·7·

2.8K 416 53
                                        

Minho'nun gözlerini siyah bir kumaş parçası ile bağladıktan sonra asansöre doğru ilerledim.

Arada sırada başka yönlere gidiyor ya da takılıp duruyordu. Bir şeye çarptığında veya takıldığında sinirle bana vuruyor ve söylenip duruyordu.

Asansöre bindiğimizde onu kendime doğru çekerek yanımda durmasını sağladım.

"Nereye gidiyoruz?"

"Cehenneme," diyerek göz devirdim. "Şu soruyu sormayı kes. Gidince göreceksin işte."

Yanaklarını şişirip önüne döndü. Kollarını önünde birleştirip ayağı ile ritim tutmaya başladı.

Asansörün kapısı açıldığında Minho'nun kolunu tutup yavaşça asansörden çıktık. Ellerini önüne uzattı, bir şeye çarpmamak için.

"Hazır mısın," diye sordum ve durup ona baktım.

"Evet evet, hadi."

Gözündeki kumaşı çıkardığımda gözlerini kırpıştırdı. Gözlerini ovuşturup parlak ışığa alışmaya çalıştı. Bir süre sonra gözleri ışığa alışmış olacak ki etrafına bakmaya başladı.

Çizdiği resimlerin olduğu duvara doğru ilerledi ve daha dikkatli baktı resimlere. Sonra bana doğru dönüp "Bunları ne zaman çizdim," diye sordu.

"Birkaç gün önce."

Kafasını sallayarak beni onayladıktan sonra gül yapraklarının bulunduğu, mumların aydınlattığı yere baktı. Elinden tutup oraya doğru götürdüm ve onu yastıklardan birine oturttum.

Yanına oturduğumda bana doğru döndü. "Doğum günüm falan mı bugün?"

"Hayır, değil."

"O zaman bu kadar hazırlık niye?"

"Sevgilime sürpriz yapamaz mıyım?"

Gülerek kafasını eğdi. "Yapabilirsin tabii ama özel bir gün falanda değil, şaşırdım işte."

"Her gün böyle sürprizler yapacağım o zaman," deyip çenesinden tutup kafasını kaldırdım. "Unutmazsan iyi olur, bebeğim."

"Bunun için söz veremem," deyip dudaklarını büzdü.

Dudaklarına küçük bir öpücük kondurduğumda gülümsedi. Burnumu burnuna sürtüp "Unutursan da hatırlatırım," dedim.

Yüzü anında düşerken "Mutlu olmak istiyor musun," diye sordu.

"Evet."

"O zaman ayrılalım."

"Ne?"

Omuz silkti. "Benimle mutlu olamayacaksın farkında değil misin, Jisung? Her sabah uyandığında seni tanımayacağım bile."

"Böyle düşünmeyi bir an önce bırakmalısın. Ben seninle mutluyum."

"Değilsin, Jisung. Bu sabah seni tanımadığım da yüzündeki o kırılma ifadesini gördüm. Ben bunu görmek istemiyorum. Seni üzmek istemiyorum. Bu yüzden ayrılalım."

"Ne saçmaladığının farkında mısın sen," diye bağırdım sinirle. "Bir yıldır yanındayım senin. Sana deli gibi aşık olmuşken seni bırakmamı mı söylüyorsun? Minho, saçmalamayı kes."

"Jisung, benimle mutlu olmayacaksın farkına var şunun," dedi gözlerini kaçırırken. "Özür dilerim. Ayrılalım."

Ellerimi yanaklarına koymak için havaya kaldırdığımda beni ittirip ayağa kalktı. Peşinden ayağa kalkıp yanına gittim. "Tanrım, saçmalama. Ben böyle mutluyum."

"Değilsin." Sesini ilk defa yükseltmişti. "Jisung daha fazla uzatma işte, ayrılalım."

"Tabii beyfendi yarın olanları hatırlamayacak ve bu yüzden üzülmesini gerektiren hiçbir şey olmayacak. Ya ben? Bencilsin."

Uzun bir süre bana baktıktan sonra koşar adımlarla asansöre doğru ilerledi. Sinirle önümdeki yastığa tekme atıp yere oturdum.

 Sinirle önümdeki yastığa tekme atıp yere oturdum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
First Kiss/ MinSungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin