~6~

1.9K 259 55
                                    

Hoseok, dün gece uyuyamamasının cezasını, sabah saatinde kalkamayarak almıştı.

Alarmını 4.kez kapatırken, homurdanarak yorganı sağ bacağının yardımıyla hırçınca sallayarak üstünden attı. Kesinlikle yerinden kalkmak istemiyordu. Gözleri kapalı biraz daha bekledi. Aklına dün gelmişti.

Dün gece zar zor sildiği gülümsemesi, tekrar suratında yer edinince, kafasını başını koyduğu yastığa bastırdı.

Telefonu bir kez daha çalmadan önce eline alarak bütün alarmlarını erteledi. Saat 07.48 olmuştu. (Bir kaplumbağaya göre) hızlı bir şekilde yatağından zar zor kalktı ve odasından çıkarak lavaboya girdi. Çıkmadan önce suratına iki avuç dolusu soğuk suyu çarparak, kendine gelmesini sağlaması gerekiyordu. Yoksa bu gidişle ancak öğlene doğru evden çıkabilecekti.

Soğuk su çenesinden beyaz tişörtüne damlıyordu şimdi. Havluyla suratını kuruladıktan sonra, lavabonun üstündeki aynalı dolabı açarak içinden diş fırçasını ve macununu çıkardı.

Lavaboda işlerini bitirerek odadan çıktı ve kendi odasına giderek dolabının önüne geçti. Üstündeki uzun kollu, beyaz tişörtü çıkartarak, yerine boğazlı, mavi kazağını giyindi. Altındaki siyah pijamasını çıkartarak yerine dar, koyu renk kot pantolonunu giyinirken boy aynasından suratına baktı. Ayçiçeği biraz bakımsız görünüyordu.

Anahtarlarını, telefonunu ve cüzdanını alarak pantolon ceplerine sıkıştırdı ve evden dışarıya adımlamadan önce montunu alarak soğuk havaya çıktı.

Hızlı adımlarla bir iki sokak aşağı inerken gözüne kapının önünde bekleyen biri takıldı. Adımlarını daha da hızlandırdığında, kalbinin de onlardan bir farkı yoktu.

Görüş açısına yaşlı kadın girdiğinde hayal kırıklığı ile yavaşlarken, ne ara onu görmeye bu kadar heveslenmeye başlamıştı, anlamaya çalıştı.

"Hoseok, sekizi çeyrek geçiyor oğlum. Neredesin?" Dedi kadın endişeyle.

Endişe konusunda haklıydı bir nevi, Hoseok asla sekizi geçirmezdi.

"Dün iyi uyuyamadım büyükanne. Merak etme, iyiyim." Dedi Hosek, kadının endişesini almak için.

Seoyoon, mahalledeki yaşlılardan biriydi. Hoseok'u doğumundan beri tanırdı ve ailesi ile çok iyi anlaşırdı. Onlar, o yangına kurban gittiklerinde, verebileceği bütün anne şefkatini vermişti Hoseok'a. Adamın kalbinde, kadının yeri çok farklıydı.

"Uyuyamamanın bir nedeni var mı?" Dedi yaşlı kadın cilveyle. Yüzündeki sırıtış yayılırken, Hoseok utangaç bir şekilde hızlıca cebinden anahtarlarını çıkartarak dükkanın kapısını açmaya yöneldi.

"Kendi arkadaşlarım dışında kimseyle konuşmuyorum büyükanne, biliyorsun. Öyle bir şey olmaz yani." Dedi kapıyı açıp, içeri girerken.

"Ben o konuda hiçbir şey söylememiştim."dedi kadın, zafer kazanmış bir eda ile içeriye adımlarken. Hoseok daha da utanarak, kadına oturması için bir sandalye hazırladı.

"Şaka bir yana," dedi yaşlı kadın. "Bir gün diğer yarını bulmanı çok istiyorum, Hoseok. Gerçek seni gösterebileceğin, yanında her zaman mutlu olmak zorunda kalmayacağın birini."

Kadın elini Hoseok'a doğru uzatıp onu bekledi. Adam başka bir sandalye alarak kadının karşısına geçti ve onu, buralara kadar getiren ellerini sıkıca tuttu kadının.

"Eğer böyle birini bulursan bana anlatmaktan lütfen çekinme."

"Senden asla çekinmem, büyükanne." Dedi esmer tenli adam. Kadının yeni yemek yaptığı belli olan, baharat kokulu ellerinin üstüne en içten öpücüğünü kondurdu.

「死」YoonseokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin