Bugün günlerden, mutluluk olsun umut olsun. Bugün sizin gününüz olsun her adımınızda belli edin,içinizdeki yaramaz çocuğu. Evet bugün günlerden pazartesi değil. Bugün günlerden mutluluk. Gece geç saatlere kadar müzik dinlediğim için
zor uyandım. Bugün okulun ilk günü olması beni heyecanlandırıyodu. Hadi ama öyle bakmayın tabiki okulumu seviyorum. Bu sene lise hayatımın biteceği seneydi. Evet artık ben lise son sınıf olmuştum. Şaka gibi değil mi? Bu lise ne zaman bitecek derken bir bakmışız mezun olmuşuz. Yorganı iki ayağımla atmamla hemen banyoya doğru ilerledim. Günlük 'temizlik'adı altında yapılan diş fırçalamak,saç taramak yüz yıkamak gibi rutinlerimi yaptıktak sonra banyodan çıkıp odama üstümü değiştirmek için ilerledim.
Bugün çok abartılı ve çok sade olmak istemiyordum. Hem bu sene de okul ezen-ezilen olmak üzere iki gruba ayrılacaktı. Allah'a şükür biz o gruplara,o gruplarda bize karışmıyordu. Biz dediğim en yakın arkadaşlarım,Büşra, Ege,Tolga ve ben. Onlar benim çocukluğumdan beri en yakın arkadaşlarım .En zor zamanlarımızda birbirimize hep destek olduk.
Birimiz üzülse hepimiz üzüldük
Mutlu olduysak beraber mutlu olduk.
Onları çok özledim
Neyse ki 3 aylık özlem bugün sona erecekti.
Hızlıca üzerime kısa siyah dar eteğimi geçirdim. Ve üzerine ona uygun olan kırmızı üstümü giydim, saçımı dağınık bi topuz yapıp makyajıma geçtim. Çok abartılı olmayacak şekilde makyajımı da yapmadım
Boy aynasından kendime baktığımda eksik olan bişeyler hissettim. Kemer!
Tabi ya kemersiz asla olmazdı
Çok hoş duran bir siyah kemerim olmasını istemsizce mutlu olmuştum. Büyük şeylerde mutluluk aramayın çünkü mutluluk küçük şeylerdedir.
Boy aynasından kendime baktığımda eksik bişeyler hissetmedim ve son kez kendime bakıp hızlıca aşağıya indiğimde annemi ve babamı kahvaltı yaparken gördüm.
İlk önce masada gazetesini okuyan babama sarılıp
Günaydın babacığım dedim ardından oda hemen karşılık verip hemen yanağıma öpücük kondurdu.
Ben her yaşımda çocuk kalmayı bilen bir kızdım. Benim sayemde de yaşayamadıkları cocukluklarını yaşıyorlardı.
Bizim kavgamız beş dakika falan sürerdi.
Anneme döndüğümde yüzüme bile bakmıyordu. Sanırım gene haberim olmadan bana küsmüştü. Bi an babamla göz göze geldiğimizde bana göz kırpıp annemi işaret etti
'Ne oldu annem' dediğimde hiç istifini bozmadan;
"Sen git babana sarıl,her sabah onu öp olur mu kızım dedi?"
Annemin bu söylediğiyle anneme doğru ilerleyip hemen sarılıp;
"Ya sen kıskandın mı?"
"Ne kıskanacağım be? Benim oğlumda bana sarılır."
Der demez pişman oldu. Arada unutuyo tabi böyle. Abimi kanser yüzünden kaybettiğimizde. Daha çok küçüktüm.
İlk okula gidiyodum.
Küçücük çocuktum anlatsalarda anlamazdım zaten.
Annemin bu durumuna üzülüyorum ama belli etmiyorum
Bende üzülüyorum. Geceleri özlediğim için ağlıyorum mesala bunu kimse bilmiyo
Aniden yüzümdeki gülümsemem soldu.
Kendimi toparlayarak "size afiyet olsun"diyerek kendimi dışarı atmam bir oldu
Gözlerimden birer yaş düştü.
İnsanların öldüklerinde belli etmemek için nefes almamasına kefene veya mezara gerek kalmazdı. Bazı insanlar kalpte ölürler.
Kulaklığımı takıp en sevdiğim şarkı olan
"Bırakma kendini" dinlemeye başladım. Bu şarkı bana kendimi iyi hissettiriyodu. Yolda yürümeye devam ettim.
Beynimin unutamak istediği kötü anıları hatırlayınca zaman geçiyor mu? Yoksa duyuyor mu? Hiçbi fikrim yoktu.
Geçmişte yaşadığım kötü anılarım yüzünden
Sadece korkuyordum...
Birisi kulağımdan kulaklığımı çıkardığında
"Noluyo yaa" demem bir oldu.
Arkamı döndüm ve Karşımda Ege duruyordu.
"Sakin ol kızım benim" dedi ve sarılmam için kollarını açtı
Karşımda görür görmez sarıldım
Oda hemen bana sarıldı.
Kısa bir sarılmadan sonra okula doğru yürümeye devam ettik.
"Eee nasılsın küçük hanım""İyiyim küçük bey sen nasılsın"dedim ve kıkırdamaya başladım.
