(1 ay sonra)
Eşyalarımı toplayıp Seolhyun'la vedalaştım. Kapıda beni bir araç bekliyordu ve nedense ona doğru yürürken hiç istekli değildim.
O akşam yayındaki sorunun, aslında bir soru olmadığını çok geçmeden anlamıştım. Ben henüz bilmiyorken, o beni EXO'nun onikinci üyesi olarak çoktan seçmişti.
"Mızmızlanmak yok."
"İyi de ben şarkı söyleyemem ki..."
"Yapma Sehun. Sahnede olan herkes şarkı söyleyebiliyor mu sanıyorsun?"
"Dansta da o kadar iyi değilim. Ya EXO'ya zarar verirsem?"
"Bu senin kaderin Sehun. EXO senin kaderin. Üstelik orada hayatının aşkı var."
Biraz düşününce, bu işin tek güzel yanı oydu. Chanyeol'le görüşmek için artık üstün bir çaba göstermeme gerek kalmayacaktı.
Geçen hafta, babamın başka bir kadından kızı olduğunu öğrendiğim ablam Seolhyun'a sıkıca sarıldım. Dergiye gelip benimle tanışmak için o adamı kullanmıştı. Onun hakkında düşündüğüm tüm o kötü şeyler hayatım boyunca pişmanlığım olacaktı.
"Bay Lee seni derginin başına geçirdi değil mi? Yoksa bu yüzden benden kurtulmaya mı çalışıyorsun abla?"
"Aww tatlı bebeğim~ Asma suratını amaa~"
Kollarını etrafıma sarıp güldü. Sanırım onunla daha az vakit geçirecek olmak beni üzmüştü. Hayat, sevdiğim adamla vakit hediye ederken, ablamla olan vaktimi benden alıyordu.
"Sana vakit ayırmaya çalışacağım."
"Belki röportajları ben yaparım. Bay Lee buna izin verecektir."
Vedalaşıp arabaya bindim. Ablamdan uzaklaşırken gelen hüzün bulutları, sevgilime yaklaştıkça aniden dağılmaya başlamıştı. Chanyeol ve ben... Aynı evde... düşüncesi bile heyecandan ölmeme sebep olabilirdi.