Osman aynaya bir kez daha bakıp gülümsedi. Her haliyle yakışıklıydı ki o? İtirazı olan var mı? Tabii ki yok. Babasına çıktığını belirten bir iki kelime söyleyip kapıyı çekti. Bugün hava sanki daha güzeldi. Baktığı her şey gözüne daha güzel geliyordu. Tuhaftı, yani insanlar onun tuhaf olduğunu düşünürdü. Ama zekiydi aynı zamanda. Çözülmeyecek problem yoktu onunla. Her şeye bir cevabı olduğu gibi her soruna da bir çözüm getirmek çocuk oyuncağıydı onun için. Ancak Sinan tam bir muammaydı. Gereksiz kafa karıştıran bir şeydi o. Onu anlamak, çözmek başlı başına bir problemdi. Osman o gece onu kurtardığında duyduklarını sanki duymamış gibi yapmanın ağırlığını taşıyordu biraz da. Çünkü Sinan'ın aciz hissetmesini, utanmasını istemiyordu.
Flashback
Dakikalardır sudan çıkmayan genci aradı Osman'ın gözleri, normal miydi bu? Hiç sanmıyordu. Gözüne çarpan bira şişeleriyle sesiz bir küfür savurdu. Neredeydi o sivri zekası? İntihar ediyordu resmen! Hiç düşünmeden kendini suya attı. Zar zor çıkardı onu sudan. Başını dizine yaslayıp saçlarını çekti suratından. Gözleri hafifçe açık bakıyordu ancak sarhoş olduğu yüzünden okunuyordu. Yanakları kızarmıştı. Onu yavaşça ayağa kaldırarak belinden tutup kolunu da omzuna attı. Cebinde arayıp bulduğu anahtarla evin kapısını açıp koltuğa yatırdı bedenini. Sevimli köpeğin havlamalarını susturmaya çalışıp, tek mimik oynatmayan yaşlı adama çevirdi gözlerini. Adamın kendinden haberi yok gibiydi. Köpek koltukta yarı açık bilinciyle yatan sahibine yaklaşıp suratını yalamaya başladığında Osman gülümsedi. Evde kuru kıyafetler bulmak amacıyla biraz dolanıp tişört, pantolon ve havluyla geri döndü. Yavaşça kaldırıp tişörtünü çıkarmaya çalıştı. Tişörtünü nihayet çıkardığında iki el yakasın yapıştı.
"NİYE BANA YARDIM EDİYOSUN LAN SEN? NİYE!"
Suratını suratına yaklaştırdı. Kelimeleri boğuk boğuktu ve zor anlaşılıyordu.
"İBNEYİM BEN! ANLADIN MI! BEN SİKTİRİ BOKTAN BİR İBNEYİM! KİMSENİN ASLA KABULLENMEYECEĞİ BİR İBNE!"
Kızaran suratından yaşlar süzülürken Osman yakasındaki elleri yavaşça indirdi ve kollarını karşısındaki bedene doladı. Karşılığında beline sarılan kollar onu daha da duygusallaştırmıştı. Birkaç damla yaş süzüldü gözlerinden. Demek ibneydi, aynı benim gibi. İbne, top, götveren ya da her neyse. Bunun onun canını yaktığını görmek, kendinden bile vazgeçme noktasına getirdiğini hissetmek gerçekten katlanılmazdı. Sakinleşmesiyle beraber tişörtünü ve pantolonunu giydirip saçlarını havluyla yavaş yavaş kurulmaya başladı. Belki ailesi tarafından kabul görmemişti, ya da hiç kimse tarafından. Osman belki de şanslıydı. Babası hep arkasında olmuş, desteklemişti onu. Koltuğa sızıp kalan bedenin üzerine bir ötü örttü. Masanın üzerindeki cep telefonundan kendi numarasını tuşlayıp küçük bir aramadan sonra kapattı. Endişelenmişti, haberdar olmak istemişti ya da yalnız hissetmesin istemişti. Demek adı Sinan'dı. Bu isim, uzun süre unutamayacağı şekilde kazınmıştı aklına
Flashback Son
Düşüncelerinden sıyrıldığında Sinan'ın evinin kapısının önüne geldiğini farketmişti. Kapıyı çaldığında heyecandan içi içine sığmıyordu. Aptalca sırıtmak istese de içindeki gerginlik onu durduruyordu. Kapı açıldığında karşısında o kızı görmek aklına gelecek son şeydi belki de. Sinan'ı sorduğunda duşta olduğunu da bu kızdan öğrenmesiyle beraber içindeki o aptal mutluluk uçup gitmişti.
...
Sinanın amk butonuyum basın bana basın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fındıkkıran (Sinman Texting)(+18)
Fanfictionosman: İntihar etmeye kalkma bir daha insan öyle bir evde yaşayıp intihar eder mi manyak? sinan: Numaramı kimden aldın? Manyak mısın ayrıca sana ne? Hem her şey denize 0 evde yaşamakla bitmiyor. osman: Elindeki şişeyi bırak!! Hayvan gibi içtin sen...