Hemen hemen boylarımız aynıydı. Birbirimizin boyları hakkında dalga geçmeyi de seviyorduk.
"İyiyim küçük hanım, eee tatilin nasıl geçti anlat bakalım"
"Aynı sıradan işte senin nasıl geçti anlat bakalım"
Ege 3 aylık tatil anılarını anlatmaya başladı. Biraz sohbet ettik ve okula geldiğimizi fark ettik. Biraz ilerledik ve Büşra'yı görüp yanına gittik."Büşra?"
"Alev?"
Yaa kızım "çok özledim" diyip boynuna atladım. Oda anında karşılık verdi. Kim ne derse desin biz sevgimizi yaşamaktan asla gocunmazdık. Okulun arka bahçesine doğru ilerliyoduk.
Ege gelmiyomusun?
Ee kızım beni unuttunuz ki siz birbirinizi görünce
-Büşra-
Yaaa ama Ege çocuklaşma hadi gel.
Ege biraz çocuk ruhlu, ve her zaman bizi güldürendir
Ege'de aramıza geldiğinde 3 ümüz birlikte okulun arka bahçesine geçtik.
Her okulda olduğu gibi vıcık vıcık gıcık tipli çiftler, kendini cool sananlar,Kendini mafya sananlar okul bunlardan ibaretti.
Okul müdürü konuşmaya başlamıştı.
Sizde bilirsiniz klasik
-hayırlı olsun konuşmasıydı bu-
Bu sene yine sınıf dağılımı olacaktı. Müdür yardımcısının konuşmasıyla o yöne döndük.
Elinde sınıf listeleri vardı.A şubesinden başlayarak öğrencileri toplamaya başladı.
Biz 4'lü gene aynı sınıflara düşmüştük. Kader bizi hiç ayırmıyor gerçekten.
Tabi yaz tatilleri dışında. Hızlıca sınıflara doğru ilerliyoduk.Ege telefonla konuşmaya çalışıyodu.
"Siz gidin ben birazdan gelirim"
Sanırım Tolga' ya ulaşmaya çalışıyodu hepimiz burda buluşcaktık ama hâlâ yoktu.
Ege 'nin dediğini yapıp sınıfımıza doğru ilerlemeye başladık.
Size ufak bir ayrıntı vermem gerekirse bizim okul ve karşısındaki okul yıllara dayalı musibetleri vardı. Her sene kavga etmeden seneyi kapatmazlardı.
Her iki okulun başında birer öğrenci yönetici olur ve okulu yönetirlerdi. Sadece tek bir kural vardır; Kızlar kavgalara dahil olamaz ve bir okul diyer okulun kızlarına dokunamazdı.
O yüzden biz kızlar onlara asla karışmazdık.
Açıkçası işime bile geliyordu. Ben okulda eskisi gibi sessiz sakin devam edeceğim. Yani öyle tahmin ediyordum. Gün boyunca Büşra bana nerelere gittiğini anlatıyordu. Evet tam tamına bir milyonuncu kez. Zaten yazın telefonda anlatmıştı. Bunu söylersem yanlış anlayabilir ve üzülebilir. Zaten bu kız gezme sevdası yüzünden başına bir gün bela alacaktı.
Yeni eğitim öğretim yılının kitapları dağıtıldıktan sonra herkes hevesle evlerine dağıldı.
Bizimkiler ve ben dışında herkes buraya eğlenmek amaçlı geliyordu. İdeallerimiz ve hayallerimiz için bu sıralarda oturuyorduk.
Sahi bizimkiler demişken, Ege ve Tolga' dan hâlâ haber yokk, Ege'de haber vermeden çekip gitmişti.
Merak etmeye başlamıştım.Büşray'la ayrıldıktan sonra evime doğru giden yolda kulaklığımı takıp müzik dinleyip yürümeye başladım. Ama az ileride gördüklerimle yolun ortasında kalakaldım.
Yolda kazı çalışması vardı. Bu yüzden geçmek tehlikeli ve yasaktı. Evime giden bir yol daha vardı ama oradan geçmek istemiyordum çünkü ıssız bi yoldu karşıma ne çıkacağını bilmiyordum. Yine de
"başa gelen çekilir" diyerek bu yoldan gitmeye karar verdim.
Kulaklığımı çıkardım ve korkar adımlarla ıssız sokağa girdim.
Aman ne harika! Altımda mini eteğim ben ve ıssız bir sokak, karşıma ne çıkacağını bilmiyorum.
Biraz yürümeye devam ettim. Burası iğrenç bir yerdi heryer çöp inanılmaz kötü kokuyordu. Yürümeye devam ettim arkamdan sesler gelmeye başladı. Adımlarımı hızlandırdım.
3,5 kişi arkamdan bağırarak birşeyler söylemeye başladılar.Merhaba arkadaşlar ilk yazdığım kitabım,yazmaya devam edeceğim
Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ AYRI BEDENDE TEK KALP♡
Chick-LitYaşamak nedir? Nefes almak mı? Yemek yemek mi? Yoksa aşık olmak mı? Neden yaşıyoruz? Ne için yaşıyoruz? Kimin için yaşıyoruz? Neden herzaman güçlü olmak ayakta durmak zorundayız? Ölmek nasıl bir şey? Ölünce herşey yoluna girecek mı? Ruhumuz özgür ka...