı.

Annemin sık sık tembihlediği o uyarılar aklımdan gitmiyordu.

Kimseye Türk olduğunu söyleme. Duydukları an sana bir şey satmaya çalışacaklardır.

Akşam vakti caddede maymunlar görürsen uzaklaş, insanları çok sevdikleri için üzerine atlarlar.

Ve son olarak arabayla gelip yol tarifi sormak isteyenlere yaklaşma, beyaz tenli kadınları sevdikleri için seni anında kaçırırlar.

"Olacak iş değil." diyerek söylendim kendimce.

O sırada büyük bir cafenin yanından geçiyordum. Daha fazla bu bilinmezliğe katlanmamak için içeriye daldım.

"Hello?"

"Hi." dedi karşımdaki kadın. Yabancı olduğumu anladığı için telaşlanmıştı.

Yaka kartımdaki otelin resmini gösterdim. "do you know this hotel? "(Bu oteli biliyor musun? )

Kadın başını olumsuz anlamda sallamıştı.

"Off.. Of.. Ne yapacağım ben şimdi." dedim kendimce.

O sırada solumda hesap ödüyen bir adam bana doğru baktı. "Are you Turkish?"(sen Türk müsün?)

Annemin dediği şeylerin hepsi kulağımda yankılanıyordu.

"No, I'm from Pakistan." dedim.

Güldü.

"Okay. I know this Otel. I can leave you if you want." (Tamam. Bu oteli biliyorum. İstersen seni bırakabilirim.)  dedi yaka kartımı işaret ederek.

Allah'ım kesin kaçırmak istiyor beni. Ama yerler mi yemezler. Aklı sıra beni kaçıracak sonra da başka yerlere satacak.

"I am married. I have three children. I also know karate."(Ben evliyim. Üç çocuğum var. Ayrıca karate biliyorum.) diyerek çakma bir şekilde gülümsedim.

"I'm single. I also have a nice car. and another thing you should know is that the hotel is far from here." ( Ben bekarım ayrıca çok güzel bir arabam var ve şunu bilmelisin ki o otel buraya çok uzak."

Afra bunları yer mi? Yemez.

"Do you have anything else to say?"(Söyleyecek başka bir şeyin var mı? ) dedim.

Hala gülmeye devam ediyordu. "Yes. I'm the 7th arabian prince. You are the first to know" (Evet. 7. Arap Prensiyim. Bunu bilen ilk kişsin.)

Bu dediği üzerine büyük bir kahkaha patlattım.

"And me.. and me princess Elizabeth. Nice too meet you. " (Ve ben de Prenses Elizabeth. Memnun oldum.)

#

Allah'ım böyle kurgular nerden aklıma geliyor acaba?  Fmfkfl

Evet.. İlk bölümümüz budur.

Bakalım nasıl ilerlecek belki silerimfmföf

Oy vermeyi unutmayın bre gafiller.

Hangi kapak daha iyi? Şuanki mi? Yoksa multideki mi?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 24, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Arap PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin