Sabah uyandığımda simsiyah bir odanın içinde beyaz yatağın içindeydim. Dün bayıldığımda belimi saran kollar ve o odunsu koku aklıma geldiğinde minik bir çığlık atarak yorganı kaldırdım.
Üzerimde bir erkek gömleği vardı. Yoksa... Yoksa biz, yapmış mıydık? Artık şey değil miydim?
Yüzünü bile görmediğim bir adam için düşündüğüm şeyler aklıma gelince ellerimi yüzüme bastırdım. "Aman tanrım! Ne oluyor bana böyle?"
Yavaşça ayağa kalkıp ses çıkarmamaya çalışarak kime ait olduğunu bile bilmediğim klübeyi gezmeye başladım. Sanırım kimse yoktu.
Pek büyük olmadığından içeriye bakmam çok üzün sürmediği için dış kapıyı araladım. Gece geldiğim ormanın içinde bir klübedeydim.
Küçük verandaya çıktığımda karşımda gördüğüm görüntüyle dudaklarım aralandı. Pembe ojeler aşkına, bu da neydi böyle?
Klübenin önünde dururken, elindeki baltayı her kaldırdığında gerilen kaslarıyla tişörtsüz bir Yunan tanrısı odun kesiyordu. Her hareketinde savrulan saçları, hafif çatık kaşları, beyaz teni ve kırmızı dudaklarıyla öylesine yakışıklıydı ki, hissettiğim heyecanla pambe tırnaklarımı avcuma bastırdım.
Yığdığı odunların yeterli olduğuna karar verip kenardaki su şişesini aldı. Başından aşağıya döktüğü su saçlarından kayarak yüzüne ve ordanda kaslarına doğru akıyordu. Saatlerce izleyebilirdim bu görüntüyü.
Anında kendimi toparladım, neler düşünüyordum böyle? Daha bu adamı tanımıyordum bile. Ya azılı bir katilse?
Yine de çok yakışıklı diye bağıran iç sesimi susturdum. Plastik şişeyi bir kenara atıp bakışlarını bana çevirdi.
Mavi gözlerini yüzüme diktiğinde nefesimi tutarak bir adım geriledim. Aşırı ciddi olan korkunç ifadesi saniyeler sonra dağılırken hafifçe güldü.
"Korkma." Kaşlarımı kaldırarak yanıma yaklaşmasını bekledim. "Sen kimsin?" Yanıma geldiği anda yönelttiğim soruyla kaşları çatıldı tekrar.
"Olmasa şu an yaşamayacağın kişiyim, yeterli olur mu?" Gözlerimi devirirken derin bir nefes aldım. Dün olanlar aklıma şimdi geliyordu.
Babam... O, ölmüştü. Hatırladığım anda gözlerim doldu. Ağlamamak için dudaklarımı ısırdım. Neden bırakmamıştı ki beni? Keşke ölseydim.
Ama bu yakışıklılığı hayatında hiç görmemiş olurdun diyen iç sesimi yine susturdum. Ama haklıydı. Bu yüzü hiç görmeden ölmek, çok büyük şanssızlık olurdu.
Karşımdaki adamın çok yakışıklı oluşu ve babamın ölümü o kadar ağır geliyordu ki ağlamaya başladım.
Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum ki belime sarılan kollarla duraksadım. Hemen ağlamayı kestim çünkü ağlayınca çirkin olurdum.
"Neden durdun." dedi "kokun aynı babamam gibi" dedim
yüzümü büyük elleri arasına alıp gözlerime baktı
"baban kadar merhametli olmadığıma emin olabilirsin güzelim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOCAMIN OĞLU PSİKOPAT VAMPİR MAFYA \ BERDEL +18
FantasyBen Bihter Yöreoğlu, babamın kızıyım. Zengin bir adamla annemin babamı aldatmasıyla tüm hayatım değişti. Artık Mardin'de annemle evlenen aşiret ağası Adnan Ziyagil'in evinde yaşıyorum. İlk başta aşırı masum bir hayat yaşarken, hayatıma giren Behlül...