Yokuştan yukarı yürürken, Yoongi yine Hoseok'un düşüncelerinin ortasındaki yerini almıştı. Adamın suratında, içini birine açmanın rahatlığıyla sıcak bir gülümseme oturmuştu.
Kapatmasına daha 1-2 saat olmasına rağmen Hoseok, hızlı adımlarını yavaşlatmadan hedefine ulaşmaya çalışıyordu. Erken gelme gibi bir ihtimali vardı ne de olsa.
Dükkanın önündeki açıklığı gözüne kestirerek yürümeye devam ederken, suratının yarısı hâlâ atkısının içindeydi. Gözleri saniyeliğine ayaklarına giderek, yol boyunca tekmelediği taşta oyalandı bir süre. Daha sonra yaklaştığı çiçekçinin kapısına dönen bakışları, gördüğü şey ile ayaklarına ani bir komut vererek durdurdu. Kapıda siyah kapüşonunu kafasına örtmüş, geri kalanının da ondan bir farkı olmayacak şekilde siyah giyinmiş biri duruyordu. Hoseok içinden bu o mu? Diye geçirdiği saniye, adam sanki onu duymuş gibi Hoseok'dan tarafa dönerek ay yüzünü göstermişti. Hoseok'un nefesini paslı bir makasla kesmeyi de unutmamıştı.
Hoseok donup kalırken Yoongi, çocuğa bir şey olduğunu düşünmeye başlamıştı. Tabii o sırada Hoseok'un kafasının içinde led lambaları gibi parlayan ben sesli düşünmeye mi başladım? Bu insanlar beni nasıl duyuyor? Sorularını görmediği için olabilirdi bu düşüncesi.
Esmer adamın yanına bir iki adım daha yaklaştı beyaz tenli. Uzun boylu da o sırada kendine gelerek adım attıysa da, bu adımı dakikalar boyunca uğraşıp buraya kadar çıkardığı orta boylu taşa takılınca, sadece yerin yarılmasını ve içine girmeyi dilemişti. İhanet diye geçirdi içinden.
"Bir yerden mi geliyorsun?" Dedi ay yüzlü, en sonunda konuşmayı başlatarak. Hoseok takılmasını umursamamaya çalışarak kapıya doğru ilerledi ve hızlı bir şekilde açarak ilk onun girmesi için kapıyı tuttu.
"Kardeşim üniversite için şehirden ayrılacaktı da, gitmeden görüşelim dedik." Yoongi içeri girerken anladığını belli ederek kafasını oynattı.
"Sen de erken geldin." Dedi Hoseok merakını gidermek için.
"İzin aldım." Dedi Yoongi kısaca. Sonra dediğini açıklamak için daha yeni kurulduğu yeşil sandalyede dikleşti. "Yani işten. İşten izin aldım, erken çıkmak için."
Hoseok kapıyı arkalarından örterken Yoongi'nin söylediğini düşündü. Nasıl bir işte çalışıyordu acaba? Sorsa çok mu özel olurdu? Ama bu onun işiydi sonuçta, ne kadar özel olabilirdi ki?
"Nerede çalışıyorsun?" Dedi meraklı bir şekilde. Onun hakkında en ufak şeyi öğrenmek bile Hoseok'u mutlu ediyordu.
Yoongi beklemediği soru ile afallarken, beynine hayali kırbaç darbeleri vurarak hızlı bir şekilde bir yer uydurmaya çalıştı. "M-mezarlık."
Hoseok'da onun karşısındaki sandalyeye otururken kaşlarını çattı. Mezarlık?
"Mezarlıkta ne yapıyorsun? Nöbet falan mı?" Diye sorarak tahmin yürütmeye çalıştı Hoseok.
Yoongi kapüşonunu çıkararak kafasını salladı hızlıca. "Sabahları nöbetim var."
"Ah, anladım." Diyerek, karşısındakinin rahat bir nefes almasını sağladı esmer tenli. "Kahve ister misin?"
Çocuğun ani sorusuyla duraksasa da, kafasını olumlu anlamda salladı Yoongi. Bir şeylerin tadını almayalı uzun zaman oluyordu. Ama bugün içeceği kahve ona biraz iyi gelecekmiş gibi hissetti. Sonuçta yalnız değildi ve bu çocuk onun alışık olmadığı şeyleri yaşatmaya bayılıyordu.
Hoseok içeri gidip, oldukça fazla kullanılmış olan makinasını çalıştırarak en sevdiği sarı kupasını çıkardı. Gözleri rafta Yoongi'ye uydurabileceği bir bardak ararken, üstünde kurumuş gül yapraklarının çizimleri olan beyaz kupa ben buradayım diye bağırarak onun dikkatini çekmişti. Hızla kupayı raftan alarak dolabın kapağını kapattı ve hazır olduğunu belirten makinayı kapatıp, kahveliği yerinden alarak iki kupayı doldurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
「死」Yoonseok
ФанфикÇiçekçi olan Hoseok, bir gün tam dükkanını kapatırken birine rastlar. Müşterisinin ondan istediği şey basittir; küçük, sade bir buket. Garip olan ise, müşterisinin bu buketi kendi mezarlığına koymak için alıyor olmasıdır. 🌻死/Shi: Ölüm