altı

237 26 3
                                    

Kişiliğine oldukça ters bir görünüşü vardı. Utangaç ve çekingen yapısına zıt olarak, soğuk bakışlarıyla her an sizi ezip geçebilirdi. Ve açıkçası, ben bu bakışlar için deliyordum.

Soğuk kanlı görüntüsüne karşıt aslında içinde kendisiyle kavga ediyor oluşunu da görüyordum.

"Geçmiş olsun, daha iyi misin?"

Şaşkınlıkla yüzüne baktığımda, Hansol'un benim için hasta yalanını uydurduğu geliyor aklıma. Kekeliyorum, geveliyorum ve teşekkür ediyorum sonunda.

"Eline ne oldu peki?"

Sargılı elimi gösteriyor bana ve gözlerime bakıyor merakla.
"Önemli bir şey yok, biraz yandı, o kadar."

Hansol'un taktiği gerçekten de işe yaramıştı. Okula adım attığım gibi beni bulmuş, nasıl olduğumu sormuştu. Ama bu yetmiyordu işte. Beni arkadaş olarak görebilirdi. Bana açıkça merhamet ediyor, karşılık vermiyor ama görmezden de gelmiyordu beni.

"O gün için tekrar kusura bakma. Uyuya kalmışım-"

"Bu kadar özür dilemene gerek yok Wonwoo. Özür dilemekten daha etkili şeyler var."

Anlamamış olacak ki yüzüme bakıyor kaşlarını çatarak. Merakını gidermek için konuşmasına fırsat vermeden devam ediyorum konuşmaya. "Benden kaçma, tamam mı? Bu yeterli."

Mahçup şekilde başını sallıyor. O sırada kopan gürültü, ikimizin de dikkatini dağıtıyor. Gelen ses Cheol'a ait ve bir saniye bile durmadan sese koşuyorum kafeteryaya doğru.
Kapıdan girmemle, yerde yatan birini ve onun üzerinde onu yumruklayan Cheol'u görüyorum. Ortalığı fena dağıtmış, üstelik onu tutan kimse de yok.

Hızla yanına giderek kollarından tuttum onu. Sinirden kıpkırmızı olmuş, ellerine kan bulaşmıştı. Onu kaldırdığımda, altındaki çocuğu aldılar hemen. Kızgındım, şaşkındım. Bir kaç saniye içinde olan bu şey, Wonwoo'yu bile unutmama sebep olmuştu.

"Ne yapıyorsun lan sen? Noldu yine?"

Sesim yükselmişti, başı belaya girebilirdi. Ama umrunda değildi. Başıyla Jeonghan'ı işaret etti.
"Çocuğun biriyle takılmaya başlamış. Delireceğim Mingyu, beni çıldırtmak için yapıyor."

Elinden tutarak ayağa kaldırdım.
"O halde neden istediğini veriyorsun ona? Ne konuştuk dün? "

Wonwoo peşimden gelmiş, Cheol'u böyle görünce şaşırmıştı. İyi olup olmadığını sordu ona önce. Sonra bizimle kalmaya devam etti. Bu sırada Jeonghan yanımıza gelmiş, adeta çıldırmış gibi Cheol'a bağırmaya başlamıştı.

Ne dediği bile anlaşılmıyor, durmadan ayaklarını yere vurup parmağını Cheol'a sallıyordu. İkisi de sakin değildi ve birbirlerine bağırıyorlardı sadece. İkisinden başka kimse konuşmuyordu.

Wonwoo Jeonghan'ın kolundan tuttuğunda ortama bir sessizlik hakim oldu. Jeonghan bile susmuş, Wonwoo'ya bakmaya devam etmişti.
"Biraz konuşalım mı Jeonghan?" Dedi tebessüm ederek.
Jeonghan önce kastığı bedenini rahat bıraktı,sonra yavaşça başını salladı. Wonwoo bana göz kırptıktan sonra Jeonghan'la beraber dışarıya doğru yürüdüler.

"Noldu az önce?"

Açıkçası bilmiyordum. Onu hipnoz mu etmişti yoksa buna benzer bir şey miydi bilmiyordum ama işe yaramıştı. Birden gündem değişmişti. Cheol ile lavaboya gittiğimizde Cheol hala şaşkındı, ellerini suya soktuğunda acıyla yüzünü buruşturdu.
"Piç kurusunun elimi getirdiği hale bak."

"Umarım yönetim bunu da görmezden gelir Cheol. Diğer yaptıkların bunu görmezden gelmemelerine sebep olabilir."

Musluğu kapatıp ellerini kurularken kalçasını lavaboya dayadı. Oldukça düşünceliydi. Ardından da kollarını bağladı ve yüzüme baktı.

Bye Bye My Lover | Meanie ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin